DÜMENDE KİM OLACAK
25 Mart Pazar günü Petrol-İş Genel Merkezinde yapılan Ulusal İstihdam Stratejisi ve Toplu İş İlişkileri Kanunu konulu panel katılan konukların verdiği bilgiler ışığında oldukça aydınlatıcı oldu.
25 Mart Pazar günü Petrol-İş Genel Merkezinde yapılan Ulusal İstihdam Stratejisi ve Toplu İş İlişkileri Kanunu konulu panel katılan konukların verdiği bilgiler ışığında oldukça aydınlatıcı oldu. Tek Gıda-İş Genel Başkanı Mustafa Türkel, öğretim görevlileri Aziz Çelik, Murat Özveri, HDK İstanbul Milletvekili A. Levent Tüzel, CHP Ankara Milletvekili İzzet Çetin konuşmacıydı. Çalışma yaşamında nelerin değiştirilmek istendiğini çarpıcı bir dille anlattılar.
Ulusal İstihdam Stratejisi dedikleri planın hangi saldırılan içerdiğini öğrendik:
* Geçici işçiliğin yaygınlaştırılması
* Kiralık işçilik
* Alt işveren, taşeron uygulamasına ilişkin sınırlamanın kaldırılması
* İş paylaşımı, esnek zamanlı çalışma (evden, uzaktan çalışma gibi esnek çalışma biçimleri yasal hale getirilecek)
* Özel istihdam büroları aracılığıyla geçici iş ilişkisinin getirilmesi
* Genç işçiye düşük asgari ücret (16 olan yaş uygulaması 18’e çıkartılacak)
* Bölgesel asgari ücret uygulaması (şimdilik açık ifadelerle yer verilmemiş durumda) anlamına geldiğini öğrendik.
Bu maddelere bakıp çalışma hayatının kölelik kurallan ile doldurmak istediklerini görebilirsiniz.
Ve yabancı sermaye çağırılırken "Türkiye’ye neden yatırım yapılmalı?" sorusuna yanıt olarak hazırlanan resmi belgede şunlar bulunuyor:
* İşçimiz ucuzdur, çok çalışır, hasta olmaz
* Nitelikli ve ucuz iş gücüdür
* Azalan reel birim ücretle birlikte çalışan verimliliğin artması söz konusudur
* Avrupa’daki en uzun çalışma süreleri, çalışan başına ortalama hastalık ve izninde en düşük oran…
Türkiye tam bir köle pazarına çevriliyor.
Türk-İş içinde Güç Birliği Platformu’nu oluşturan, mücadeleci sendikacılık anlayışını benimseyen (Tekgıda-İş, TÜMTİS, Deri-İş, Petrol-İş, Hava-İş, Tez Koop-İş, TGS, Basın-İş, Kristal-İş, Belediyeİş) sendikacılarımızı işçiler olarak takdirle karşılıyoruz. Bu sendikacılarımızla hak alma mücadelesinde birlikte yürüdüğümüzü görebiliyoruz. Fakat Türk-İş‘e bağlı, DİSK’e bağlı, birçok sendikanın da tutumu ortada. Onun içindir ki Sendikal Güç Birliği Platformu içinde yer alan ve Dönem Sözcülüğünü yapan Tek Gıda-İş Başkanı Mustafa Türkel ve diğer sendikacılardan şunları talep ediyoruz: Bu aydınlatma çalışmaları yerellere taşınıp, fabrika ve işletmelerde bunun duyulması sağlanmalı. Bu on sendika dışındaki sendikalarda örgütlü işçilerin de temsilcilerinin de mücadeleci sendikal anlayış ile tanıştırılmaları gerekiyor.
Bizler bu panele Türk-İş‘e bağlı Türk Metal Sendikası üyesi işçiler olarak katıldık. Bizim gibi kendi çabaları ile bu platformdan (ve panelden) haberdar olan işçiler var. Fakat bu yetmez. Türk Metal gibi platform dışında olan sendikaların üyelerinin de nasıl haberdar edilebileceğinin yollan aranmalı.
Panele katılan çeşitli fabrikalardan gelen işçilerin, temsilcilerinin mutlaka söyleyecek sözü vardı. Zamanın kısıtlı olduğu söylenerek işçilerin düşüncelerini paylaşmalan sağlanamadı. Bizler tezgâh başından gelen işçilerdik. Kendi sıkıntılarımızı dile getirebilmemiz gerekiyordu. Temsilci arkadaşlar da mutlaka fabrikalanndaki işçilerin taleplerini ortaya koyacaklardı, fakat imkân bulamadılar. Kürsüden soramadığımız sorularımızı gazetemiz aracılığı ile buradan sormak isteriz:
* Bu paneller merkezi salonlardan çıkarılamaz mı?
* Güç Birliği Platformunun ne yapmak istediğini fabrikalara nasıl anlatmayı planlıyorsunuz?
* Örgütsüz olan onlarca sanayii havzası var. İşçileri aydınlatmak ve işçideki umutsuzluğu umuda dönüştürmek için neler yapıyorsunuz?
* 1 Mayıs’ta örgütlü örgütsüz tüm işçilerin alanlarda olmasını sağlamak için ne gibi çalışmalarınız var?
Bunlann dışında kendisini Harb-İş Gölcük Şubesinden tanıdığım; ’89 Bahar eylemleriyle başlayan süreçte mücadeleci bir sendika anlayışı ile şube başkanı olan, Harb-İş Genel Başkanlığı’da yapan, CHP milletvekili İzzet Çetine de bir sorum olacak. Gölcük Şube Başkanı olmasını sağlayan, tabana dayanan işçi komiteleri ve mücadeleci işçilerdi. Başkan olduktan sonra bu komiteler özellikle etkisizleştirirdi. İşçiler sağcı, solcu, dinci diye aynlmaya başladı. Mücadeleci kimi işçiler şeriatçı diye işten atıldılar, kimileri de solcu diye. İşçiler birer birer işten atılırken bugün "işçiler uyuyor" diyen İzzet Bey neden sesini çıkarmadı? Mücadeleci tüm işçiler Harb-İş Şube Başkanlığı ve Genel Başkanlık yaptığı dönemde tasfiye edildiler. Harb-İş’in bugünkü çizgiye gelmesinde hiç mi payı yoktur? İşçiler sessiz kılındılarsa kendi gibi sendikacılar sayesinde değil midir? Bu deneyimlerini de bize aktaramaz mıydı?
Böyle bir panelde olması elbette önemlidir. Ama mücadeleci işçiden ve emekten yana söylemlerinin bana pek de inandırıcı gelmediğini belirtmek isterim. Ayrıca son dönemde Levent Tüzel dışında, fabrikaları, işyerlerini gezerek işçilerle sohbet eden vekil görmedim.
Gösterilen slaytların birinde şöyle yazıyordu: "Gemiler limanlarda dursun diye değil fırtınalı denizlerde yol alsın diye inşa edilmiştir." Sendikalann da birer gemi olduğunun düşünülmesi isteniyordu. Biz de bu söze şunu ilave etmek isteriz: "Dümeninde işçi sınıfının olduğu her gemi fırtınalı sularda yol alabilir!"
Türk Metal üyesi bir işçi
İstanbul