Seçim bitti, beklenenler oluyor ya beklenmeyenler? AKP iktidarının bu gidişle ömrü fazla kalmadı. Bence bu saatten sonra arkasından, “Nasıl bilirdiniz?” sorusuna verilecek yanıtlar için çalışmalı.
Seçim sonrası açıklanan Yapısal Dönüşüm Programı’nda, “kasada bir kuruş kalmadı, sizdekileri alalım” deniliyor. Hükümet kendisine kaynak yaratırken batan sistemin bankalarını da sözde kurtarma derdinde. Bireysel emeklilik sisteminin yeniden yapılandırmasından tutun da, işçinin kırmızı çizgisi “Kıdem tazminatı”na kadar her yol düşünülüyor.
Yerel seçimlerde ittifaka rağmen büyükşehirleri kaybeden hükümet, sandıktan çıkan sonuçları doğru okumamakta ısrarlı. Saraylarda yaşayan, halkın arasına koruma ordusuyla çıkan hükümetin başı, soğan ve patates fiyatlarının bir aile ekonomisini nasıl etkilediğini çabuk unutmuş gözküyor. Ekonomi sadece eve ekmek götüren, pazardan patates soğan alan için çökmüyor ki. O soğan alınamayınca inşaat da, enerji de dolayısıyla bankalar da batıyor. Patates, soğanın ekonomiye etkisini Altunizade Emniyet mahallesinden, Ak Saraya epey yol gittiğinden unutmuş olsa gerek. Ancak siyasi hafızada da sorun var gibi. Rahmetli Demirel’in tencerenin hükümet düşüreceği sözünü de unutmuş. O söz tecrübeye dayanarak söylenmiş bir söz.
Damat Bakanın bankaları batık kredi çıkmazından kurtarmak için açıkladığı paket, ne bankaların bilançolarını ne de ekonomik göstergeleri düzeltemeyecek. Geri dönmeyen yüksek kredileri kullanan enerji ve inşaat firmalarını özel bankalarının bilançolarının dışında bırakarak, bankalara can simidi atar gibi yapmayla yurtdışındaki finans kuruluşlarını kandıramayacaklar. Türk bankalarına düşük faizle kredi verilmeyeceği ortada. Bunu onlar da biliyor. Basına da yansıdığı gibi bütün batık kredileri kamu bankalarının sırtına yıkacaklar buna da “Yapısal Dönüşüm” diyecekler. Özel banka bilançoları görünüşte tertemiz olacak. Yani dışı seni, içi beni yakar misali.
Bankacılık sektörü için “cek cak”lar böyle. Ama krizi bitirmeye yetmez! İkinci plan da hazır. Bireysel Emeklilik Fonu ile kurmayı düşündükleri Kıdem Tazminatı Fonu’nu entegre edeceklermiş. Yeniden tüm çalışanları zorunlu BES’e dahil edecekler ve kıdem tazminatı da kaşla göz arası fona dönüştürülmüş olacak. Entegre edilen fonlardaki tüm para da hükümetin sevdiklerini kurtarmaya yarayacak. İşçiye de geçmiş olsun denilecek. Bunu yaparken de tüm paydaşların katılımı sağlanacakmış. Yazıyı yazarken Damat Bakanın açıklamalarının üzerinden 24 saat geçmişti. Paydaşlardan Türk-İş ve Hak-İş Konfederasyonlarının sesi soluğu çıkmıyordu. İnternet sitelerine girdim henüz tek satır yoktu. Acaba genel kurul yaklaşırken Türk-İş Başkanı bizim de duyduğumuzu mu duydu? Cumhurbaşkanının Türk-İş Başkanından memnun olmadığı dedikoduları yoksa doğru mu? Sarı yelekliler üzerinden bizde de gelebilecek işçi eylemlerine yaptığı atıftan dolayı kara listeye alınmıştı da, şimdi bu sessizliği o listeden çıkma konusundaki samimiyetini gösterme çabası mı?
Kıdem tazminatı, yaşa takılanlara da benzemez. Fona sessiz kalan da, fonu çıkarmaya çalışan gibi altında kalır. Üstelik kıdem tazminatı hakkını korumak konfederasyonların ve tüm sendikaların en baş görevlerinden biri.
Velhasılı Damat Bakanın açıkladığı paket yüzeyi cilalamak gibi. Aslında altta yatan soruna gerçekçi bir çözüm getirmenin yanına bile yaklaşamıyor. Damat bu işten anlamıyor ama hükümet asıl çözümü görmüyor, görmek istemiyor. Üretim ekonomisine geçmeden, kamucu ve halkçı bir ekonomik modelle birlikte, sosyal devleti yeniden kurmadan, batmanın dışında bir seçenek gözükmüyor. Bugün kıdem tazminatına fon adıyla el koyarsınız ama yarın sizi kurtaracak bir tazminat da bulamazsınız.