Emeğin Gücü, Emekçinin Yanındayız...
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
19 Eylül 2012
DIŞ KIRILGANLIK VE SANAYİSİZLEŞME TEHDİDİ

Geçen hafta Amerikan Merkez Bankası FED üçüncü miktar kolaylaştırması adı altında parasal genişleme politikası izleyeceğini duyurdu.

DIŞ KIRILGANLIK VE SANAYİSİZLEŞME TEHDİDİ

Geçen hafta Amerikan "Merkez Bankası" FED üçüncü miktar kolaylaştırması adı altında parasal genişleme politikası izleyeceğini duyurdu. Miktar kısıtlaması olmadan sürdürülecek genişleyici para politikası, aynı zamanda faiz oranlarının 2015’e değin yüzde 0 ile 0.5 aralığında korunacağı bilgisiyle birleştirildiğinde, küresel kredi piyasalarında olağanüstü bir coşkuyla karşılanması kaçınılmazdı.

Bu coşkunun yaratacağı spekülatif dalgalanmaların gelişmekte olan yükselen piyasa ekonomilerinde aşırı oynaklık, belirsizlik ve finansal kırılganlığın derinleşmesi sorunlarına yol açması bekleniyor. Zaten TC Merkez Bankası da dahil olmak üzere birçok ülkede merkez bankaları bu tür olası spekülatif saldırılara karşı şimdiden savunma politikaları geliştirmiş durumdalar. Ancak, sorun sadece kısa dönemli bir finansal istikrar sorunu olarak değil, daha geniş anlamda ulusal kaynakların dağılımı ve sanayi stratejisinde çarpıklık olarak kendini göstermekte.

Bu sorunları dile getiren bir makale World Economic Revievv dergisinde iki Arjantinli ekonomist tarafından kaleme alındı. (*) "Dış Kırılganlık ve Sanayisizleşme" başlıklı bu makalenin yazarları Buenos Aires Üniversitesi’nden Profesör Roberto Frenkel ve araştırmacı Martin Rapetti Yazarlar, özellikle 2010 sonrasında küresel para piyasalarına saçılan ucuz kredinin Latin Amerika ülkelerinde dış kırılganlığı artırdığını; ancak esas tehlikenin finansal istikrarsızlık tehdidinden ibaret olmadığını; bu tür bir spekülatif yönlü kredi kullanımının söz konusu ülkelerde döviz kurunun aşırı ucuzlaması ve bunun yol açtığı çarpık kaynak tahsisi; ithalata bağımlılık; aşırı borçlanma ve yüksek işsizlik ile sonuçlanan sanayisizleşme sorunlarını beraberinde getirmekte olduğunu vurguluyorlar.

Yazarların hesaplamalarına göre reel kurlardaki ucuzlama (ulusal paraların aşırı değerli hale gelmesi) Latin Amerika ülkelerinde yapısal nitelikli dış açıklara yol açmaktadır. Yakın geçmişe kadar Latin Amerika ülkeleri cari işlemler dengelerini çoğunlukla "doğrudan yabancı sermaye yatırımları" ile finanse edebilirken, 2010 sonrasında yabancı sermayenin payı giderek azalırken, dış açık (cari işlemler açığı) da söz konusu ülkelerde giderek kronikleşmekteydi.

Aşağıdaki tabloda seçilmiş Latin Amerika ülkelerinde ihracat gelirlerine oran olarak cari işlemler dengesi ile doğrudan yabancı sermaye girişlerinin 1999 ve 2010 değerleri karşılaştırmalı olarak sunulmakta. Frenkel ve Rapetti’den derlediğimiz veriler ile (aslında ekonomik yapısı bakımından bir Latin Amerika ülkesi görünümü sergileyen) Türkiye’ye ait göstergeleri birleştirdiğimizde, dış açığın ihracata göre görece hızla yükselmesi ve DYS yatırımlarının göreceli öneminin azalması olguları net olarak görülmekte.

Oysa, bu dönemin önemli sloganlarından birisi de "ihracata yönelim" olarak karşımıza çıkmaktaydı. İçeride iç talep ucuz kredi ile uyarılır ve dış açık yabancı sermaye yatırımları ile finanse edilir iken ihracat ve iç talep birlikte artınlabilmekteydi. Ancak, 2010 sonrasının konjonktürel kredi genişlemesi, gelişmekte olan ekonomilerde artık ulusal sanayilerin yurtiçi bağlantı zincirinin kopartılmasına ve ithal ara mallarına bağımlı, çarpık bir sanayi yapısının doğmasına neden olmaya başladı. "Sanayisizleşme" olarak adlandırılan bu süreçte artan dış borç yükü artık sadece mali disiplin politikaları ile değil, işgücü piyasalannda derinleşen yapısal işsizlik; düşük ücretli ve kalitesiz istihdam yapısı ve ithalatın finansmanına indirgenmiş aşırı oynak üretim dalgalanmaları ile aşılmaya çalışılmakta.

Türkiye ekonomisinde mayıs-temmuz dönemine (haziran ortalaması) ait işgücü istatistikleri dün yayımlandı. İşsizlik oranındaki gerilemenin yüzde 8.9’a ulaştığı tahmini, resmi çevrelerde coşkuyla vurgulanmakta. Diğer yandan, aynı gün DİSK Araştırma Dairesi’nin duyurusuna göre 2008 Haziran dönemi ile karşılaştırıldığında kayıt dışı istihdamın 401 bin artmış durumda olduğu görülmekteydi. Erkekler için aynı dönemde kayıt dışı istihdamın 275 bin azalırken kadınlar için 676 bin artmış olduğu hesaplanmaktaydı. DİSK Araştırma Dairesi çalışanları, söz konusu dönemdeki toplam istihdam artışının yüzde 39’unun tarım kesiminde gerçekleştiğini vurgulamaktan geri durmuyorlardı.

Türkiye, 2001 krizi sonrasını hızlı büyüme-yüksek işsizlik oranı ile geçti. Bu çarpık yapı, söz konusu dönemin istihdamsız büyüme-yüksek işsizlik oranı ile geçti. Bu çarpık yapı, söz konusu dönemin istihdamsız büyüme ile betimlenmesine yol açmıştı. Şimdi ise düşük büyüme ve düşük işsizlik verileri ile karşı karşıyayız. Bu verilere bakıldığında insanın 2010 sonrasını ‘büyümesiz istihdam’ diye nitelendiresi geliyor.

Resmi verilere dayanarak Türkiye ekonomisini analiz etmek giderek güçleşiyor..

DİĞER HABERLER
EN TEMEL GIDAYA ERİŞMEK BİLE LÜKS
EN TEMEL GIDAYA ERİŞMEK BİLE LÜKS

47 aydır artan gıda enflasyonu nedeniyle sağlıklı beslenmek lüks oldu.

PATRONLAR İÇİN YAŞAMAYACAĞIZ
PATRONLAR İÇİN YAŞAMAYACAĞIZ

1 Mayıs, 8 saatlik iş günü mücadelesinin bir sonucuydu. ABD’de daha kısa çalışma saatleri tekrar sendikaların gündeminde. Otomobil İşçileri Sendikası (UAW) 32 saatlik iş haftasını grev ve örgütlenme talepleri arasına aldı.

HALKIN ENFLASYONU YÜZDE 95.7
HALKIN ENFLASYONU YÜZDE 95.7

Türkiye’de 47 aydır yükselen gıda fiyatları ile halkın enflasyonu nisanda yüzde 95.7’ye ulaştı.

RASYONEL ZEMİN SLOGAN DÜZEYİNDE KALDI
RASYONEL ZEMİN SLOGAN DÜZEYİNDE KALDI

Mehmet Şimşek’in “Rasyonel zemine dönmek zorundayız” anlayışı iyi niyetli ve gerekli bir yaklaşımdır. Ne var ki Türkiye’de bugünkü koşullarda slogan düzeyinde kalmak zorundadır.