DAVETİMİZ VAR
Aydınlık olarak Emek Kurultaylarımızın 2.’sini gerçekleştiriyoruz. 2014 yılı biterken neler kaybettik, neler kazandık, bundan sonra neler yapılmalı bir muhasebenin yapılması için bu kurultayı düzenliyoruz. Emek hareketini tek başına ele almanın doğru olmayacağını düşündüğümüz için siyasi hareketi ve ekonomiyle emeğin ilişkisini de ekledik. Kuşkusuz ki eklenecek daha çok alan var ancak kısa süre içerisinde gerçekleştirdiğimiz çalışmamızda ana başlık olarak bu üç konuyu belirledik.

Aydınlık olarak Emek Kurultaylarımızın 2.’sini gerçekleştiriyoruz. 2014 yılı biterken neler kaybettik, neler kazandık, bundan sonra neler yapılmalı bir muhasebenin yapılması için bu kurultayı düzenliyoruz. Emek hareketini tek başına ele almanın doğru olmayacağını düşündüğümüz için siyasi hareketi ve ekonomiyle emeğin ilişkisini de ekledik. Kuşkusuz ki eklenecek daha çok alan var ancak kısa süre içerisinde gerçekleştirdiğimiz çalışmamızda ana başlık olarak bu üç konuyu belirledik.
Sendikal hareket işçi sınıfı hareketinin tamamı değildir ancak itici güçlerin başında gelir. Sınıf hareketinin rotasını belirler. Bugün Türkiye işçi sınıfı için de bu geçerlidir.
Şimdi "Sendikal hareket mi var?" diyebilirsiniz. Bu sitem kısmen doğru, ama genel anlamda eksik.
Sendikal hareket aynı zamanda siyasi güç odaklannın öncelikli hedeflerindendir de. O yüzdendir ki sendikal hareket iktidarın yada güçlü siyasi yapının müdahalesine maruz kalır ve ona göre şekillenir. Bugün de AKP iktidannın tüm baskısına ve operasyonlanna maruz kalan sendikal yapı, büyük oranda etkisizleştirildi ve YENİ! sendikal anlayış oluşturuldu. Fakat tüm bu müdahalelere rağmen sınıf kimliğine uygun hareket eden sendikalar ve sendikal unsurlar var.
Yatağan bunlardan biri. Sonuç ne oldu tartışmasına girmezsek, Yatağan mücadelesi yerel sendikal yapının işçi sınıfını nasıl yönlendirdiğini ortaya koyan bir örnektir. Sendikalar sadece iktidarla ya da siyasi yapılarla temas halinde değil aynı zamanda ve asıl sermaye sınıfıyla bir temas ve mücadele içindedir. Şekillenmesini de asıl bu ilişkiye göre belirler.
İşte bu emek kurultayında sendikal yapının ilişki içerisinde olduğu tüm unsurlarla beraber yaşadığı sorunlar ve çözüm yolları tartışılacak. İsterdik ki. bu kurultayda işveren temsilcileri de olsun ve üç sac ayağı oluşturulabilsin. Bu da bize ders olsun bir dahaki sefer işverenleri de kurultayımıza davet edelim.
Kurultay bu yıl daha bir anlamlı ve önemli. Çünkü Türkiye son bir yıl içerisinde çok büyük acılar yaşadı iş cinayetlerinde. Soma, Ermenek ve Torunlar inşaatta yaşananlar hem yüreğimizi yaktı hem de özelleştirme ve taşeronlaştırma gerçeğini sert bir şekilde suratımıza çarptı. Bu yüzden kurultayın ana konusu olarak özelleştirme ve taşeronlaştırmayı seçtik. Soma’dan ve Yatağan’dan işçi arkadaşlarımız da gelecek ve yaşadıklarını bizlerle paylaşacak.
İşçi sınıfı deyince herkesin aklına mücadele gelir. Sütaş ve Nestle işçisi de o kadar haklı bir mücadeleyi veriyorlar ki çok uzun zamandır: onlarsız Emek Kurultayı olmazdı. Kurultayımızda onlar ve Tek Gıda-İş Sendikası Genel Başkanı Mustafa Türkel de aramızda olacaklar. Şişecam grevinde hükümet ve işverenin tüm girişimlerine karşı grev hakları için sonuna kadar direnen Şişecam işçilerine de yer vermeden olmayacaktı. Kristal-İş Sendikası Genel Başkanı Bilal Çetintaş da konuşmacılar arasında.
Bu işin bir de siyasi boyutu var. Baştan beri özelleştirmeler ve taşeronlaştırma konusunda tavrını net ortaya koyan ve hiç değiştirmeyen İşçi Partisi, bu kurultayda, gelinen süreçte çıkış yolunu anlatacak. İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ve eski Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan işçi ile siyaset arasındaki en kısa mesafede bir araya geliyorlar.
Türkiye AKP iktidarının özelleştirmeci politikalarıyla üretimden uzaklaştırıldı. Sıcak parayla döndürülmeye çalışılan bu ekonomik yapı sonucunda kapımızda bir kriz mi bekliyor? Bu sorunun cevabını da Türkiye’nin önemli ekonomistleri verecek.
Bence bu kurultayı kaçırmayın!