CENNETTE YANGIN
Mark&Spencer´lar, Zara´lar başta olmak üzere şu birçok dünyaca tanınmış marka, utanmadan ucuz işçi cenneti olduğunu söyledikleri Bangladeş´in başkenti Dakka´da, o dünyanın parasına sattıkları kıyafetleri diken 122 işçinin yanarak ölmeleri karşısında ne düşünüyorlar acaba?
Mark&Spencer’lar, Zara’lar başta olmak üzere şu birçok dünyaca tanınmış marka, utanmadan "ucuz işçi cenneti" olduğunu söyledikleri Bangladeş’in başkenti Dakka’da, o dünyanın parasına sattıkları kıyafetleri diken 122 işçinin yanarak ölmeleri karşısında ne düşünüyorlar acaba?
Bulundukları ülkelerdeki emekçilerin pazarlık gücünü düşüren, yoksul ülkelerdeki "ucuz emek" çok kârlı olduğu için, bu katliamlar karşısında ne kadar "üzgün" olsalar da asla oralarda bulunmaktan vazgeçmeyecek bu uğursuz firmalar. "Ucuz işçi cenneti"nde sadece emek değil, hayat da çok ucuz.
Bangladeş’teki yangın ilk değil. Hem bu ülkede hem diğer uzak Asya ülkelerinde sık sık, çok kayıplı yangın faciaları oluyor. Eylül ayında Pakistan’ın Karaçi kentinde çıkan yangında tam 289 kişi hayatını kaybetmişti. Aynı ay bu kez Hindistan’ın Tamil Nadu eyaletinde bir havai fişek fabrikasında çıkan yangında da en az 40 kişi can vermişti.
Bir yeri ucuz işçi cenneti yapan, etikten yoksun fabrika sahipleri, kalabalık varoşlar, dolandırıcı görevlilerdir çoğunlukla. Bunların hepsi bir arada oldu mu ortaya tam bir "ölüm tuzağı" çıkıyor bu ülkelerde. O çok çok ünlü markalara giysi dikilen bu ülkelerdeki sözde fabrikaların kapısı asma kilitli, zemin katlarında çok kolay tutuşabilen materyaller bulunuyor, en önemlisi ne bir yangın merdiveni var ne de bir yangın söndürücü.
Fabrikasının iki günlijk kazancıyla bunları sağlayabilecek fabrika sahibi, dışarıda çalışmak isteyen binlerce işçinin beklediğini bilirken çok da umursar mı işçi güvenliğini? İstemeyen çalışmasın. Aşırı yoksul, çok kalabalık ülkelerin "belası" bu yangınlar işte.
Söz konusu fabrikalarda hep bu yoksulun yoksulu bölgelerde faaliyet gösteriyorlar. Geçen hafta yine Dakka’da büyük gecekondu semtlerinden birinde çıkan yangında, aralarında kadınlarla çocukların da bulunduğu 11 kişi öldü. Ülkede çok yaygın olarak kullanılan üç tekerlekli motorlu taşıtların üretildiği bir fabrikada çıkmıştı yangın.
Yine Dakka’da 120 kişinin hayatını kaybettiği, içinde bir fabrika bulunan altı katlı binayı yok eden yangın da, bir düğün yemeği pişirilirken çıkmıştı büyük bir ihtimalle. Güney Asya’daki itfaiye servislerinin yeterince eğitimi, ekipmanı yok. Ayrıca bu konularda bir kamu dikkati de mevcut değil. Düşük kâr marjıyla çalışan taşeron atölyeler aslında, bu fabrika dedikleri. İşçileri de inanılmaz ucuz maaşlarla çalıştırıyorlar.
Karaçi yangınından sonra Pakistanlı imalatçılar faciadan denizaşırı rekabeti sorumlu tuttular. Bunda elbette gerçek payı var ama işyerlerinde hiçbir önlem almayan bu imalatçılar oldu mu bunu söyleyen, bir anlamı kalmıyor. Gerçeği, Bangladeş Konfeksiyon ve Sanayi işçileri Federasyonu Başkanı Babul Akter söylüyor: "Bu atölye menejerleri için önemli olan, ne kadar sürede giysi üretildiğidir."
İşte bu hız, hiçbir güvenlik önlemi almayı akla getirmiyor. Getirmesi de gerekmiyor çünkü itiraz edenin kendisini kapının dışında bulduğu yoksul bir emekçi ülkesinde bunun önemi yok. Milyonlarca tüketicinin giydikleri o ünlü markalara ait kıyafetlerin yoksulluk seviyesinin çok altında yaşayan emekçilerce üretildiğinden haberleri yok. Çünkü pazarlama tekniklerinin akıl çelen reklamlarıyla başları dönmüş durumda. O nedenle Bangladeş’teki yangın sadece bir haber bülteni paragrafı olarak değip geçiyor kulaklarına, "Ucuz işçi cenneti"nde ucuz olanın "can" olduğunu da fark etmiyorlar.