Emeğin Gücü, Emekçinin Yanındayız...
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
26 Haziran 2012
ÇAY DÖKTÜM YOLLARINA!

Sorun çay üretiminin sorunları olduğunda kamu, özel sektör, oda ve birliklerin önem ve gündem sıraları farklılık gösteriyor. Bu durum, 2012 yılı çay alım fiyatlarının açıklandığı ve geniş tepkilere neden olduğu bugünlerde daha da belirginleşiyor.

ÇAY DÖKTÜM YOLLARINA!

Türkiye toplumsal dinamikler açısından son derece aktif bir ülke. Özellikle de keskin dönüşümlerin ya da kangrenleşen sorunlar söz konusu olduğunda sık sık örgütlenmiş toplumsal tepkilerin gözlenmesi de kaçınılmaz hale geliyor. Pek çok mecrada “tarım ülkesi” olarak nitelendirilen Türkiye’de tarımsal değer üreten üretici kesimin de talep ve tepkilerini dile getirdikleri örneklere rastlamak zor değil.

Bunun bir örneği de; geride bıraktığımız Mayıs ayında Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nca açıklanan çay alım fiyatlarına karşı Rizeli çay üreticilerinin gerçekleştirdikleri eylemler oldu. Bakan Mehdi Eker’in Çay-Kur Genel Müdürlüğü Sosyal Tesisleri’ndeki toplantıda 2012 yılı çay alım fiyatlarını -12 kuruş olan destekleme primi dahil- 1,22 lira olarak açıklaması üreticilerin beklentilerinin uzağında kaldı. Tesislerin önünde toplanan çay üreticileri getirdikleri çay yapraklarını yollara dökerek fiyatları protesto ettiler. Bunu, ilerleyen günlerde Rize’nin farklı ilçelerinde gerçekleşen çay dökme eylemleri ve basın açıklamaları izledi. Bu açıklamalarda çay fiyatlarının düşüklüğü, Çay-Kur’un kota-kontenjan uygulaması, özel sektörün düşük fiyata alım yapıyor olması ve ödemelerde yaşanan gecikmeler eleştirilerin yoğunlaştığı noktalar oldu. Son olarak Artvin milletvekili Uğur Bayraktutan’ın meclis kürsüsüne çay yaprağı dökerek tepkileri TBMM’ye taşıması ise çay fiyatları sorununu ifade eden puntolarının kamuoyu gözünde iyiden iyiye büyümesini sağladı.
Peki, çay üreticilerini neden bu denli mutsuz? Basın açıklamalarında belirttikleri gibi “Çay bizim hayat damarımızdır ve artık hayat damarımız kesilmiş durumda” dedirten durum nasıl oluştu? Kamu sektörü (Çay-Kur) ile özel sektörün bir arada varlığını sürdürdüğü bu piyasada üretici ve tüketiciyi de içine alacak total bir memnuniyet nasıl mümkün olabilir?
Çay dünyada da, Türkiye’de de ‘başlıca içecekler’ arasında, hatta sudan sonra en çok tüketilen içecek denilebilir. 1 milyar 300 milyon dolarlık kapasitesiyle dünyanın dördüncü büyük çay pazarı olan Türkiye’de çay kültürünün gündelik yaşamda kapladığı alan ise herkesin malumu. Ülkenin kişi başına yıllık tüketimde 3,3 kilogramla dünyada ilk sırada yer alması aslında her şeyi açıklıyor. Bu rakamlar çay pazarına olan ilginin de sürekli canlı kalmasının temel nedeni. Üstelik geleneksel olarak çay tüketimi alışkanlığının bu denli yoğun olduğu Türkiye’de poşet çay pazarı da giderek genişliyor. Poşet çay özellikle çalışan tüketici için bir alternatif konumunda. Ama bu yaygınlık, bir mekânda çay içmek istediğinizde, klasik yöntemle demlenmiş çay mevcut değilse “ama poşet çay” diye uyarılmanıza henüz engel olmuyor.
Rize, Türkiye’nin çay tedarikinde Trabzon’un yüzde 20’lik payından geriye kalan büyük dilimin sahibi. Çay pazarının en büyük ortağı olan kamu kuruluşu Çay-Kur’un merkezi de bu şehirde bulunuyor. Çay-Kur bugün itibariyle çay pazarının yarısını elinde bulundururken, son 30 yılda hızla gelişen özel sektör temsilcileri ise pazarın diğer yarısını aralarında paylaşıyorlar.
Türkiye’nin çay başkentinde Rize Ziraat Odası her yıl yaş çay fiyat beklenti araştırmaları gerçekleştiren bir kurum. Oda, Doğu Karadeniz bölgesinde bulunan sivil toplam kuruluşlarından çay fiyatları konusunda aldığı görüşleri bir araya getiriyor ve oluşturduğu ortak değerlendirmeyi Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ve kamuoyuyla paylaşıyor. Öte yandan Rize Ziraat Odası Başkanı Nevzat Paliç, bu yılki tepkilerin açıklanan yaş taban fiyatlarından ziyade, özel sektörün taban fiyatın altında alım yapmasına karşı olduğunu dile getiriliyor. Paliç’e göre Çay-Kur’un uyguladığı kota-kontenjan uygulaması, yani kamu sektörünün üreticiden alacağı çayın üst sınırı çok düşük. Bu da ‘kontenjan dışı’ kalan üreticiyi özel sektörün belirlediği fiyatları kabullenmesini zorunlu kılıyor.
“Bu konuda bağlayıcı bir kanunun olması şart” diyen Paliç, “Her şeyden önce, devletin açıklamış olduğu yaş çay taban fiyatının altında alım yapılması kesinlikle yasak olmalı. Bu bağlamda mevcut olan çay kanununa ek bir madde eklenebilir” önerisini getiriyor. Paliç, kontenjan uygulaması konusunda ise kotanın, kalkmasa bile üst sınırının yükseltilmesini öneriyor. “Uygulanan kota ve kontenjanın artırılması üreticinin de, Çay-Kur’un da yararına olacaktır. Tabii bu artırımı yapabilmek için mevcut kapasitenin en az 2 bin ton civarında artırılması gerekiyor. Bu şekilde Çay-Kur üretim kapasitesi de yaklaşık 8 bin 500 tonlara çıkmış olacak” diyen Paliç devam ediyor: “Dolayısıyla şu anki sağlıksız ve eşitsiz sistem düzelebilir. Çünkü müstahsil çayını kamuya daha rahat satabileceğinden özel sektörün yaş çay alabilmesi için fiyat artırması gerekecek. Böylece müstahsil de daha fazla gelir elde edebilecektir.” Paliç tartışılan noktalarda biri olan ödeme tarihleri konusunda da “Üreticiden satın alınan yaş çayın en geç bir yıl içinde alım yapılan firma tarafından ödemesi yapılmalı” yorumunda bulunuyor. Paliç son olarak, “Kamu ve özel sektör firmaları ile çay üreticilerini karşılıklı olarak memnun edebilecek yeni düzenlemeler kesinlikle yapılmalı ve uygulamaya geçmeli” diyerek sorunların çözümü olarak yasal bir revizyonun zorunlu olduğuna vurgu yapıyor.
“Çay-Kur neticede devlete ait bir şirket, bir KİT. Önemli bir kapasiteye sahip, 46 fabrikada bu çayı işliyor ama bunun tamamını işlemesi de mümkün değil. O nedenle Türkiye 1980’li yıllardan itibaren, yani 30 senedir özel sektör marifetiyle bir yandan bu çayı alıyor, işliyor, değerlendiriyor. Özel sektörün de bir miktarda önemi artıyor. Hepimizin dikkat etmesi gereken şeyler var. Bindiğimiz dalı kesmememiz lazım.” Bu sözler ise çayda kamu ile özel sektörün arasındaki hassas dengeye dikkat çeken Bakan Mehdi Eker’e ait. Eker, 2003 yılında yaş çay alımında prim uygulamasına geçilmesinin ise üretici lehine geliştirilen bir politika olduğunu vurguluyor. Eker, ödemeler konusunda ise “Gecikme olmayacak. Çay-Kur’un alımdan sonra 1 ay içinde ödemeler yapılacak” diyor. Peki, çay sahnesinin diğer aktörü olan özel sektör bu tartışmalara hangi pencereden bakıyor? 
1989 yılında kurulan Doğuş Çay firması pazardaki en büyük özel sektör temsilcilerinden bir tanesi. Firmanın bugün itibariyle işlettiği çay fabrikaları toplamda 2 bin 400 tonluk bir üretim kapasitesine sahip durumda. Doğuş Çay Yönetim Kurulu Başkanı Alpaslan Karakan’ın, ülkenin çay üretiminden söz açıldığında yoğunlaştığı nokta ise daha çok kalite oluyor. “Türkiye’de çay üretiminde bugünkü üretim kalitesi ve planlamalarını ben olumlu değerlendiriyorum. Üretim son derece iyi gidiyor” diyen Karakan, çay üretiminin sorunlarının giderilmesinde kaliteli ürün, düşük maliyet, zamandan tasarruf ve hız gibi bileşenlerin iyileştirilmesini ön plana alıyor. Bu iyileştirmelere örnek olarak ‘Telemetrik Sistemle Çay Ölçümü Uygulaması’ isimli projeden bahseden Karakan, bu sistemin çay hasadı ve nakliyatı sürecinde meydana gelebilecek aksaklıkları gidereceğini belirtiyor: “Bu projenin çıkış noktası çay toplayıcılarının ve müstahsillerin hasat zamanı yaşadıkları zorlukları sona erdirmek. Bu tip modern düzenlemelerle çay üreticileri ile firmaları karşılıklı olarak memnun edebilecek bir üretim ortamı yaratılacağını düşünüyorum.” Karakan’ın önemsediği bir diğer nokta ise kaliteyle birlikte çayda seçenek ve çeşitliliğin de artırılması. Karakan bunun hem müşteri memnuniyeti hem de daha fazla tüketim demek olduğunu düşünüyor.

Sorun çay üretiminin sorunları olduğunda kamu, özel sektör, oda ve birliklerin önem ve gündem sıraları farklılık gösteriyor. Görünüşe bakılırsa; Çay-Kur Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu’nun da dediği gibi belki de ‘faturayı yine üretici ödüyor.’ Sektörün tüm sakinleri farklı pencereleri kullandıkları ve ortak diller, ortak çözümler kuramadıkları takdirde önümüzdeki yıllarda yollara daha çok çay dökülecek gibi görünüyor.

DİĞER HABERLER
COCA COLA İÇECEK’TE TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ İMZALANDI
COCA COLA İÇECEK’TE TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ İMZALANDI

Sendikamız ile Coca Cola İçecek arasında şubat ayında başlayan yeni dönem toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma sağlandı.

DOĞUM SONRASI ÜCRETSİZ İZİN ASKI HALİDİR
DOĞUM SONRASI ÜCRETSİZ İZİN ASKI HALİDİR

Ulusal Bayram ve Genel tatil ücretine hak kazanabilmek bakımından işçi ve işveren arasında iş sözleşmesi ve çalışma ilişkisinin mevcut olması gerekir.

ÜCRETLİ ÇALIŞAN SAYISI MART AYINDA AZALDI
ÜCRETLİ ÇALIŞAN SAYISI MART AYINDA AZALDI

Ücretli çalışan sayısı martta aylık bazda yüzde 0,1 azalırken yıllık bazda yüzde 2,6 arttı.

ESKİDEN İŞÇİLER NASILDI?
ESKİDEN İŞÇİLER NASILDI?

Benim işçilerle doğrudan ilişkim 1972 yılında başladı. “Eski işçi” dediğimde benim bildiklerim bu yılların işçileridir. Ancak tabii ki daha öncenin işçileri de, “iyice eski işçiler” de var.