CARİ İŞLEMLER AÇIĞI VE DIŞ BORÇLANMA
Türkiye ekonomisinin 2011 yaz aylarındaki görünümünün 2008 kriz öncesine görece daha kırılgan olduğu sıkça dile getirilen bir gerçek.

Türkiye ekonomisinin 2011 yaz aylarındaki görünümünün 2008 kriz öncesine görece daha kırılgan olduğu sıkça dile getirilen bir gerçek.
Türkiye ekonomisinin 2008’in üçüncü çeyreğinden itibaren şiddetlenen küresel krizden en sert biçimde etkilenen ekonomilerden biri olduğu biliniyor. 2011’de durgunluğa sürüklenmesi olasılığının giderek arttığı günlerde Türkiye ekonomisinde en önemli kırılganlık unsuru cari işlemler açığının finanse edilme biçiminden kaynaklanmakta.
Mayıs ayı verilerine göre, 12 aylık birikimli olarak 71.1 milyar dolara ulaşmış bulunan cari işlemler açığı kumarhane kapitalizminin spekülatif sıcak para akımlarıyla ve dış borçlanmayı arttırıcı biçimde finanse edilmektedir. Aşağıdaki tablo, Türkiye’nin dış borç stoku ile cari işlemler açığı arasındaki ilişkiyi sergilemektedir.
Dış Borçlanma ve Cari Denge (Milyar Dolar)
Toplam Dış Kısa Vadeli Dış Cari İşlemler
Borç Stoku Borç Stoku Dengesi
2006 207.7 42.6 -32.2
2007 249.5 43.1 -38.4
2008 280.4 53.1 -41.9
2009 268.5 49.7 -14.0
2010 289.5 78.1 -47.7
2011-Ç1 298.8 77.2 -64.4 (*)
(*) 12 aylık birikimli
Kaynak: TC Merkez Bankası evds.
Türkiye’nin dış borç stoku 2006 yılı sonunda 207.7 milyar düzeyine ulaşmış idi. Küresel krizin etkilerinin Türkiye’de de hissedilmeye başlandığı 2008’in üçüncü çeyreği itibarıyla dış borçlarımız 289 milyar dolara çıkmıştı. Küresel kriz boyunca yabancı kaynak girişlerinde tıkanma yaşayan Türkiye, net dış borç ödeyicisi konuma sürüklendi ve cari işlemler açığını finanse edemez hale geldi. 2010’un üçüncü çeyreği ile birlikte dış borç stoku 266 milyar dolara kadar geriledi.
2010’un yaz aylarında muştulanan “kriz geride kaldı, toparlanma başladı” yorumlarıyla birlikte Türkiye yeniden uluslararası spekülasyonun ana hedeflerinden birisi haline dönüştürüldü. Ekonomi idaresi bu dönüşümün Türkiye için doğurduğu tehditleri görmezden gelerek “yabancıların Türkiye ilgisi artıyor” yorumunu getirdi ve Türkiye 2011 seçimlerine “güçlü ekonomi” öyküleriyle girdi.
Oysa geri planda dış borçlanmaya dayalı bir sahte cennet kurgulanmaktaydı. Kısa vadeli dış borçlarımızın “toparlanma yılı” ilan edilen 2010 boyunca dolar bazında 28.5 milyar dolar artış göstererek 78 milyar dolara; toplam dış borç stokumuzun ise 2011’in Mart ayı itibarıyla (elimizdeki en son veri) 300 milyar dolara dayandığı gerçeği ise örtbas edilmekteydi.
Tabloda, dış borçlanmaya ilişkin en son resmi veriler 2011 Mart ayına ait olduğu için, cari işlemler dengesi verilerini de bu dönem ile sınırlamaktayız. Veriler güncellendikçe dış borç stokunun da şiddetli bir ivmelenmeyle yükselmekte olduğunu görmemiz olasıdır.
Cari işlemler açığı konusu sadece “günün birinde kriz olabilir” tehdidinden ibaret basit bir muhasebe meselesi değildir. Cari işlemler açığının bizzat göreceli büyüklüğü kadar finanse ediliş biçimi de sağlıksız nitelikte olup; gerek ekonomik, gerekse siyasi bağımsızlığımızı tehdit eden bir olgu haline dönüşmüştür.