Orhangazi’de bulunan Cargill Fabrikası işçileri, örgütlenme haklarını kullandıkları, yani Tekgıda-İş Sendikası’na üye oldukları gerekçesiyle işten çıkardıklarını, bu doğrultuda en meşru hakları olan direniş haklarını kullandıklarını beyan edeli neredeyse 200 gün olacak.
Öncelikle Cargill’e sormak lazım; geldikleri ülkede bu işler böyle mi yürüyor?
Onlara şunu hatırlatmakta fayda var; Türkiye İşçi Sınıfı’nın direniş karnesi parlak pratiklerle dolu.
İşçi haklarını ihlal edenlere bu cüreti verenin, ağırlıklı olarak 1980 sonrası gelişen emek karşıtı bir aklın olduğunu söylemeliyim.
Ayrıca bu cephenin kültürel kuşatması altındaki halkımız, bu duruma alıştırıldı. Böylece hakkını arayan emekçilerin haklı direnişi toplumsal karşılığını bulamayarak, kendi içine kapatıldı.
Peki toplumsal destek bulamadı diye böylesine haklı direnişler bitti mi, elbette hayır. Halkın olduğu kadar medyanın da kulakları sağır, ancak ateş düştüğü yeri yakar kabilinden iş başa düşenler sırası gelmişçesine bir aydınlanma yaşıyor.
Cargill Direnişi’nin işçileri bağlayan yanlarından bahsetmeyeceğim, direnişin gösterdiği bir estetikten söz edeceğim.
Dinle Küçük Adam’da Wilhelm Reich, insana, elmas gibi yanan geçmişini hatırlatmaya çalışır. Dolayısıyla özgürlüğün, başta onlara kurtuluşu vaat edenlerden kurtulmakla mümkün olacağını hatırlatır; senden başka hiç kimse senin kurtarıcın olamaz, der.
“Dilenenler değil direnenler kazanacak” diyerek bir komite altında mücadele eden Emekçiler, büyük insanlığın elmastan daha değerli mirasını sahiplenip bir varoluş biçimini devam ettirmektedir.
Elbette bu durum oldukça meşru. Yine de Cargill direnişinin başka okumaları da var. Özellikle işçi sınıfının en önemli tarihsel kazanımı olan “örgütlenme hakkına” saldırı yapanların karşısına, kazanılmış hakları kolayca ortadan kaldırılamayacağını gösteren bir bilinçle çıkmış olmalarıdır.
Cargill işçileri şimdilerde İstanbul kışında. Milyonlarca emekçiyi bir anne şefkatiyle doyuran yedi tepeli şehir, bu onurlu evlatlarını da kanatları altına alacaktır. Güvencesiz ve ucuz işçi vaat ederek kendi insan gücünü küçümseyenlere de böylesine bir direnişle cevap verdiler.
İtalyan bir şair, “insanlığa en büyük hakaret karşısındakinin acı çekmediğini düşünmektir”, der. Bir baba veya annenin işini kaybetmesinin çocuklarını da bağlayan sıkıntılı yanları vardır.
Kardeşlerimizin haklarıyla birlikte işlerine kavuşması dileklerimle…