Emeğin Gücü, Emekçinin Yanındayız...
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
22 Ocak 2019
ÇALIŞANLARA TEŞVİK ÜRETİME MİLLİLİK GEREK!

Tekgıda-İş ve Petrol-İş’in katkılarıyla Aydınlık gazetesi ve Ulusal Kanal’ın düzenlediği Emek Kurultayı önceki gün İstanbul’da toplandı.

ÇALIŞANLARA TEŞVİK ÜRETİME MİLLİLİK GEREK!

Tekgıda-İş ve Petrol-İş’in katkılarıyla Aydınlık gazetesi ve Ulusal Kanal’ın düzenlediği Emek Kurultayı önceki gün İstanbul’da toplandı.

Çeşitli işkollarında örgütlenme faaliyeti yürüten birçok sendika başkanının konuşmacı olarak yer aldığı kurultayda ekonomik kriz sürecinde işçi sınıfının karşılaştığı sorunlar masaya yatırıldı, çözüm tartışıldı. Üsküdar’da bulunan Petrol-İş Sendikası Genel Merkezinde toplanan ve iki oturumdan oluşan kurultay, başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Türkiye’nin bağımsızlık mücadelesinde şehit düşenler için 1 dakikalık saygı duruşunun ardından başladı. İstiklal Marşı’nın da okunduğu kurultaya, Sakarya’da bulunan askeri fabrikanın özelleştirilmek istenmesine karşı tepkiler damga vurdu. Ulusal Kanal Programcısı Can Karadut’un sunduğu ve konuşmaların zaman zaman alkış ve sloganlarla kesildiği kurultayda ilk açış konuşmasını Petrol-İş Sendikası Genel Başkanı Ali Ufuk Yaşar yaptı.
 
‘BÜYÜMEDEN PAY ALAMIYORUZ’
 
Yaşar konuşmasında, sebebinin çalışanların olmadığı bir krizin içerisinde olduğumuzu söyledi. Büyüme rakamlarını paylaşan ve düşüşte olduğuna dikkat çeken Yaşar, “Son çeyreklerde eksi olmasına rağmen 2018 yılında yüzde 2-3 oranında büyüseniz de sanayi üretim işçisinin payı yok. Yani eksi bir. Biz büyümeden payını almamış bir kesimiz. Peki sanayi, imalat üretimiyle alakalı bir gelişme var mı? Bakıyoruz ekim ayında yüzde 4.9 gerileme var. Kasım ayında iyileştirme olur mu diye bakıyoruz; yüzde 7.4. Allah korusun Marmara depremi gibi bir gerileme var. Sonuç itibarıyla sanayi üretimindeki gerilemeyi de refah payındaki büyümedeki yansımamayı da gördüğümüzde krizin sebebi biz değiliz. Tabii ki faturayı biz ödemeyeceğiz” ifadelerini kullandı.
 
YENİ İSTİHDAM ALANLARI AÇILMALI’
 
Yeni istihdam alanları açılması gerektiğini vurgulayan Yaşar, sözlerine şöyle devam etti: “Çalışanların aynı zamanda tüketici olduğunu düşünürsek piyasayı canlı tutmak için ilave menfaatler sağlanması lazım. Tabii ki teşviklerden nasibini alan işverenler o dönem alıp kenara koyduklarından şimdi bize vermeli. Hem biz büyümeden refah payımızı almamışız, siz almışınız. Hükümet ve devlet işverenlere ciddi katkı sunuyor. Sağlasın, buna dair itirazımız yok. Biz paydaş olarak işverenlerin istihdamı ve yatırımıyla alakalı ne teşvik veriliyorsa karşı değiliz. Ama taraf olarak bize de verilmeli. Mesela vergi konusunda bir şeyler yapmalı. Dolayısıyla bizim de gelirlerimizi artıracak bir takım önlemler almalısınız. Bu devrin dönmesi için birtakım şeyler yapılmalı.”
 
‘BAŞARI BİRLİKTE MÜCADELEDE’
 
Çalışanların maddi anlamda bir birikimi olmadığını belirten Yaşar, geçmişten bu yana emekçilerin kıtkanaat geçindiğine dikkat çekerek, “Bu çarkı döndürmek gibi bir derdimiz var. Üretimi desteklememiz lazım, üretim yerli ve milli olması gerekiyor” dedi. Petrol-İş Sendikası olarak 20 seneden bu yana özelleştirmelere karşı mücadele verdiklerini, bir kısmını durdurabildiklerini aktaran Yaşar, sendikaların kendi yağında kavrulduğunu, beni sokmayan yılan bin yıl yaşasın anlayışıyla hareket edildiğini ifade ederek mücadelelerde yalnız kaldıklarını, birlikte mücadele etmeden başarı sağlanamayacağına işaret etti.

‘ÖZELLEŞTİRME VATANIMIZI YABANCI MUHTAÇ HALE GETİRDİ’
 
Ali Ufuk Yaşar’dan sonra kürsüye çıkan Ulusal Kanal Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Türkkan da özelleştirilen her kurum sonrasında Türkiye’nin büyük kayıplar yaşadığını acıyla gördüğümüzü söyledi. Ulusal Kanal’ın kurulduğundan bu yana özelleştirmeye karşı verilen mücadelelerde geceli gündüzlü işçilern yanında olduğunu hatırlatarak şöyle konuştu: “O özelleştirmeler orada çalışan işçilerimizin sadece özlük haklarını ilgilendirmiyordu. Aynı zamanda vatanımızı ilgilendiriyordu. İşte Tekeller satıldı şimdi içilen her sigarada yabancıya muhtacız, yabancıya para kazandırıyoruz. Seka özelleştirildi, gazetelerimiz, dergilerimiz, evimizdeki tuvatet kağıdında bile yabancıya muhtaç hale getirildik. Şeker fabrikaları özelleştirildi, tüketilen her gıdada yabancıya muhtaç hale getirildik. Yani özelleştirme bir anlamda vatanımızı yabancıya muhtaç hale getirme eylemidir. Bu yüzden işçimizle köylümüzle esnafımızla bütün Türkiye birlik olarak bu özelleştirmeye karşı çıkıyoruz.”
 
Türkkan, Amerika ile karşı karşıya geldiğimiz bir süreçte Mehmetçiğin başarısının en önemli unsurlarını “Milli savunma araçlarımız, milli İHA’larımız, milli SİHA’larımız, fırtına üreten, geliştirilmesini sağlayan Tank Palet Fabrikamız” diye özetledi. Türkkan konuşmasında, “Tank Palet Fabrikasının özelleştirilmesinin adı özelleştirilme değilse peşkeş çekmedir” dedi.
 
‘BİRLİKTE KARARA YÜRÜYORUZ’
 
Türkkan’dan sonra Aydınlık gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İlker Yücel bir konuşma yaptı. Yerel seçimlerden sonra ekonomide bir “Tsunami” yaşanacağına dikkat çeken Yücel, “Bu kriz diğerlerine benzemeyecek. Bu krizde belki gıda güvenliği bile tartışmaya açılacak. Sadece yazar kasalar havaya fırlamayacak, Türk milleti yeni bir karar vererek, yolunu açacak. Tarihte şöyle bir olay ben hatırlamıyorum, duymadım… Ekonomik kriz geldi diye bir milet ortadan kalkmaz. Bir ülkede ekonomik kriz var diye 30-40 milyon kişi aynı anda açlıktan ölmez. Ya da bir ülkeye işgal geldiği anda bir toplum buhar olup uçmaz. Toplumlar, milletler yok olmaz. Karar verir, o kararın gereğini yerine getirir ve yoluna devam eder. Türk milleti de bu kararı defalarca verdi. En son Kurtuluş Savaşı’nda verdik, şimdi ABD ile girdiğimiz sınır güvenliği ve ekonomik bağımsızlık mücadelesinde o karara doğru hep birlikte yürüyoruz” ifadelerini kullandı. Ekonomik krizin yükünün emekçilerin üzerine bırakılacağı bir sürece girdiğimizin altını çizen Yücel, sözlerine şöyle devam etti: “Sistem partilerinin, ekonomik krizin yükünü emekçilerin sırtına yıkma konusunda birleştiklerini görüyoruz. Bu gerçeği birbirimize söylememiz lazım. O zaman işçi sınıfı ne yapacak? İşte bu kurultayı düzenlememizin amacı bu temel soruya yanıt vermek. İzmir’de en son ne yaşadık? İZBAN işçisi en son ayaklar altına alınmaya çalışıldı. Rant için kavga edenler, işçi sınıfnın çıkarlarını ezme noktasında bir araya gelebiliyorlar. Emekten yana bir gazetenin yöneticisi olarak yanıt aradığım şu: Emekçiler bu kriz sürecinde ne yapacak? İkinci sorum şu: Yerel seçimlerde işçi sınıfı arkada bıraktığımız dönemin hatalarını tekrar mı edecek yoksa yeni bir karar mı verecek?
 
‘AYDINLIK EMEKÇİLERİN EMRİNDE’
 
Yazılı basın şu anda cumhuriyet tarihinin gördüğü en ağır krizi yaşıyor. Çünkü gazete kağıdı Türkiye’de üretilmiyor, Seka’yı kapattıktan sonra. Tamamı ithal olunca gazete kağıdının fiyatı dolara bağlı hale geldi. Son bir senede gazete kağıdının fiyatı tam üç kat arttı. Habertürk, Vatan ve bir spor gazetesi kapandı. Büyük bir gazete yerel seçimden sonra kapanma kararı aldı. Karar gazetesi yakında kapanma sinyalleri verdi. 300’ü aşkın yerel gazete, 150 dergi kapandı. Devlet resmi gazetesini basmaktan vazgeçti. Dolar bırakın gazete kapatmayı, devlet kapatır, devleti yıkar, dolar operasyonları yaşadı Türkiye daha önce. Sırtını emekçilere dayamış Aydınlık gazetesinin yöneticisi olarak size danışıyorum: Biz ne yapacağız? Holdinglerin dayanamadığı bir süreçte, Tank Palet işçilerini manşete taşıyan başka bir gazete olmadığı durumda emekçilerimiz gazetelerine sahip çıkacak mı? Biz ne yapacağız, bize yol gösterin. En büyük dileğimiz ortak irade çıkarmak ve artık iz bırakıcı eylemliliklerde bulunmak. Konuştuklarımız, sabun köpüğü gibi uçmasın. Kurultayda yarına iz bırakacak somut formüller bekliyoruz. Bu görevler çıktığı andan itibaren biz hazırız. Ulusal kanal ve Aydınlık gazetesi sizin emrinizdedir, sizin için var, sizin mücadeleniz için var. siz yürüdüğünüz andan itibaren biz cephede sizinle savaşmaya hazırız.”
 
‘TURBUN BÜYÜĞÜ 30 MART’TAN SONRA ÇIKACAK’
 
Aydınlık gazetesi yazarı Esin Ergenç’in yönettiği birinci oturumda ilk konuşmayı ODTÜ Öğretim Görevlisi Yıldırım Koç yaptı. Koç şunları söyledi: “İçinde bulunduğumuz ekonomik kriz, 1991, 1994 ve 2001 krizinden çok farklı. Bu yıllarda Türkiye, krizin hemen ardından, ithalatta ciddi azalma ve ihracatta bir miktar artış olduğundan cari fazla verilmişti. Bu krizde maalesef cari açık 2017 yılında 47 milyar dolarken, 2018’de 26 milyar dolara indi. Diğer tüm krizlerde krize bağlı cari açık ortadan kalkmış, cari fazla verilmişken bu krizde cari açık ancak yarıya indi. Hükümet elindeki Merkez Bankası rezervlerini kullanarak döviz ihtiyacını karşılamaya çalışıyor. 2013’te 112 milyar dolar Merkez Bankası rezervimiz var, 2016’da 92 milyar dolar, 2017’de 84 milyar dolara inmiş, 2018’de 71 milyar dolara inmiş. Kapitalizmin 2008’den beri yaşadığı üçüncü küresel krize bağlı olarak, aşırı borçlanmaya, israfa, betonlaşmaya ve Amerikan emperyalizmiyle yaptığımız haklı kapışmaya bağlı olarak bu kriz yeni yeni kendini göstermeye başladı. Rahmetli Süleyman Demirel’in ifadesiyle turbun büyüğü daha heybede, o turbun büyüğü 30 Mart’tan sonra çıkacak.”
 
‘YATIRIM YAPMAZSAK GELECEĞİ SAĞLAYAMAYIZ’
 
TOLEYİS Genel Başkanı Cemail Bakındı: 2008 krizinden bu yana dünyanın tamamı krizin içinde. Bu sistemin mutlak surette sorgulaması lazım. Sorgulamaya çalışan ülkeler var. Yunanistan’da bir şey olduğu zaman Türkiye etkileniyor. Global bir sistem içinde yaşıyoruz. İşçilerin bu kapitalist sistemi sorgulaması lazım. Dünya nüfusu sürekli çoğalıyor ama dünyanın kaynakları aynı. Yeni kaynaklar üretmiyoruz. Kooperatifler kalktı, üreticiler desteklenmiyor. Köylü tarım ürünü ekmiyor. İthal ediyoruz, ithalat krizin bir sebebi. Biz soğanı, buğdayı ithal eder hale geldik. Bu ülke, 250 milyon nüfusa bakacak bir ülke iken köylüsü yerle yeksan oldu. Köyde geçinemeyenler, büyük şehirlere gidiyor. İnşaat yapıyoruz sonra.
 
KDV indirimi getirilmiş, bu geçici bir çare. Otomobilllerde indirim var ama ikinci elde bütün her yer kapanmaya başlamış, satışlar durmuş. Kapitalist sistemde bir yeri ellersen başka bir yeri bozuyorsun. Avrupa’da da aynı şeyler var. Fransa’da işçi bin 50 avroya çalışıyor, çalışma saati 35 saate düşürülmüş, istihdamı artıracak ama işçinin ücretini düşürüyor. İşçinin ücreti düşünce, satınalma gücü düşer, piyasaya girmez, piyasaya girmezse üretim olmaz. Bunlar sistemin çarkları. Bizde de aynı şeyler var. Vergi yüksek, bizim vergimizi düşürebilirler. Türkiye’deki verilere göre; yüzde 37 kayıtdışı, yüzde 63 kayıtlı. Yani 63 tavuğu koymuşlar bir kümese her gün istedikleri yumurta sayısı artıyor, 37 tavuk kaçmış. Onları bir yakala bakalım, onlardan da yumurta al. Bunu Türkiye serbest piyasa ekonomisine girdiği 1950’den beri uygulamıyor. Neden? Sermayeyi teşvik etmek, kapitalizmi teşkil etmek için. Yani birçok insan kayıtdışı ekonomiyle para kazansın o parayla yatırım yapsın diye. Güven bunalımı yaşıyor Türkiye, istikrarsızlığımız var, hukuk düzenimiz, bir FETÖ belası var başımızda. Hukuksal olarak düzenin yoksa sermaye gelmiyor. Ama sıcak parayla yatırıma ihtiyacımız var. Bizim tercihlerimiz hep tüketime dönük. Reel ekonomiyle yatırım yapmadığınız sürece ülkenin geleceğini sağlayamazsınız. Çözüm üretmek, daha çok üretmek. Biz köylümüzü, fabrikalarımızı üretken hale getirmezsek, ürettiklerimizi satamazsak, bu sistem içinde krizleri yaşamaya devam ederiz. Bugüne kadar yaşadığımız krizlerden ders çıkarıp yönümüzü değiştirmemiz lazım. Krizden çıkmanın en önemli maddesi bu.”
 
’15 BİN GAZETECİ İŞSİZ’
 
TGS Genel SEKRETERİ İlkay Akkaya: “Doların yükselişiyle birlikte en sıkıntı çeken sektörlerden biri gazeteler oldu. Gazete patronları ciddi bir ekonomik krizin içerisine girdiler. Bunu önce gazetelere zam yaparak okurdan bir destek isteyerek çözmeye çalıştılar, gazete fiyatlarını artırdılar. Baktılar bu da olmuyor gazete sayfa sayılarını düşürdler. Bu da bir çözüm olmadı. Maalesef hep başvurulan yol işçi çıkarma oldu. Gazeteci meslektaşlarımız bu süre içerisinde işsiz kaldılar.
 
Hükümet destekli yayın organlarının bile faaliyet yürütemediği bir süreç yaşıooruz. Bu anlamda krizden en çok etkilenen kesimlerden biriyiz. Parmaklarımızın sayısı kadar gazete kalmış durumda.
 
Bugün 30 bin gazetecimin maalesef 15 bini isşiz. İletişim faküleleri her yıl 17 bin mezun veriyor. Maalesef mezun olduktan soran kendi mesleklerini yapamıyorlar. İsşizler ordusuna yeni rakamlar eklenmiş oluyor. Bunun iş arayan kesimi 15 bin. Nisan ayından bugüne 1000 gazeteci işsiz kaldı. Bunun önümüzdeki günlerde devam edeceği bilgilerini alıyoruz.”
 
‘ŞEKER FABRİKALARI ÖZELLEŞTİ, ÜYELERİMİZ İŞTEN ATILDI’
 
Güvenlik-İş Sendikası Genel Başkanı Ömer Çağırıcı:
 
Şeker fabrikalarında çalışan özel güvenlik çalışanları bizim üyelerimizdi. Özel bir televizyonun canlı yayın programında Ak Parti Grup Başkanvekili bir konuşma yaptı. Ve iki kez bunu yaptı. Eylemler olmuştu. Yaptığı konuşmada ‘Buradan bütün işçilere sesleniyorum benim ağzımdan çıkan sözler hükümetin sözüdür. Şeker fabrikalarında çalışan işçilerimize hiçbir şey olmayacak, herkes işinde çalışmaya devam edecek. Aksine üretim artacak’ dedi. O beyfendi şimdi yok. Şeker fabrikalarını görüyoruz. İşçilerimize üyelerimize tebligatlar yapıldı. Üyelerimizn hepsi işten atıldı. Hani kimse işten atılmayacaktı? Hani fabrikalar daha sağlıklı bir şekilde yaşayacaktı?
 
‘KAMUDA TAŞERON OLMASIN’
 
Bir kadro süreci yaşadık. Bu kadroda bilinen yanlışlıklar var. Türkiye’de kadro denildiği zaman ilk akla gelen Karayolları işçileridir. Kadro verilmesini sağlayan Yol-İş’in işçileridir, Karayolu işçileridir. Yol-İş’in ve Türk-İş’in açtığı dava sonucu Yargıtay’ın verdiği karar vardı. O zaman hükümet o karara uymadı. İşçiler yalın ayak yürüdü. Tandoğan’da 50 bin kşilik miting yapıldı. Herkes kadro verilmesini haykırdı. Kadro harkeeti Türk-İş öncülüğünde başladı.
 
Dönemin bakanı ‘Amasız fakatsız şartsız kamuda çalışan tüm taşeron işçileri kadro alacak’ dedi. Karşımızda konuşan devletin bakanı, resmi ağız. Biz yasama değiliz yürütme değiliz, biz talep merciiyiz. Cumhurbaşkanı kararnamesinde taşeronda ama varmış fakat varmış. Herkese kadro verilmediğini de gördük. Belediyede çalışan arkadaşlar var. Önceden taşeron firma üzerinde çalışıyordu. Şimdi öteki şirkete koydular. Öyle çalışıyorlar. KİT’lerde çalışan arkadaşlar kadroya alınmadı. Kadroya alınmayan arkadaşlar ‘Biz üvey evlat mıyız’ diyor. Kamuda arıtk taşeron diye bir şey olmasın, kamu tek vücut olsun.”
 
‘ÖRGÜTLENMENİN ÖNÜNDEKİ ENGELLERİ KALDIRIN’
 
Türk-İş İstanbul 1. Bölge Temsilcisi Adnan Uyar, Türkiye’nin yüzde 37 kayıtdışı ile üretime devam ettiğini hatılrtarak, “Birileri kazanıyor ama ülke ama maliye ama hazine kaybediyor. Onlar kaybederken aslında biz çalışanlar da kaybediyoruz” dedi. Kayıtdışının ortadan kaldırılması gerektiğini ve bunun da örgütlenmyele olabileceğinin altını çizen Uyar, yüzde 11’lik örgütlenme oranının 21. yüzyıl Türkiye’sine hiç yakışmadığını söyledi. Sendikal örgütlenmenin önündeki engellerin hızla kaldırılması gerektiğini vurguladı. Uyar, çalışma hayatının acil çözüm bekleyen sorunlarını sıraladı: “Tüm çalışanları ilgilendiren kümülatif vergi meselesinde, hızla işçi lehine düzenlemesi yapılması gerekir. Taşeron meselesi en ciddi mesele. Kadro verdik dediniz, yüzde 4’e mahkum ettiniz. Emeklilikte yaşa takılan arkadaşlar var. Oyun oynanırken niye kural değişiyor, çalışırken kural değiştirme hakkını nereden buluyorsunuz? Bunun da bir an önce düzeltilmesini istiyoruz. Kıdem tazminatı, Türk-İş’in kendisidnen soranki nesillere miras bırakmak istediği bir hak. Kazanılmış hakların gaspına tahammülümüz ve onayımız kesinlikle olmayacaktır.”Teksif Genel Başkan Yardımcısı Sebahattin Çetin, Türkiye’de üretime teşvik olmadığını, ülkenin ithalata bağımlı hale geldiğini belirtti. Çetin, şöyle konuştu: “Üreten kazanan iktisadi teşebbüslerine özelleştirme adıyla bir bir kilit vuruluyor. Şu an buradaki bütün sendikalarımızın özelleştirmelerden nasibini alarak küçüldüğünü düşünüyorum. Bu nedenledir ki küresel boyutta olumsuz bir ekonomik rüzgar olsa ülkemizde fırtınalar kopuyor. Hükümetin kıdem tazminatını budama, geçici iş ilişkisini yaygınlaştırma, özel istihdam büroları gibi düzenlemeler için gösterdiği çabasını, biz emekçilerin korunması yönünde göstermesini istiyoruz. Birlik ve beraberlik içerisinde bu kara günlerden kurtulmalıyız. Biz toplumun bütün kesimleri olarak aynı gemideyiz. Bu krizler işçi, işveren, memur herkesi etkiliyor. Biz emek örgütlerinin de içinde bulunduğu akılcı ekonomik politikalarına ihtiyacımız olduğu aşikar.
 
‘DENİZ İŞ KANUNU YENİLENMELİ’
 
Denizciler Sendikası Genel Başkanı Dr. Hasan Pekdemir de sendikal örgütlülüğün önündeki engelleri eleştirdi: “Bir Fransız sözü der ki, bir ülkede sendikal örgütlülük o ülkede demokrasi ölçüsüyle eşitler. Türkiye’deki sendikal örgütlülük yüzde 11 civarında. Demokrasinin ölçüsü bu.Türk gemiadamlarının yüzde 70’ten fazlası yabancı bayraklı gemiye kaçmış durumda. Devlet sigorta istiyor. Vergi de istiyor, olan gemiadamına oluyor. Biz de örgütlenemiyoruz. Gemiadamlarının 854 sayılı Deniz İş Kanunu’nun yenilenmesine ihtiyaç var.”
 
‘ASKERİ FABRİKA, HERKESİN ORTAK SORUNU’
 
Türk Harb-İş Sendikası İstanbul Şube Başkanı Murat Yalçınkaya da Tank Palet farbrikasının özelleştirilmesine ilişkin konuştu: “Askeri fabrika dediğiniz bugüne kadar TSK’nın gözbebeği. Son 100 yıl içinde üç kere en verimli fabrika seçilmiş, dünya sıralamasında kendi kategorisinde ilk 5’e giren bir fabrikadan bahsediyoruz. Fırtına obüslerinin iyileştirme ve geliştirme TSK’nın hizmetine sunma adına yaptıkları ile takdir kazanan fabrika. Özü şu: Özelleştirmeye neden olabilecek hiçbir neden yok. Özelleşen bu ülkenin savunmasıdır, mehmetçiğin elindeki silahıdır, topudur, tankıdır, mermisidir… Özelleşen bu ülkenin güvenliğidir. Bu sorun sadece bu sektörde kazanan 23 bin çalışanın değil duyarlılık gösteren herkesin ortak sorunudur.”
 
KONUT İŞÇİLERİ ÇÖZÜM BEKLİYOR
 
Konut-İş Genel Başkanı Alican Kayhan da konut işçilerinin, günün her saatinde çalışma içinde olduklarını ancak sigortalarının düzenli yatmadığına dikkat çekti: “İşten atıldıklarında hem evini kaybediyor hem işini kaybediyor. Bununla ilgili 15 gün içinde kaymakam kararı polis zoruyla sokağa atılıyorlar. En temel sorunlarından biri budur.”
 
Aydınlık gazetesi yazarı Mehmet Akkaya da krizlerden ders alınmadığının altını çizdi. Akkaya, “Yatırım ve üretim diyorlar… 1980’den beri uyguladığınız temel politikayı değiştirmeye ihtiyaç duyuyorsanız ciddi bir sorun var. O sorunu itiraf edin, konuşalım. İtiraf da etmiyorlar. Sonra gelip seferberlik ilan ediyorsunuz. Savaş halinde olur sefeberlikler. Seferberlik ilan edilecekse neden saklıyorsunuz, kriz yok diyorsunuz. Biz Kurtuluş Savaşından sonra bir toplantı yaptık. İzmir İktisat Kongresi, o toplantıda nasıl yaşayacağımıza karar verdik. Bu ülke kaçınılmaz olarak bağımsızlığını korumak zorunda. Yabancıların talimatıyla devlet yönetilmez. Ekonomide bağımsızlığınız olacak ki kendi işletmeleriniz olacak, kendi tarımınız sanayiniz olacak.”
DİĞER HABERLER
EN TEMEL GIDAYA ERİŞMEK BİLE LÜKS
EN TEMEL GIDAYA ERİŞMEK BİLE LÜKS

47 aydır artan gıda enflasyonu nedeniyle sağlıklı beslenmek lüks oldu.

PATRONLAR İÇİN YAŞAMAYACAĞIZ
PATRONLAR İÇİN YAŞAMAYACAĞIZ

1 Mayıs, 8 saatlik iş günü mücadelesinin bir sonucuydu. ABD’de daha kısa çalışma saatleri tekrar sendikaların gündeminde. Otomobil İşçileri Sendikası (UAW) 32 saatlik iş haftasını grev ve örgütlenme talepleri arasına aldı.

HALKIN ENFLASYONU YÜZDE 95.7
HALKIN ENFLASYONU YÜZDE 95.7

Türkiye’de 47 aydır yükselen gıda fiyatları ile halkın enflasyonu nisanda yüzde 95.7’ye ulaştı.

RASYONEL ZEMİN SLOGAN DÜZEYİNDE KALDI
RASYONEL ZEMİN SLOGAN DÜZEYİNDE KALDI

Mehmet Şimşek’in “Rasyonel zemine dönmek zorundayız” anlayışı iyi niyetli ve gerekli bir yaklaşımdır. Ne var ki Türkiye’de bugünkü koşullarda slogan düzeyinde kalmak zorundadır.