ÇALIŞANLAR AKP’YE OY VEREMEZ
Sermayenin emrinde hükümet eden AKP´ye çalışanların neden oy vermemesi gerçeği çalışanlara sendikalan tarafından anlatılmalıdır. Çalışanlar demokrasinin kendilerine verdiği gücü kullanarak kendileri için güvenli bir gelecek kurmalıdırlar. Bunu yapamıyorlarsa yaşamlarından şikayet etmeye hiç ama hiç hakları olmadıklarını bilmelidirler.
Vatan Gazetesinin Vatan Gazetesi olduğu 1965 yılında İlhami Soysal’ın sulandınlmamış Çetin Altan’ın AP iktidarına karşı amansız mücadele verdiği günlerde gazetenin ikinci sayfasında, "İşçiler Adalet Partisine Oy Veremez" diye bir yazı yazmıştım ve başta Türk-İş olmak üzere bir çok sendika kıyameti koparmış ve "bir sendika çalışanı işçileri, AP’ye karşı kışkırtamaz" diye beni çarmıha germişlerdi.
O yazı yayınlandıktan sonra, ödül olarak, çalıştığım TEKSİF Sendikasının Başkanı Şevket Yılmaz ve Genel SEKRETERİ Vahap Güvenç, işime son vermişlerdi. Aradan kırk yedi yıl geçtikten sonra aynı konuda, aynı nedenlerle, aynı başlıkla bir yazı yazmak benim için müthiş bir üzüntü kaynağı.
Demek aradan geçen kırk yedi yıla rağmen çalışanlar kendilerinden yana olmadığı kanıtlanmış bir siyasi partiye oy vermeye devam ediyor ve kendilerinin, çocuklannın geleceğini hiç düşünmeden bozuk para gibi harcıyor. Geçmişte Adalet Partisinin o yıllarda Çalışma Bakanı olan İhsan Sabri Çağlayangil Zonguldak’da hakları için direnen maden işçilerinden "amele" diye söz etmiş sonra aynı yolda yürüyen AKP’li Çalışma Bakanı Ömer Dinçer grizu patlamasında ölen aynı bölgenin maden işçileri için, "iyi öldüler" diye işçiyi aşağılamakta bir sakınca görmemişlerdi.
Her iki parti de sermaye çevrelerinin çıkarlan doğrultusunda işçi haklarının kısıtlanmasında, uluslararası normları gözardı ederek hükümet etmişlerdir. Bugün ülkemizde çalışanlar iktidarda olan AKP’nin ikili kıskacı altındadır. AKP bir yandan işçilerin çalışma ve örgütlenme haklarında, TC Hükümetlerinin onayladığı uluslararası sözleşmeleri yok sayarak, çok sakıncalı kısıtlamalar segilemektedir. 2821 ve 2822 sayılı yasalann yerine kabul edilen 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunun geçmişin yasak ve kıstlamalannı aynen kabul ettiği gibi yeni kısıtlamalar getirmekte hiçbir sakınca görmemiştir.
Türk-İş ve Hak-Iş tilki gölgesine sinmiş iki sözde işçi örgütü olarak bu yasaya Parlamento aşamasında karşı çıkma yürekliliğini gösterememiştir. Anayasa’dan göstermelik olarak, ILO’yu aldatmak için, kaldırılan grev yasakları yeni yasada aynen muhafaza edilmiş, üstüne üstlük işkollan birleştirilerek, sendikaların yetki sorunu zora sokulmuş, ayrıca otuzdan az işçi çalıştıran işyerlerinde çalışan işçilerin sendikal güvenceleri yok edilmiştir.
Bu otuz işçi ölçütü çok ilginçtir. 4857 sayılı İş Yasasının 18. maddesinde de yer alan bu ölçüt gereği otuz işçiden az işçi çalıştıran işyerlerinde iş güvenliği hükümleri işten çıkarmalarda uygulanmayacaktır, aynen yeni yasada aynı ölçüt gereği işçiler de sendikal güvenceden yararlanamayacağı gibi. Bunun nedeni açıktır.
Halen ülkemizde 1 milyon 504 bin 481 işyerinin yüzde 95.7’sini oluşturan 1 milyon 440 bin 827 işyerinde çalışan işçi sayısı otuz işçinin altındadır. Bu demektir ki, ülkemizde ki işyerlerinin ancak yüzde dördünde iş ve sendikal güvence vardır, diğerlerinde bu haklar işçilere tanınmamıştır. Memurlann zaten toplu sözleşme ve grev hakkı yoktur. Var olan sistem ancak göstermelik bir toplu görüşme düzenidir ve buna toplu sözleşme düzeni denemez çünkü toplu sözleşme düzeni kaçınılmaz olarak grev hakkını da içerir.
Yasalarla kısıtlanan haklar dışında AKP işçilerin özgür iradesini ve özgür örgütlenme hakkını da kuşatma altına almak istemektedir. Sendikalar ve Konfederasyonlar kendi güdümünde tutmak ve onların "protesto etmek" hakkını yok etmek istemektedir. Siz hiç Türk işçi sendikalannın yurt çapında Fransa, İtalya, İspanya,Yunanistan, Portekiz’deki işçiler gibi demokratik haklarını kullanarak meydanlara indiğine son yıllarda tanık oldunuz mu?
Olmadınızsa bunun nedeni AKP’ye teslim olmuş iki işçi konfederasyonu ve onların bazı üyeleridir. Güç Birliği Platformunun bu konularda beklenen çıkışı yapamaması, yurt çapında işçiye siyasal bilinç verecek siyasal içerikli eğitimleri gerçekleştirememesi de kaygı vericidir.
Sermayenin emrinde hükümet eden AKP’ye çalışanların neden oy vermemesi gerçeği çalışanlara sendikalan tarafından anlatılmalıdır. Çalışanlar demokrasinin kendilerine verdiği gücü kullanarak kendileri için güvenli bir gelecek kurmalıdırlar. Bunu yapamıyorlarsa yaşamlarından şikayet etmeye hiç ama hiç hakları olmadıklarını bilmelidirler.