AKP, 12 kez grev erteledi, yani yasakladı. Üç gerekçesi vardı; “Milli güvenlik”, “genel sağlık”, “ekonomik ve finansal istikrar”. Yasaklara yakından bakmaya dünden devam edelim.
EKONOMİK VE FİNANSAL İSTİKRAR KOMEDİSİ
AKBANK Sabancı grubunun… Sendikalı 14.000 işçi, işverenle anlaşamadı, anayasal hak gündeme geldi. Hükümet hemen dikildi, diğerlerinde olduğu gibi işçinin karşısına, “zinharrr!”
20 Mart 2017 tarihli yasağının gerekçesi, diğerlerinden farklı olarak “ekonomik ve finansal istikrar.”
Yakından bakınca, istikrardan kastın “ulusal finans sektörünün çıkarları” olmadığı görülüyor.
Mesela, asıl kaygı bu olsaydı, Denizbank’ın önce Zorlu Grubu’na, sonra Zorlu tarafından Belçikalı DEXİA, sonra da Rus SBERBANK’a satılmasına göz yumulmazdı. Bu satışlar, denizciliği destekleyen tek bankayı da tasfiye etti, dahası bir kamu bankası daha yabancılara verildi.
AKP’nin kast ettiği “ekonomik ve finansal istikrar”, demek ki bu!
Başka bir örnek;
Cumhuriyet ETİBANK’ı kurdu. ETİBANK, madenlerin ihtiyacı olan finansı buldu ve madenciliği ayağa kaldırdı, işletti.
Erbakan-Çiller Hükümeti ve sonrakiler madenlere saldırdı, sattılar birer birer. Kalanı da AKP sattı. Beraberinde ETİBANK’ı da felç ettiler. Sonra TMSF gasp etti bankayı. Gasp edilen diğer bankalarla, İNTERBANK, ESBANK ve BAYINDIRBANK ile bir çuvala doldurdu. Çuvalın adını Birleşik Fon Bankası yaptılar. Sonra da çuvalı imha ettiler. Ardından ETİBANK Genel Müdürlüğü binasını yerle bir ettiler.
Buyurun size “ekonomik ve finansal istikrar”
Başka bir örnek:
Finans sektörünün iki ayağından biri olan sigorta sektörünün % 85’i, bankacılığın % 70’i yabancılara ikram edilmiş. Ekonomik ve finansal istikrardan kastedilen bu olsa gerek.
Açalım:
Alternatif Bank’ı ve Finansbank’ı Katar’a, Toprak Yatırım Bankası’nı İsrail’e, Tekfen’i Kuveyt’e, Denizbank ve Tarişbank’ı Ruslara, Garanti Bankası’nı İspanya’ya, Demirbank’ı İngiltere’ye, Sümerbank’ı ve Oyakbank’ı Hollanda’ya, MNG Bank’ı Lübnan-Ürdün Ortaklığına, Sitebank’ı Yunanistan’a, Tat Bank’ı Amerika’ya, Şekerbank’ı Kazakistan’a, Tekstilbank’ı Çin’e, Turkish Bank’ı Kuveyt’e, Dışbank’ı Fransa’ya, Türkiye Finans’ı Suudi Arabistan’a sattılar.
Sözü edilen istikrar bu demek ki!
Ama AKBANK grev yasağında, işçilerin sendikası olan BANKSİS, bunların hiçbirini dile getirmedi.
MİLLİ GÜVENLİK KOMEDİSİ
Grev yasaklarının gerekçesine bakınca, AKP’yi “ekonomide milli güvenlik” aşığı sanırsınız. Sevesiniz, hatta alkışlayasınız gelir. Öyle ya, 12 yasağın 11’inde -diğer gerekçeyi üstte gördük- sebep “milli güvenlik”.
PETLAS’tan Erdemir’e, Asil Çelik’ten EMİS Metal’e, lastik üreticilerinden madencilere, hepsi milli güvenlik yaramazı. İlle de Şişecam! Üç kere parmak sallamış, “hımmm, milli güvenlik” diye. Dördüncüye kalkmış bugünlerde yaramazlar.
Şaka bir yana, Danıştay ve Anayasa Mahkemesi Hükümeti uyarmış. “Bu grevlerin milli güvenlikle alakası yok” demiş ve yasakları kaldırmış. Ama milli güvenlik aşığı AKP, anayasa babayasa dinlememiş, devam etmiş yasaklara.
Ama suç sendikacılarda… Hem AKBANK yasağında, hem diğerlerinde… Hükümetin ve milletin önüne çıkıp dememiş şunları?
-“Sayın Hükümet, bir kere yasağın yaptığımız işin alakası yok.
İkincisi, milli bankalarımızı yabancılara satmak, milli güvenlik ve ekonomik istikrar suçu değil midir?
Ya şunlara ne demeli?
Lübnan görünümlü İngiliz istihbaratına Telekom’u vermek, iletişim sektöründe bir tek milli unsur bırakmamak, TEKEL’i British Amerikan Tobacco’ya, PETKİM’i Kazak görünümlü Amerikalıya, TÜPRAŞ’I Shell’e sunmak milli güvenlik suçu değil midir?
Devletin elinde liman bırakmamak, gübre, yem, süt fabrikalarını satmak, İsrail tohumuna köylüyü mecbur etmek nedir? Demir-çelik fabrikaları, enerji sektörü milli ekonomi, milli güvenli değil midir?
Milli güvenlik, milletin anasını avradını dümdüz eden adama, SEYDİŞEHİR Alüminyum tesisini, Oymapınar barajını, madenleri, limanları, dağları dereleri vermek midir?
Bu işçi, sizin ülkenin milli güvenliğine, üniter devletine, milli birliğine sahip çıkmıştır, çıkmaya da devam eder. “Milli güvenlik sorunu, cumhuriyetin halkçı devletçi ekonomisini yıkmaktır” demedi sendikacılar.
Hal böyle olunca da, ŞİŞECAM’dan sonra başka bir grev yasaklanırsa, şaşmayalım.