BÜYÜK KUŞATMA
AKP hükümeti, ekonomik-toplumsal ilişkileri temsil ettiği kesimlerin çıkarları doğrultusunda yasal ve fiili adımlarla düzenlemeyi sürdürüyor.
AKP hükümeti, ekonomik-toplumsal ilişkileri temsil ettiği kesimlerin çıkarları doğrultusunda yasal ve fiili adımlarla düzenlemeyi sürdürüyor. Hükümet son dönemde işçi sınıfı mücadelesinin tüm tarihsel mevzilerini ve kazanımlarını ortadan kaldırmaya yönelik saldırılarını yoğunlaştırdı.
Öncesi bir tarafa, son birkaç ay içinde yaşanan gelişmelere baktığımıza bile önümüzdeki dönem nasıl yoğun bir saldırı dalgası ile karşı karşıya kalacağımız anlaşılıyor. Kıdem tazminatlarının fona devredilmesi, KHK düzenlemeleri ile kamunun örgütsel yapısının büyük ölçüde değiştirilmesi, kamu emekçilerinin iş güvencesini kaldırmayayönelikadımların sürmesi vb. gibi pek çok gelişme eş zamanlı olarak ve profesyonelce yürütülen "yalan propaganda" eşliğinde gündeme getirildi.
Sermaye ve onun sözcüsü hükümetin takip etmekte bile zorlandığımız çok yönlü saldırılarında bu kadar cesaretli olmalarının büyük ölçüde sınıf hareketinin örgütsel dağınıklığı, sendikaların basiretsizliği ve güçsüzlüğünden kaynaklandığı kuşkusuz tartışma götürmez bir gerçek. Üstelik sermaye sınıfı, geçmişte yaşamış olduğu deneyimlerinden de hareketle, işçi sınıfının örgütlenme ve mücadele örgütlerini içeriden ve dışarıdan kuşatarak, "stratejik" planlarını adım adım hayata geçiriyor.
Bugüne kadar yapılanlar ve önümüzdeki dönem hayata geçirilecek yeni saldırılar, toplumun sadece belli kesimlerini değil, tüm halk kesimlerinin, işçilerin, kamu emekçilerinin, gençlerin ve kadınların büyük bir kuşatılmışlıkla karşı karşıya olduğunu gösteriyor. Öte yandan, aynı kuşatılmışlık durumu emek örgütleri ve onların mücadelesi açısından da söz konusu.
Hükümet tarafından önceden ilan edilen böylesi kapsamlı saldırı hazırlıkları karşısında başka zaman olsa taş üstünde taş bırakmaması gereken sendikalardan, birkaç istisna dışında, fazla ses çıkmaması düşündürücü. Sendikal örgütlülüğe sahip olma "şansına" sahip olanlar ve onlar adına sendikacılık yapanlar, çıkarlarını işçi sınıfının bütününe yönelik böylesi büyük bir kuşatma karşısında "yazılı açıklama" yapmaktan öte henüz ne somut bir adım atmış, ne de politika belirleyebilmiş durumdalar.
Sınıf mücadelesinin kazanımlarının sadece belli bir kesimin değil, sınıfın genelinin talebi olarak savunulması, mevcut hakları korumanın ve kalıcı hale getirmenin en önemli noktası ve en temel güvencesidir. Uzunca bir süredir, bırakalım sınıfın tümünü, sendika üyelerinin bile istek, beklenti ve çıkarlarına göre mücadele etmekten uzak duranlar, emekçilerin çalışma ve yaşam koşullarının kötüleşmesine paralel olarak en temel kazanılmış hakların giderek yok olmasıyla birlikte, hızla "etkisiz eleman" olma yolunda ilerliyor.
İşçi sınıfı ne kadar parçalanmış, sınıf bilinci ne kadar geriletilmiş olursa olsun, işçi sınıfının genişleyen yapısı karşısında bütün ekonomik, sosyal ve siyasal hakların geriletilmiş olmasının ortaya çıkardığı çelişkiler artıyor. Öte yandan sermayenin dönemsel çıkarları ve yeni saldırı politikaları ile emekçilerin en temel ihtiyaçları arasındaki farklılıklar artarak büyüyor.
AKP ve bilumum yandaşları tarafından "iyi" ya da "müjde" gibi gösterilen hiçbir şeyin aslında "öyle olmadığı" ortaya çıkmaya başladı. Bunun en somut örnekleri 1 Ocak 2012’den sonra yeşil kartların kademeli olarak kaldırılması ve her yurttaştan gelirine göre alınacak GSS primi ile daha net görülecek.
Hükümetin sağlık, eğitim ve diğer alanlarda yürütülen "piyasa" odaklı uygulamalarda son aşamaya gelmesi, işçilerin ellerinde kalan en önemli kazanım olan kıdem tazminatlarına yönelik hesaplar ve kamu emekçilerinin karşı karşıya olduğu iş güvencesiz, esnek ve güvencesiz çalışma tehditleri, emekçiler açısından zaten kötü olan tabloyu daha da olumsuz hale getirdi.
İster tek tek işyerleri ve iş kolları düzeyinde, isterse tüm ülke düzeyinde olsun, yaşanan çok yönlü saldırılara karşı, yukarıdan aşağıya değil, aşağıdan yukarıya geliştirilecek bütün hak talepleri ve mücadelesi, sendikal örgütlenme ve birleşik mücadeleyi sadece sözde değil, eylemde de gerçekleştirmek zorunda. Örgütlenme talebi ve örgütlülük bilinci son yıllarda ne kadar büyük yaralar almış olursa olsun, saldırılar karşısında hak arama ve kazanılmış hakları koruma mücadelesinin güçlendirilmesi, sendikaların, emek mücadelesinin yeniden ve daha güçlü bir şekilde oluşturulmasını ve sürdürülmesini bir zorunluluk olarak bir kez daha dayatıyor.