Emeğin Gücü, Emekçinin Yanındayız...
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
10 Ocak 2013
BÜTÇE HAKKI

Gelişmiş sanayi toplumlarında merkezi yönetimin ve hatta yerel yönetimlerin bütçeleri toplumun gündemindedir, bazen de merkezindedir. Çünkü geniş toplumsal kesimlerin demokratik kitle örgütleri, kamu harcamalarından daha fazla pay talep ederken bu harcamaların finansmanında kendilerine daha az yükümlülük düşmesinin mücadelesini verirler.

BÜTÇE HAKKI

Gelişmiş sanayi toplumlarında merkezi yönetimin ve hatta yerel yönetimlerin bütçeleri toplumun gündemindedir, bazen de merkezindedir. Çünkü geniş toplumsal kesimlerin demokratik kitle örgütleri, kamu harcamalarından daha fazla pay talep ederken bu harcamaların finansmanında kendilerine daha az yükümlülük düşmesinin mücadelesini verirler.

Bu aslında "bütçe hakkı" mücadelesidir. Bu mücadele, siyasi düzlemde, parlamentoda, bu kitlelerin seçtikleri temsilcileri aracılığıyla verilir. Kuşkusuz, toplumun hakim sınıfı da bu mücadelede karşı yönden taraftır. Hakim sınıf olmanın avantajı ile dar bir kitle tabanına sahip olmanın dezavantajı nedeniyle, "işlerini" (yani bütçe üzerindeki hakimiyet kurma işini), perde arkasından düşük profilde götürür veya medyadaki/parlamentodaki dolaysız/dolaylı sözcülerine yükler.

Hakim sınıf, kendi payına "az vergisel yükümlülükçok kamusal transfer" düşmesiyle yetinmek istemez, bu dengesizliği daha da büyütmeye çabalar; böylece en azından emekçi sınıfların taleplerini dizginleyecek bir karşı ağırlık oluşturur. Düzen onun düzenidir ve çoğunlukla başarılı olur; ama yükseliş konjonktürlerinde -emperyalizmin sağladığı dış artık ürünün genişlediği, birikimin iç talebe dönük olduğu ve içerde sınıf mücadelesinin kızıştığı dönemlerde (örneğin 1950 sonrasındaki çeyrek yüzyılda)- kısa/uzun vadeli gedikler açılmasına uyum gösterir. Türkiye’de bütçeler AKP öncesinde ve özellikle de 1980 öncesinde bugün olduğundan daha fazla toplumsal ilginin ve taleplerin odağındaydı. Bu ilgi giderek azaldı.

Azaldı, çünkü 24 Ocak ve 12 Eylül 1980 darbeleriyle demokratik kitle örgütleri ve sol örgütlenmeler ezildi; hak arama talepleri dumura uğratıldı. 1980’lerin askeri zor kullanımı yoluyla kitleleri baskılama yönteminin etkileri geçmeden devreye sokulan yeni kitle kontrol düzenekleriyle, geniş toplumsal kesimlerin "bütçe hakkı" talepleri bu defa etnik ayrıştırmalarla bölünmeye ve dinci yükselişle de kanaatkarlık üzerinden terbiye edilmeye başlandı (halen de sürmekte).

Buna rağmen 1989-93 döneminde bahar eylemlerinden başlayarak toplumun ve siyasetin yeniden sahneye çıkışı engellenemedi. Ama 1990’larda bütçeler, Özal’ın başlattığı yoldan çıkılamadığı için, iç borçlanmaların faiz transfer mekanizmasına dönüştü, öyle ki dönem sonunda tüm vergiler borç faizlerine yetemez duruma geldi. Bu dönemde büyük sermaye, kârlılığını devlete borç vermek üzerinden sürdürdü, bir parazit (simbioz) ilişkisi yaratıldı. 2000’li yıllar IMF ve krizle açıldı, AKP-IMF ortaklığıyla sürdürüldü. 1990’ların bütçe krizi ve 2001 krizi kitleleri o kadar kötü etkilemişti ki, IMF reçeteleri ilaç gibi görüldü.

AKP bütçeleri 2005-2008 döneminde düşük açıklar verebildi. Bunun nedeni, iç talep kaynaklı büyümenin beslediği dolaylı vergiler ile bu dönemdeki 27 milyar dolarlık rekor özelleştirme geliriydi. 2008 kriziyle birlikte özelleştirme gibi arızi gelirlerin bütçe açıklarının düşük tutulmasındaki rolü arttı: Vergi ve sigorta primi afları, işsizlik Sigortası Fonu’ndan bütçeye yüklü transferler, bedelli askerlik, 2/B arazilerinin satışı, yabancılara toprak satışı, yeni özelleştirme ve kamuözel ortaklığı alanlarının açılması; 2012’de olduğu gibi TCMB’nın kâr transferlerinin bütçeyi kurtarması, memur zamlarının dört ay ertelenmesi, kamu işçilerinin toplu sözleşmelerinin 2 yıl bekletilmesi gibi…

Anayasanın 73. maddesinin "Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür" hükmüyle öngördüğü artan oranlı bir gelir vergisi sistemi kurulamadığı için, iktidarın sınıfsal ittifakları buna elvermediği için, bu konuda emek tabanlı bir mücadele verilemediği için, vs., ortam arızi gelirlere ve dolaylı vergilere kalmaktadır. 2013 bütçesi, "bütçe hakkf’na büyük bir saldırıyla açıldı.

TBMM’ye sunulması gereken üç ayrı Sayıştay raporu sunulmadı. Anamuhalefetin eleştirilerine Başbakan yanıt bile vermedi. Bütün bunlar medyada haber konusu dahi olmadı. Peki böyle bir ortamda hangi bütçe hakkı? Sonuç: Kitlelerin bütçeleri yeniden yaygın hak taleplerinin merkezine yerleştirmeleri şarttır. Not: 12 Ocak Cumartesi günü saat 12.00’de Ankara’da üniversitelilerin SBF’den Sakarya’ya yürüyüşünde buluşalım.

DİĞER HABERLER
TÜRK-İŞ AÇLIK SINIRI 20 BİN LİRANIN ÜZERİNE ÇIKTI
TÜRK-İŞ AÇLIK SINIRI 20 BİN LİRANIN ÜZERİNE ÇIKTI

Türk-İş’in çalışmasına göre ekim ayında açlık sınırı 20 bin TL’nin üzerine çıkarken, asgari ücret ile aradaki fark da 3 bin 430 TL oldu.

VEFAT VE BAŞSAĞLIĞI
VEFAT VE BAŞSAĞLIĞI

Samsun Şube sekreterimiz Çetin Çağlayan’ın eşi Aliyme Çağlayan vefat etmiştir. Merhuma Allah’tan rahmet, ailesine, tüm sevenlerine başsağlığı ve sabır dileriz.

‘SAĞLIK BAKANLIĞI BİFET’İ DENETLESİN!’
‘SAĞLIK BAKANLIĞI BİFET’İ DENETLESİN!’

Sendikalı oldukları için işten atılan ve 3 aydır mücadele eden Polonez işçileri, şirkete fason üretim yaptığı gerekçesiyle Bifet önünde basın açıklaması yaptı.

ASGARİ ÜCRETE ENFLASYON KISKACI
ASGARİ ÜCRETE ENFLASYON KISKACI

İktidar, bir taraftan maaşlarda “geçmiş enflasyon” yerine “alternatif yöntemleri” gündeme getirirken diğer taraftan ücretlerin 2023’e göre eridiğini itiraf etti.