BU SİZE BİR DERS OLUR MU?
Bu yazı bir fikri takip yazısı. 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandum öncesinde anayasa paketinin sendikal haklara ilişkin hükümleri üzerinde yoğun bir tartışma yaşanmıştı.

Bu yazı bir fikri takip yazısı. 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandum öncesinde anayasa paketinin sendikal haklara ilişkin hükümleri üzerinde yoğun bir tartışma yaşanmıştı.
Anayasa paketinin sendikal hakları genişletmediği, tersine özellikle kamu görevlileri açısından örtülü grev yasağı getirdiğine yönelik eleştirilerimiz üzerine, "yetmez ama evet" diyenler feveran etmiş, anayasa paketinin sendikal haklar için fevkalade önemli ilerlemeler içerdiğinden dem vurarak bir kampanya başlatmışlardı.
Bir hafıza tazelemesi için bakınız: marksist.org/dosyalar/1624 Paketin sendikal haklar için önemli kazanımlar içerdiğini ve çıkarılacak uyum yasaları ile bu hakların genişletileceğini iddia etmişlerdi. Bu karşı kampanyaya kimi hukukçular ve sendikacılar da katılmıştı. Şöyle demişlerdi: "Referandumdan evet çıkması halinde TBMM’nin yeni yasama yılında uyum yasaları için çok yoğun çalışacağı beklenmelidir." Halep oradaysa arşın burada! Aradan 6-7 ay geçti ve elimizde değerlendirme yapmak için bazı sonuçlar var.
TBMM yeni yasama yılında yoğun çalıştı, bazı "uyum" yasalarını kabul etti. Torba Yasa olarak bilinen 6111 sayılı yasada yer alan bazı düzenlemeler bir turnusol kâğıdı niteliğinde. Torba Yasa ile 399 Sayılı Kanun Hük.münde Kararname’de (KHK) de değişiklikler yapıldı. 399 sayılı KHK kamu iktisadi teşebbüsleri ve bağlı ortaklıklarında çalışanların hizmete alınmalarını, görev ve yetkilerini, niteliklerini, atanma, ilerleme, yükselme, hak ve yükümlülükleriyle diğer özlük haklarını, esas olarak sözleşmeli personelle ilgili konuları düzenliyor.
Torba yasa ile 399 sayılı KHK’nın 14. Maddesi yeniden düzenlendi. Maddenin eski halinde yer alan sendika üyeliği ve sendikal faaliyet yasağı kaldırıldı ve 13/A maddesi ile "Sözleşmeli personel, Anayasada ve özel kanununda belirtilen hükümler uyarınca sendikalar ve üst kuruluşlar kurabilir ve bunlara üye olabilir" hükmü getirildi. Bu hüküm, daha önce yargı kararlarıyla kesinleşen ve halen uygulamada kullanılan bir hakkın teyidinden ibaret. Bir yenilik söz konusu değil. Yargı kararlarına uygun bir düzenleme söz konusu.
Ancak asıl tuhaflık bundan sonra başlıyor 399 sayılı KHK’nın 14. Maddesi "grev yasağı" başlığıyla yeniden düzenlendi. "Sözleşmeli personelin grev kararı vermesi, bu yolda propaganda yapması, herhangi bir greve veya grev teşebbüsüne katılması, grevi desteklemesi yahut teşvik etmesi yasaktır" hükmüyle sözleşmeli personelin grev yasağı pekiştirildi, bir kez daha tekrarlandı. Hiçbir açık kapı bırakılmadı! Öte yandan Anayasanın 53. maddesinde yapılan değişiklikle kamu görevlilerine toplu sözleşme hakkı sağlandığı iddialarını boşa çıkaran bir diğer kanıt ise 399 sayılı KHK’nın 13. Maddesinde yer alan "Memurlar ve sözleşmeli personel toplu iş sözleşmeleri kapsamına alınamaz ve bunlara toplu iş sözleşmeleriyle veya toplu iş sözleşmeleri emsal alınarak hiçbir aynı ve akdi menfaat sağlanamaz" hükmünün aynen korunmasıdır.
Bir diğer ifadeyle 399 sayılı KHK kapsamı için sadece grev yasağı değil toplu sözleşme yasağı da devam ettirilmiştir. Anayasa 53. Maddesinde yapılan değişiklik gereği toplu sözleşme yasağının kaldırılması gerekmez miydi? Bitmedi! 657 sayılı yasanın 125. Maddesinde yapılan değişiklikle memuriyetten çıkarılma sebepleri arasına "kamu hizmetlerinin yürütülmesini engelleme" fiili de eklendi. Maddenin eski halinde var olan "işi yavaşlatma ve grev gibi eylemlere katılmak veya bu amaçlarla toplu olarak göreve gelmemek, bunları tahrik ve teşvik etmek veya yardımda bulunmak" fiiller memuriyetten çıkarmayı gerektiren sebepler olarak korundu.
işte size uyum yasası! İşte sendikal haklarda genişleme! Yeni anayasa tartışmalarının sürdüğü bugünlerde aklımıza bunlar geldi. Unutulmasın diye hatırlatalım istedik. Bütün uyarılara rağmen, hükümete sendikal haklar konusunda duyduğunuz güvenden, verdiğiniz destekten dolayı pişman mısınız? Bu size bir ders oldu mu?