BU ATEŞ BİZİ YAKAR
ABD ve Avrupa’nın borç sorununa çare bulunamamasının sıkıntıyı yaygınlaştırdığına dikkat çeken ekonomistlere göre Türkiye ciddi risk altında.

ABD ve Avrupa’nın borç sorununa çare bulunamamasının sıkıntıyı yaygınlaştırdığına dikkat çeken ekonomistlere göre Türkiye ciddi risk altında
Bu ateş bizi de yakar
Dünyanın en büyük ekonomisi ABD 14.3 trilyon dolarlık borç limitini ilk 5 ayda doldurdu. Başkan Barack Hüseyin Obama, kara kara “Nasıl daha fazla borçlanabiliriz?” hesabını Kongre üyelerine kabul ettirmeye çalışırken, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları tarihte bir ilk olarak birer birer ABD’yi negatif izlemeye aldı. Avrupa’da ise Yunanistan’ın ardından Avrupa’nın borç yükü en fazla ülkesi olan İtalya da ek bütçe önlemleriyle tasarruf paketlerini parlamentodan geçirmeye başladı.
Özellikle Arupa Birliği ülkelerinde borçların milli gelirin yüzde 100’ü ve daha fazlasına aşar hale gelmesi, ticaretinin yüzde 50’sinden fazlasını bu bölgeye yapan ve ciddi boyutlara ulaşmış cari açığını sıcak parayla çevirmeye çalışan Türkiye’nin bu krizle imtihanını sorduğumuz ekonomistlerin verdiği yanıtlar, Türkiye’nin ekonomik olarak adeta pimi çekilmiş bir bomba üzerinde olduğu izlenimini doğurdu.
AKP hükümetinden en yetkili isimlerin birbiri ardına kriz açıklamaları yapmaları da sorunun ciddiyetini ortaya koydu. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın ardından dün de Bülent Gedikli, Türkiye için “kriz yolda” uyarısında bulundu.
Sermaye kaçar
Ülkede kısa bir süre önce önlem alınmaya çalışılsa da kredilerle adeta sahte bir cennet yaratıldığını, gelir ve ücretlerin üç katına varan harcamaların devam etmeyeceğini, sermayenin yalnız ülkedeki büyümeye değil, etrafındaki ülkeler ve ilişkileri de göz önüne alarak karar verdiğini belirten ekonomistler, kriz tehdidinin çoktan kapıya dayandığını dile getirdi.
Görüşlerini aldığımız ekonomistlerden Prof. Dr. Gülten Kazgan, Asya krizini örnek göstererek Türkiye’nin 1997’de direkt Asya krizinden değil ama Rusya üzerinden etkilendiğini hatırlatırken Prof. Dr. Aziz Konukman da ülkenin son bir yıldır iç talebe bağlı büyüdüğünü ancak bunun böyle gitmeyeceğini ve AB’de yaşanan krizin ülkeyi olumsuz etkileceğini belirtti.
AB’deki sorunun ortak para biriminin getirdiği kısıtlamalardan kaynaklandığını anlatan Kazgan, Türkiye’nin de bu krizden etkileneceğini ifade ederek görüşlerini şöyle özetledi:
“Sermaye risk hesaplarını yaptığında ülkelerin yalnız kendisi değil, ticari ilişkilerini de bölgenin durumunu da göz önüne alıyor. Türkiye 1997’de direkt olarak Asya krizinden etkilenmedi ancak Rusya üzerinden etkilendi. Sermayede ciddi bir kaçış oldu. Çünkü sermaye yalnız sizin üzerinizden risk hesabı yapmaz.
Türkiye iki risk bölgesinin tam ortasında. Biri Arap baharının getirdiği sorunlardan kaynaklanan risk. İkincisi de ticaretin yüzde 50’sinden fazlasını yaptığı Avrupa alanı. Oradaki sorunlar… Finans piyasalarının bu bölgenin tam göbeğinde yer alan Türkiye’yi riskli bulması fevkalede olağan.
Ben cari açığı sıcak para ile finanse etmeye çalışan ve cari açık sorununu önemli bulmayan büyüklere şaşırıyorum. Sermaye, sizin ileride ne olacağınıza değil, yakın ilişkide oduğunuz ülkeler ve bölgelerde olanlarla bakıyor. Yoksa büyüme filan çok da önemli ve öncelikli değil onlar için… 1997’de sermaye kaçtı.
Bugün aşırı bir iyimserliğe kapılanların zayıf noktalarını cari açık ve sıcak para oluşturuyor. Hükümetin cari açığı bir an önce toparlaması gerekiyor.
Ayrıca, sıcak para kadar dış krediler sorunu da var. Önemli bölümü de kısa vadeli… Hükümet, dış kredi genişlemesini sınırlamaya tabi tutmalı… Sıcak parayla cari işlem açağını finanse etmiyor, aynı zamanda kısa vadeli kredileri de finanse ediyor. Aşırı iyimserliği doğru bulamıyorum. Cari açık sorunu uzun vadeli görülmemeli, kısa vadede çözülmeli…
Çünkü Yunanistan sınır komşumuz, İtalya da sınır değilse de burnumuzun dibinde, 60 milyona dayanan nüfusu var. Krize girme ihtimali olan ülkeler bizim için daha fazla tehlike yaratıyor. Hal böyle olunca da yüzde 9 büyümenin filan bir önemi kalmıyor. Çünkü tehdit kapıda…”
OLCAY BÜYÜKTAŞ AKÇA