BİR DEVİR KAPANIYOR
Türk siyasetine damgasını vuran bir süreç Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel´in ölümüyle kapandı. Sendikal alanda da bir süreç kapanıyor. Ama ölümlerle değil, AKP iktidarının saldırılarıyla. Türkiye sendikal hareketi çok önemli önderlerini bu saldırılarla kaybetti.

Türk siyasetine damgasını vuran bir süreç Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in ölümüyle kapandı. Sendikal alanda da bir süreç kapanıyor. Ama ölümlerle değil, AKP iktidarının saldırılarıyla. Türkiye sendikal hareketi çok önemli önderlerini bu saldırılarla kaybetti. Ve eğer dikkatinizi çektiyse her giden sendikacıyla birlikte, işçi hareketi de ciddi bir ivme kaybetti.
Doğrularıyla yanlışlarıyla sendikacıydılar. İşçi sınıfının içinden büyük mücadelelerle geliyorlardı. Ağırlıklı olarak temsil ve önderlik ettikleri işçi sınıfının siyasetinden bihaber olsalar, sağ siyaseti söylem olarak benimseseler bile, bu gerçeği değiştirmedi.
AKP iktidanyla birlikte sendikacı profili değişmeye başladı. Hiç işçilik yapmamış, belki de bir fabrikadan içeri hiç girmemiş, hak kavgası vermemiş, sendikalarla yollarının kesişmemesini bir tarafa bırakın adını bile anmaktan imtina eden kişiler birden bire karşımıza sendika kurucusu, başkanı olarak çıktılar. İşçi adına hiç bir kazanım söz konusu olmadı onlann sendikalarında. Ya işverenin siyasi ve ekonomik nedenlerle tercihi oldular, ya da hükümetin baskılanyla kamu işyerlerinde yetki aldılar.
İŞÇİ SORGULAMAYA DEVAM ETMELİ
Ama benim asıl anlatmak istediğim bu sonradan üretme sendikaciklar ve sendikacılar değil. Efen AKP’nin kendisine dikensiz gül bahçesi yaratmak için yok ettiklerine değinmek istiyorum. Türk-îş Genel Kurulu bu yılın sonunda yapılacak. Türk-İş genel kurula, örgütsel yapısında önemli değişikliklerle ve büyük bir çalkantıdan geriye kalan tortularla gidiyor. Önümüzdeki genel kurul umarım Türk-iş’in saldınlar karşısında düştüğü zaafiyetin ve içine sürüklenmeye devam ettiği teslimiyetçiliğin sorgulandığı bir genel kurul olur. Aksi halde Türk-İş çatısı altındaki tüm sendikalara üye işçiler daha ağır kayıplar yaşar. Bu kaçınılmaz bir gerçek olarak karşımızda duruyor. Ya sınıf sendikacılığına dönülecek ya da hükümetin dikensiz gül bahçesi için kurban olmaya devam edilecek. Metal işçileri haklı bir direniş sergilerken hangi sendikacılık anlayışına sığar, o işçilerin nasıl tasfiye edileceğinin hesabını yapmak? Bu utancın hesabı sorulmadan bir işçi konfederasyonunun genel kurulu yapılabilir mi?
Sendikalardaki devrin kapanması sadece tepki gösteren işçiyi işinden, ekmeğinden etmekle sınırlı kalmadı. Asıl tasviye sendikacılar üzerinden yapıldı. Sendikal Güç Birliği içerisinde olan tüm sendikalara bedel ödettirildi. Nasıl AKP hükümetini ve onun görevlendirdiklerini eleştirebilir ve ayn bir yapı oluşturulabilirdi? Bir, bir operasyonlar yapıldı. Bu operasyonların sonucunda, hükümet yandaşı biat etmeyi hak mücadelesi vermeye tercih edenler, mücadeleci ve muhalif sendikacıların yerine getirildi. Bunun sonucunda örgütlü olunan işyerleri ya Hak-İş’e bağlı sendikalara bırakıldı, ya işkolu değişikliğiyle kamu işyerlerinde örgütlülük parçalandı ya da işçiler sıtmadan öldü. Ama kimsenin sesi çıkmadı.
HER AĞACIN KURDU KENDİNDEN OLUR
Her ağacın kurdu kendinden olur atasözü tam da bu durumu anlatır. Her kurumun içine kendinden olan bir kurt konuldu. Bu iş en tepeye oturtularak yapıldı. O kurtlar kendilerini iyi bilirler ve işlerini hakkıyla yapıyorlar. Bu süreçte sıra Petrol-İş Sendikası’na geldi. Eylül ayında sendikanın genel kurulu var. Görünen o ki, yine işçi sınıfının mücadeleci çizgisiyle AKP hükümeti karşı karşıya gelecek.
Mustafa Öztaşkın genel başkanlığa geldiği günden beri işçi sınıfının çıkarlannı en öne koyan, özelleştirmelere karşı cesurca tavır alan, sosyal devleti savunan ve ahlaki duaışundan hiç taviz vermeyen bir çizgi izledi. Ama yapmadığı ve görmediği bir şey vardı. O bu işin kurnazlığına kaçmayı ve arkadan iş çevirmeyi beceremedi. En son genel kurulunda bugün ona rakip olanlann arkasında duran konfederasyon yöneticilerini bildiği halde ses çıkarmadı. Bazen kaybetmeyi, koltukta oturmaya tercih etmek gerek. Keşke o genel kurulda kaybetmeyi göze alarak listesini yapsaydı. Bence o gün de, bugün de kazanan olurdu.
Umanm Petrol-İş Genel Kurulu sendikacılıkta bir devrin kapatıldığı genel kurul olmaz.