BİLGİSİZLİK VE ZAYIFLIK GÖSTERİSİ BİR EYLEM
Her eylem iki tarafı kesen bir kılıçtır. Başarılı bir eylem gerçekleştirirseniz, gövde gösterisi yaparsınız. Başansız bir eylem gerçekleştirirseniz. zayıflığınızı sergilersiniz. Türk-İş, 14 Eylül 2012 günü Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı önünde bir eylem yaptı. Eylem bir gövde gösterisi değil, bilgisizliğin ve zayıflığın sergilenmesiydi.

Her eylem iki tarafı kesen bir kılıçtır. Başarılı bir eylem gerçekleştirirseniz, gövde gösterisi yaparsınız. Başansız bir eylem gerçekleştirirseniz. zayıflığınızı sergilersiniz. Türk-İş, 14 Eylül 2012 günü Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı önünde bir eylem yaptı. Eylem bir gövde gösterisi değil, bilgisizliğin ve zayıflığın sergilenmesiydi. Önce bilgisizlikten başlayayım.
Mustafa Kumlu şunları söyledi: "Türk-İş’in kuruluşunun 60’ıncı yıldönümünün içindeyiz. 60 yılda. 30a yakın toplu iş sözleşmesi dönemi geçirdik. Kimisini uzlaşmayla, kimisini yaptığımız yaygın eylemlerle ya da grevlerle sonuçlandırdık. Ama bu 60 yıl boyunca toplu iş sözleşmesi sürecinde darbe dönemleri hariç bir tıkanma yaşamadık."
Kumlu’nun konuşmasını kim yazmışsa, biraz kitap okusun. Kumlu’nun okuduğu konuşma, Türk-İş’in kendi tarihine ilişkin bilgisizlik örneğidir. Türk-İş 1952 yılında kuruldu. Kumlu’nun konuşmasını yazan bilmez, ama 19501i yıllarda Borçlar Kanunu’nun 316. ve 317. maddelerine dayanılarak umumi mukavele imzalamak mümkündü; ancak bu uygulama son derece azdır. Toplu sözleşme düzenine 1963 yılında kabul edilen 274 ve 275 sayılı yasaların kabulü sonrasında geçildi ve ilk dönem toplu iş sözleşmeleri 1964 yılında imzalandı.
Türk-İş’e bağlı sendikalar 1952-1963 döneminde toplu sözleşme imzalamadı; bu örgütler 60 yıldır toplu sözleşme imzalamıyor; 1964’ten günümüze 48 yıl eder. Ayrıca 12 Mart 1971 darbesi sonrasında toplu sözleşme görüşmeleri sürdürüldü; sıkıyönetim komutanlıklan yalnızca belirli bir süre grev yasağı uyguladı. Biraz ciddiyet, lütfen!
Gelelim diğer konuya. Kumlu şöyle konuştu: "Bugün itibariyle sendikalarımız 301 bin 764 işçiyi ilgilendiren toplam 815 işyeri ve işletme için toplu iş sözleşmesi yapma yetkisini alamamış durumda. Sekiz aydır yetki bekleyen işyerlerimiz var… Başbakandan radnevu istedik. Ancak şu ana kadar talebimize karşılık verilmedi. Tabii hepimizin malumu ülkemizin gündemi çok yoğun… Biz bugüne kadar ülkemizin içinde bulunduğu durumu gözeterek sabırlı ve sağduyulu davrandık. Sorunumuzu ilettik, bugün çözülür, yarın çözülür diye bekledik. Ama çözülmedi ve büyüyerek kangren haline geldi… Sabrımız, sağduyumuz daha fazla istismar edilmemeli, bu sorun ivedilikle,çözülmelidir. Bu durum Türkiye’nin ayıbıdır. Türkiye bu ayıptan kurtarılmalıdır. Mesele ciddidir. Bu ciddiyet farkedilmeli ve gereği yapılmalıdır."
Kumlu’nun bu sözleri, tam bir çaresizliğin ve zayıflığın ifadesidir. Hükümet Türk-İş’i ciddiye almıyor. Niye alsın ki? İş Yasasının kabul edilmesinde eylem mi yaptı? Türk-İş, işçi haklarına büyük darbeler indirecek Ulusal İstihdam Stratejisine karşı mı çıktı? Grev ertelemelerini engelledi mi? Havacılık işkoluna grev yasağı getirilmesine tepki mi gösterdi? Türkiye’yi Orta Doğu bataklığına sokacak girişimlere karşı mı çıktı?
Bu listeyi uzatabilirsiniz. Hükümet Türk-İş’i niçin ciddiye alsın ki! Yüzbinlerce işçinin toplu sözleşme hakkını 12 Eylül sonrasındakinden daha kötü bir biçimde 8 aydır ortadan kaldıran uygulamada Türk-İş’in tepkisi ne oldu? Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı önünde sembolik bir gösteri. O sembolik gösteride hükümet protesto edilebildi mi? Hayır. O zayıflık gösterisinde başbakan eleştirilebildi mi? Hayır.
Siz kimsiniz ki Başbakan R.T.Erdoğan sizi ciddiye alsın da sorununuzu çözsün! Başbakan haklı ve dürüstçe tavır alıyor. "Ne kadar ekmek, o kadar köfte"; ne kadar güç, o kadar hak. Yalvararak hak alınmaz. Güçlenin, Başbakana sorununuzu çözdürün!