BEDELİ KAÇ PARAYSA, ÖDERLER!
İşçi Sınıfı Cennete Gider…

UNUTMAYALIM diye kaydediyorum. 157 yıl önceydi. Çalışma şartlarının düzeltilmesini isteyen 40 bin tekstil işçisi greve gitmişti. Polis işçilere saldırtıldı; işçiler fabrikaya kilitlendi. Yangın çıktı. 129 kadın işçi, sıkışmış, kıstırılmış, kapana yakalanmış şekilde alevlerde yok oldu.
2. Enternasyonal, New York’taki o vahşeti "Dünya Emekçi Kadınlar Günü" ilan etti. 1921 Türkiye’sinde "Emekçi Kadınlar Günü" diye anılan ve 12 Eylül’ün o yüzden yasakladığıdır; kimimizin artık zarif bir şekilde kutladığı "Dünya Kadınlar Günü" odur işte.
Günümüzde belki bir kadına verilen sevgi gülüdür… Aslen, 129 işçi kadını yutan bir yangının külüdür!
Sonra 2005 sonuna geldik mesela. Bursa’da bir tekstil fabrikası. Gece yarısını çoktan geçmiş; 02 ile 03 arası. İçeride 30 kadın vardı ve sonradan ortaya çıktı ki, "işçiler kaytarmasın", tezgâh başından ayrılmasın diye kapılar kilitlenmişti.
O New York yangınının, 129 işçi kadının küllerinden 148 yıl sonra… 15 yaşındaki Ayşe Denizdolan… 18’inde Sadife Düdüş… 21’inde Gülden Çiçek… 27’sinde Necla Özveren… 32’sinde Sevgi Sesli… Orada hep birlikte, kilit altında, yanarak, boğularak can verdi.
Unutmayalım diye: Sevgi Sesli, 3 aylık hamileydi. Aynı işçi sınıfının ölülerini şuydu, buydu ayırmayalım diye; ikisinin kalan portreleri başörtülü, ikisinin başörtüsüzdü! Necla Özveren’i bilmiyorum; zaten önce kayıp sayılmış, sonra, nerede olacak, tezgâhının orada bulunmuştu!
Personel Müdürü, çok önemli bir açıklama yapmıştı: "Ölen kızlardan biri" yangın çıkınca son çare telefonla onu aramış… Kendisi de camdan atlamalarını tavsiye etmişti! Öyle ya… Kapılar kilitliydi!
NevvYork’tan 148 yıl sonra, Bursa’da kapılar kilitliydi! . Kadın-erkek diye de ayırmayalım. Bursa’dan 1.5 yıl önce, İstanbul’da, tam da Emekçi Kadınlar Günü’nde, bir fırında dört işçi, yine 02 ile 03 arası, birbirine sarılarak yandı. Kemal Baysal, Hasan Arslan, Hüseyin Özkan, Metin Aşçı dışarı çıkamamıştı, çünkü, işçilerin kaldığı asma katın pencere kepenkleri dahil, kepenkler kilitliydi!
Yanmasaydı, Metin Aşçı 8 aylık oğlunu görecekti 6 gün sonra.
Yanmasaydı, 18 yaşındaki nişanlısı Gonca ile düğün tarihini konuşacaktı Kemal Baysal. . Unutmayalım diye bütün bunlar. Çünkü mahkeme, patrona önce 10 yıl hapis biçmişti ki… Burası serbest piyasa ekonomisi ve harbiden, tüm kurum ve kurallarıyla bir kapitalizm ve sermaye odaklı bir düzen ya…
New York yangınından tam 150 yıl sonra… Bursa’da ceza 182 bin TL para cezasına çevrildi! İşte, her şeyin bir bedeli var, dendiğinde bunu da unutmayın diye! Kadınlar Günü’nü kutlarken, bu kızları, kadınları da hatırlayın diye. . Bunlar, şaşırmayalım diye.
Ölü işçi ordusunun erkekleri, aynen ezilen askerler ordusunun tertipleri gibi son içtimaya çağrılıyor, memleket memleket: Tahir ve Ferdi Karaaa, Gümüşhaneee… Vahdet Biçeeer, Akhisaaar… Menderes Meşeee, Sivaaas… Cengiz Bilgiii, Bursaaa… Cengiz Tatoğluuu, Zonguldaaak… Murat Ustaaa ve Bilal Baaal, Giresuuun… İsmail Sarıtaaaş, İstanbuuul… Hıdır Ali Geeenç, Tunceliii!
Onlar böyle çağrılırken, patronu ifadeye bile çağıran yok. Bursalı kadın işçilerin bedeli 182 bin TL idi ya… İsterseniz bir de şöyle hesaplayın, Mecidiyeköy’deki gökdelen katliamının bedelini. 6 ay önce, nisanda, yine aynı yerde, dershane parası biriktirmek için 15’inci kata çıkmış 19 yaşındaki Erdoğan Polat da, işletme yanlışları yüzünden yere çakılmıştı. Onun bedeli, asansör firmasına 5 bin 600 TL, bu yılın ilk 6 aylık döneminde kârını 10 kat artıran Torunlar’a ise 6 bin 720 TL ceza olmuş…
Patronlar yine ifadeye dahi çağrılmamış, dosya kapanmıştı! Şimdi de zaten iki asansörcü gözaltına alındı. Öyle ya… İşçileri fabrikaya, atölyeye kilitleyenler… Asansörle çakanlar… Madenlerde arada boş zaman kalmasın diye vardiyaları üst üste bindirenler ve o sayede kasaları dolduranlar hep masum… Ölen işçiler ile iki asansörcü suçlu!
Hiçbirini unutmayalım diye! Elio Petri’nin, kapitalizmin çarkları, acımasızlığı kadar, kendi sınıfını, safını şaşıran işçilerin de eleştirisini yaptığı 40 yıllık bir filmin adıyla bitireyim yazıyı: İşçi sınıfı cennete gider!