BAŞKENTLER ARASINDA
Sendikal Güç Birliği Platformunu oluşturan sendikalar, yönetim yarışını kazanamasa da, Türk-İş Genel Kurulunun en dinamik gücü olarak iki önemli kararın alınmasını sağladı. Bunlardan birisi, kıdem tazminatıyla ilgili aleyhte herhangi bir girişimde bulunulması halinde Türk-İş´in cevabının GENEL GREV olacağını açıkça ortaya koyan karardı. Güç Birliğinin önerisi, hiç tereddütsüz, tüm delegelerin alkışları arasında oybirliğiyle kabul edildi…
Sendikal Güç Birliği Platformunu oluşturan sendikalar, yönetim yarışını kazanamasa da, Türk-İş Genel Kurulunun en dinamik gücü olarak iki önemli kararın alınmasını sağladı.
Bunlardan birisi, kıdem tazminatıyla ilgili aleyhte herhangi bir girişimde bulunulması halinde Türk-İş’in cevabının "GENEL GREV" olacağını açıkça ortaya koyan karardı. Güç Birliğinin önerisi, hiç tereddütsüz, tüm delegelerin alkışları arasında oybirliğiyle kabul edildi.
Yine Güç Birliğini oluşturan sendikaların önerisiyle Genel Kurulda benimsenen diğer kararla, bu zamana kadar basın meslek örgütlerinin sürdürdüğü "basın ve ifade özgürlüğü" mücadelesinin, bundan sonra işçi sınıfının da gündemine girdiği ilan edilmiş oldu.
Başkentteki işçi sınıfı kongresi biter bitmez, Türkiye’nin ağır sorunlarının yükünü taşıyarak, Avrupa Gazeteciler Federasyonu (EFJ) Yönetim Kurulu toplantısı için Avrupa’nın başkenti Brüksel’e geçmek zorundaydım.
O başkent ki, Avrupa Birliği İlişkilerinden Sorumlu Bakanın, artık gitmekten huzursuzluk duyduğu bir yer haline dönüştü. Brüksel’deki AB zirvesinin ardından yayımlanacak sonuç bildirgesinde basın ve ifade özgürlüğü konusunda yer alabilecek eleştirileri asgariye indirme uğraşı veren Bakan, Radikal gazetesinden Murat Yetkin’in aktardığına göre, "Bu konularda her yerde eleştiren sorulara muhatap olmaktan ben de bıktım. Hatta Başbakanın da rahatsız olduğunu biliyorum" dedi ilk kez!
Adalet Bakanı ise hem Brüksel’de hem de Ankara’da cezaevlerindeki gazeteciler konusunda yöneltilen eleştiriı ler karşısında, TGS’nin hazırladığı listedeki sayılar üzerinden hareket ederek kısır bir polemik gayretine girmekten kendini alamadı…
Adalet Bakanlığı, "Yargılama sürecini hızlandıracak" bir düzenleme hazırlığındaymış… Hâlâ gerçek sorunun Terörle Mücadele Kanunu ve Türk Ceza Kanunu’ndaki basın ve ifade özgürlüğünü kısıtlayan hükümlerden kaynaklandığını görmek istemiyorlar… Başbakan Yardımcısının açıklamalarına bakarsak, 9 yıllık siyasi irade, şike suçuna getirilen cezanın orantısız olduğunu 6 ay sonra fark edebildi ancak basın ve ifade özgürlüğünü kısıtlayan hükümlerdeki orantısız cezaları 6 yıldır idrak edemedi.
Brüksel’den iyi haberler de geliyor. Cezaevlerindeki gazeteci yakınlarıyla görüşmelerimiz sırasında, ısrarla talep edilen hususlardan birisi de uluslararası örgütlerin duruşmalara katılmalarıydı… EFJ Başkanı Arne König, odatv iddianamesinden yargılanan 10 meslektaşımızın 26 Aralıktaki duruşmasını izlemek üzere Türkiye’ye gelecek…
Uluslararası gazeteci örgütlerinin temsilcilerinin 2224 Kasım tarihlerinde Türkiye’ye gelerek yaptıkları görüşmeler neticesinde hazırladıkları rapor ise bu hafta Avrupa’nın başkentindeki tüm ilgili kişilere ve kuruluşlara gönderilecek.
Ayrıca cezaevlerindeki gazeteci sayısını az gösterme hususunda Adalet Bakanlığı ile yarışan Gazetecileri Koruma Komitesine hem Gazetecilere Özgürlük Platformu bir yanıt yolluyor, hem de uluslararası heyetin raporu iletiliyor…
Bu arada, Avrupa’nın her bir ülkesindeki gazeteci sendikaları, cezaevlerindeki bir gazeteciyi sahiplenerek, onunla ilgili gelişmeleri takip edecek ve kendi kamuoyunu bilgilendirmeye çalışacak. Belçika basını Barış Terkoğlu’nu, Fransa basını ise Doğan Yurdakul’u sahiplendi bile…
Başkentler arasında koşuştururken, şikayet değil, gerçeklerin anlaşılmasının ve çözüm yollarının bulunmasının peşindeyiz…