AZİZ FENERBAHÇE
Geçtiğimiz hafta Para Dergisi´nden Erkan KIZILOCAK esneklikle ilgili bir dosya hazırladıklarını söyleyerek, konuya ilişkin görüşlerime başvurmak istediğini, ayrıca Türkiye ve Dünya´da sendikalaşma oranlarına ilişkin veriye ihtiyacı olduğunu, bu konuda da yardımcı olup olamayacağımı sordu.
Geçtiğimiz hafta Para Dergisi’nden Erkan KIZILOCAK esneklikle ilgili bir dosya hazırladıklarını söyleyerek, konuya ilişkin görüşlerime başvurmak istediğini, ayrıca Türkiye ve Dünya’da sendikalaşma oranlarına ilişkin veriye ihtiyacı olduğunu, bu konuda da yardımcı olup olamayacağımı sordu.
Para dergisi borsa üzerine yayın yapan haftalık bir dergi. Yani paradan para kazanmak isteyenlere yol gösteren bir yayın. Emek örgütlerinden birilerinin görüşlerine başvurmaları ya da sendikalaşma oranları ile ilgilenmeleri beklenen bir durum değil.
Ancak ilkeli gazeteciliğin bir gereği olarak bir konuya ilişkin farklı yaklaşımlara yer vermek nesnel olma çabasındaki yayıncı için iyi bir yöntem. Sonuç olarak Para Dergisi, "biz böyle düşünüyoruz ama bakın bu konuya emek cephesinden yaklaşım bu" diyerek, esnekliğe eleştirel yaklaşımları kendi okuyucularına sunmak isteyebilir.
Ancak görüş aldığınız kişinin söylemediği şeyleri söylemiş gibi sunmak ya da o kişinin sözlerini kendi görüşlerinizi güçlendirecek şekilde çarpıtmaya çatışmak etik olmasa gerek. Para dergisi, "Esneklik büyüme dostu olabilir" başlıklı haberinde benim ve Lastik-iş’ten Üzeyir Ataman’ın da dahil olduğu dört kişiden görüş almış.
Belli ki bu kişiler uzmanlar kategorisi içerisinde değerlendiriliyor. Bugüne kadar karşı çıktığımız, sermaye kesimlerinin dilinden düşürmediği görüşleri, uzmanların ortak görüşleri gibi sıralamışlar. Esneklik güzellemesi yapmışlar. Diğer iki kişinin sözlerini bize mal etmişler. Ayrıca Üzeyir Ataman’la beraber görüşlerimize yer verilen kısmın ara başlığı "esneklik kuralsızlık değil" şeklinde.
Bugüne kadar yazdıklarımız, söylediklerimiz bunun tam aksine. Söylediklerimizden böyle bir ara başlık çıkartmak ne mümkün ne de ahlaki. Ayrıca benim ağzımdan söylenmiş gibi, ifade etmediğim şeyler de yazılmış. Mesela Türkiye’de esnek çalışma yaygın değil demişim.
TÜRKİYE ESNEKLİK CUMHURİYETİ
Para dergisinin sorduğu sorular ve verdiğim cevaplar şöyle:
Soru: İşgücü piyasası esnekliği ne demektir? Türkiye Avrupa ve dünya ile kıyaslandığında bu konuda ne kadar esnek?
Cevabım: Esneklik kısa bir tanımla işverenlerin işçi üzerindeki keyfiyetidir. Çalışma hayatında işçileri kötü çalışma biçimlerinden korumak üzere pek çok düzenleme yapılmıştır. Ancak günümüzde bu düzenlemeler küresel rekabet söylemi ile ortadan kaldırılmak istenmektedir. İşgücü piyasalarında yer alan sürekli bir gelir ve iş güvencesi getirmeyen çalışma biçimleri (kısmi süreli çalışma, geçici işler vb.) esnek’ çalışma biçimleri olarak tanımlanmaktcttlır. Esneklik ve güvence birbirine zıt şeylerdir. Güvencenin esnetilmesi kavramı bu eksende gündeme gelmiştir.
Türkiye’de 12 Eylül askeri rejiminin getirdiği sendikal yasaklar ve kayıtdışı çalışma işverenlerin işçi üzerindeki keyfiyetinin (esnekliğin) göstergesidir. Sendikalaşma oranları hızla gerilemekte. Toplusözleşme kapsamındaki işçi sayısı azalmaktadır. 12 Eylül rejiminin sendikal yasakları son sendikalar ve toplusözleşme kanunu ile sürdürülmüştür. Avrupa’da sendikalar üyelerinin çok üzerinde bir sayıda işçinin haklarını güvence altına almaktadır.
Türkiye’de ise toplusözleşme sisteminden faydalanan işçi sayısı sendika üye sayısından azdır. Bu anlamda Türkiye yasalara rağmen yasaların uygulanmadığı bir esneklik cumhuriyetidir.
Soru:İş dünyası işgücü piyasasının katılığından şikayetçi. Bu ne anlama geliyor? Çünkü işsizliği artırdığı öne sürülüyor?
Cevabım: İşgücü piyasalarının katılığı yasalara dayandırılmaya çalışılıyor. Türkiye’de haksız işten çıkartma durumunda işçiyi koruyan düzenlemelerin kapsamı son derece1 dardfr (30 ve üzeri işyerleri ve 6 ay üzeri kıdem). Türkiye bu alanda ILO tarafından eleştirilmektedir. Sendikalaşma oranları ve toplusözleşme kapsamı son derece dardır. Kayıtdışı son derece yaygındır (% 40). Kıdem tazminatı dünya genelinde iş güvencesinin bittiği yerde gündeme gelmektedir. Türkiye açısından da işçinin en önemli güvencelerinden biridir. Türkiye’de çalışma süreleri AB ülkelerine göre son derece uzundur (haftalık 10 saat), yıllık ücretli izin hakkı Türkiye’de en az 14, AB’de 20 gündür. AB’de toplusözleşmelerle bu oran yükselmektedir.
Çalışma sürelerinin ve fazla mesai uygulamalarının kısaltılması işsizlik oranlarının düşürülmesinde ne önemli araçtır. Ancak bunun yerine geçici ve güvencesiz işler yaygınlaştırılarak, çalışma hayatının kalitesi bozulmaya çalışılmaktadır. Ne iş olsa yaparım yaygın bir istihdam biçimi haline getirilmek istenmektedir.
Esnekliğe dair bildirdiğim görüşler bunlar. İnsan öfkelenmeden duramıyor. Gazetecilik eriğinin ayaklar altına alındığı bir dönemden geçiyoruz, biliyorum. Ama bir basın emekçisi benden görüş ve veri istemiş. Rica etmiş. Onun için ilgili sitelerden verileri bulup yollamışım. Sorduğu sorulara yanıt vermişim. Karşılaştığımız davranış bu. Ne diyelim. Edep yahu!