AVRUPA’DA SENDİKALARIN SORUNLARI (3)
İki haftadır yazdığımız EFFAT toplantısı nedeni ile gözlemlediğimiz ilginç sendikal konuları bu hafta da okurlarla paylaşmak yararlı olacak diye düşünüyoruz. Avrupa sendikalarının Avrupa Birliği ile ciddi sorunları var. Özellikle gıda iş kolunda bu sorunlar önemli bir konuda yoğunlaşıyor.
İki haftadır yazdığımız EFFAT toplantısı nedeni ile gözlemlediğimiz ilginç sendikal konuları bu hafta da okurlarla paylaşmak yararlı olacak diye düşünüyoruz. Avrupa sendikalarının Avrupa Birliği ile ciddi sorunları var. Özellikle gıda iş kolunda bu sorunlar önemli bir konuda yoğunlaşıyor.
Bu konu AB’nin gıdaları vergilendirme konusu ile ilgili. AB insan sağlığını düşünerek et, süt, tuz, çikolata, unlu ürünler, yağ gibi gıda maddelerini, insan sağlığına zararları nedeni ile tüketimlerini azaltmak amacı ile, ciddi vergilendirme yolunda politikalar oluşturuyor. Sendikacılar bu politikalardan çok tedirgin.
Tedirginliğin sebebi gıdada yüksek vergi oranları tüketimi geriletecek, eskisi kadar ürünlerine talep olmayınca işverenler işçi çıkaracak korkusu. Hristiyan sendikacılık anlayışı nedeni ile bu sendikalara üye kaptıran, sendika özgürlüğünden ve sendikaların işveren ve devlet karşısında bağımsız olmasını savunan sendikalar, sendikalannın yeni ve ciddi bir üye kaybı, güç kaybı yaşayacağından endişeli. AB’nin insan sağlığını düşünerek gıdada yüksek vergi politikası yerine AB’nin insanların sağlıklı yaşamı konusunda uyarıcı bilgiler yayınlaması, parasız spor alanları yaratması ve insan sağlığını koruyacak ucuz ilaç sağlaması alanlarında çalışmalar yapması öneriliyor.
Bu yüksek gıda vergileri yüzünden 2013 yılında gıda sektöründe önemli iş kayıpları yaşanacağı ve zaten dolu olan işssizlik havuzunun taşmasından korkuluyor. Ülkemizde vergi oranlarının gıda sektörüne ne kadar yansıtıldığı konusunda bir bilgimiz yok, bu konuda yapılmış bir araştırmaya da rastlamadık. Eğer AB’nin dürtüsü ile hükümetimiz insan sağlığını korumak amacı ile gıdaya yüksek vergi uygulama sürecini başlatırsa, Avrupa sendikalarının yaşadığı sıkıntıları, bizim sendikalarımızın da yaşaması kaçınılmaz olacaktır.
EFFAT toplantısında önemli bir gelişmeye daha tanık olduk. FoodDrink Europe diye bir kuruluş var ve Avrupa’da gıda, alkol, tütün, meşrubat konusunda üretim yapan ne "kadar kuruluş varsa bu örgütün üyesi. Örgütün başkanı bir bayan. EFFAT’in çağrısı üzerine toplantıya katıldı ve tüm Avrupalı gıda iş kolu sendikalarının temsicilerine örgütünün faaliyetlerini, Avrupa’nın sorunlarını, ucuz işçi çalıştıran Asyalı üreticilerle yaşadıkları rekabet sorunlarını, bunun Avrupa ihracatını ve istihdamını nasıl olumsuz olarak etkilediğini, açık, açık anlattı ve sendikacıların sorularına cevap verdi.
Sonuçta sözlerini şöyle bitirdi, "Avrupa’nın sorunlarını çözmek, sizin ve bizim ortak sorumluluğumuz. Tüketicinin ve işçilerin korunması, ortak amacımız. Bu sorunları karşılıklı anlayış içinde aşmak,zorundayız".
Sendikalar çok ciddi bir ekonomik güçtür. Bu gücün, siyasal ve ekonomik ortamda çalışanlar yararına kullanılması sendikacılığın temel ilkesidir. Sendikalar, işçilerin siyasal gücünü, oy gücünü değerlendirerek, emeğin ve emekçilerin haklarını korumak zorundadır.
Sosyal diyalog demokrasinin bir gereğidir. Bunu sınıfsal sapma olarak görmek yanlıştır. Sendikalar emekçiler adına mümkün olan en iyi dünyayı kurmak için işveren örgütleri ve hükümet ile sosyal diyalog kurmak zorundadır. Sendikacılarımız, yurt dışında bir çok uluslararası toplantıya katılırlar ama çalışmaları izlemek yerine genellikle alışverişe gitmeyi tercih ederler. Oysa bu toplantılarda işçiler ve sendikacılık adına öğrenecekleri çok şey vardır.
Bunun için lisan öğrenmeleri çok önemlidir. Bir yabancı dil bilen sendikacı olduğunu sanmıyoruz. Yabancı dil bilmeyen sendika yöneticilerinin bu toplantılara konuları iyi bilen, yabancı dil bilgisi de yüksek uzmanlarla katılması sendikacılığımız açısından son derece önemlidir. Sendikacıların bu konuyu önemsemeleri gerektiğine inanıyoruz.