ASYALAŞMA HER ŞEYİ ÇARPITIYOR
AKP iktidarına denk gelen ve bu parti tarafından militanca desteklenen 2002 sonrası Türkiyesi’nin ekonomik rotası, uluslararası literatürde Asyalaşma olarak adlandırılır.
AKP iktidarına denk gelen ve bu parti tarafından militanca desteklenen 2002 sonrası Türkiyesi’nin ekonomik rotası, uluslararası literatürde Asyalaşma olarak adlandırılır. Nedir bu rotanın özellikleri? Ekonomide büyüme, sıcak para, yabancı sermaye ve dış kredi yoluyla gelen dış kaynakla büyür, büyümede lokomotif imalat sanayisidir. İmalat sanayisi ürünleri önemli ölçüde ihraç edilir. Bu ihracata dönük büyüme çarkı, 2002-2007 döneminde tıkır tıkır işledi. AKP, bu “lale devri”ni kendi başarısı gibi gösterdi.
Bu sonuca ulaşmada ise üç önemli etken rol oynadı. Birincisi, dış kaynağı çekmek için döviz kuru aşağı bastırıldı. İkinci temel yaklaşım da, devletin ekonomiden uzaklaştırılması ve özel sektörün tüm sektörlerde başat duruma getirilmesi, sosyal devletten uzaklaşma oldu.
Modelin üçüncü ayağı, emeğin ucuzlatılması, en az istihdamı en ucuza mal ederek diğer Asyalı ülkelerle dibe doğru yarışta rekabet gücü bulabilmek ve bu yapıldı.
İşte bu Asyalaşma modelinde 2002’de yüzde 24 olan kamu yatırımlarının payının hızla azaltıldığını ve 2002-2009 dönemi ortalaması olarak yüzde 16’ya gerilediğini görüyoruz. Yatırımların bileşimine baktığımızda görüyoruz ki, özel sektör için yüzde 42 payla imalat sanayisi ilk sırada. İkinci sırada ulaştırma var, yüzde 18 ile… Ama bunun da daha çok kârlı hale gelen sivil havacılık yatırımları olduğunu anımsamak gerekli. Üçüncü sırada da konut yatırımları var. Bunlara bir de turizmi eklemek gerek. Peki diğer alanlar? Özel sektör tarıma, enerjiye, madenciliğe pek yüz vermezken ticarileştirip metalaştırılan eğitim-sağlık sektörlerinden de sağlığa özel hastaneler kurarak biraz ilgi göstermiş.
Toplam yatırımlarda payı yüzde 16’ya kadar inen kamunun ise yatırımlarının üçte biri ulaştırmaya, giderken, kamu, enerjide varlık göstermeye gayret etmiş, eğitimde yine gücü yettiğince yatırımcı olmuş, tarımda da sulama ile yatırımlarını sürdürmüş.
Şu sürecin sonuçları vahimdir: Asyalaşma, kendisine bırakılmış enerji alanına henüz ilgi göstermemiş, kamu da bu alandan çekilince, enerji sektörü boşlukta kalmış ve yerli kaynak yerine ithal doğalgaz ile ihtiyaçlara yetişmeye çalışılmış, enerjinin toplam ithalattaki payı yüzde 20’leri aşmış, 2002-2009 döneminde toplam enerji ithalatı 250 milyar dolara yaklaşmıştır.
Kamunun yatırımcılıktan çekilmesi tarım ve hayvancılığı, dolayısıyla gıda güvenliğini riske sokmuş, besin fiyatları hızla artmıştır. Kamunun sağlık ve eğitim alanlarına dönük yatırımları gerilemiş, sosyal devlet işlevini yerine getirmekten uzaklaştırılmıştır.
Dış kaynak, dış pazar bağımlısı, ucuz emek sömürüsüne bağımlı Asyalaşma süreci, enerjiden tarıma, sağlıktan eğitime birçok sektörün gelişme süreçlerini kendine tabi kılıp çarpıtmakla kalmıyor, ülkenin politik-kültürel yapılanmasını da belirliyor. Böyle bir bağımlılığın idamesi, AKP’nin bütün demokratikleşme makyajına rağmen, ancak despotik bir yönetim tarzıyla mümkün olmaktadır. Buna ister, örtülü faşizm, isterse Asya tipi demokrasi dersiniz.
PARA-META-PARA
MUSTAFA SÖNMEZ