ASGARİ ÜCRET MASASI KURULSUN
Asgari ücret enflasyon ve hükümetin kemer sıkma politikası nedeniyle eridi. Asgari ücret masası kurulmalı ve asgari ücret Temmuz 2025’te artmalıdır.

Temmuz ayı geliyor. Temmuz emekçiler için yaşamsal bir ay. Bütün işçilerin, memurların, emeklilerin aklında aynı soru: Asgari ücret artacak mı? Enflasyon oranı nasıl açıklanacak? Emekli ne kadar zam alacak, memur maaşları ne olacak? Milyonlarca emekçinin hayatını etkileyecek ay temmuz. Ama maalesef olumlu hiçbir işaret yok! Hükümet kemer sıkma politikasında ısrarlı. Sırayla bakalım.
TÜİK’IN SORUMSUZLUĞU!
Yılın ilk 6 aylık enflasyonun hayati öneme sahip. Pek çok emek geliri buna göre artırılacak. O nedenle 6 aylık enflasyon oranları en tartışmalı veriler. Peki 6 aylık enflasyon ne olacak. TÜİK’in enflasyon verileri inandırıcılığını yitirmiş vaziyette. 2025 yılının ilk 5 ayı için resmi enflasyon yüzde 15,09 olarak açıklandı. Haziran ayı enflasyonu TÜİK tarafından yüzde 1,5 ile 2 arasında açıklanırsa 6 aylık resmi enflasyon yüzde 16,8 ile yüzde 17.4 arasında olur.
TÜİK verileri asla güvenilir değil! TÜİK kesinleşmiş yargı kararlarına rağmen enflasyona esas madde fiyat listesini açıklamıyor. TÜİK bilimsel, özerk kamusal bir veri kurumu değil, idari-siyasi aparatın bir parçası niteliğinde. TÜİK enflasyonu doğru ölçmeyi değil düşük ölçmeyi önceleyen bir kurum.
TÜİK yöneticileri Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerine meydan okumaya kalkışması da gösteriyor ki kendilerini bilimsel ve özerk bir kurum değil enflasyonu düşürmekle ve enflasyona esas verileri saklamakla yükümlü sayıyorlar.
TÜİK veri saklayan bir kurumdur. Şeffaf değildir. Teknik olarak çok basit olmasına rağmen enflasyona esas madde fiyat listesini ve enflasyon meta verisini açıklamıyor. TÜİK’in tartışmalı enflasyon verileri milyonlarca çalışanın kaderini belirlemeye devam edecek. Milyonlarca emekçinin düşük ücret almasında TÜİK yöneticilerinin kişisel vebalı var. Yargı kararlarına uymadıkları süreci bu vebal ve sorumluluk devam edecek.
TÜİK yöneticileri büyük bir sorumsuzlukla “dediğim dedik” diyor. Milyonlarca çalışanın ekmeğinin küçülmesi pahasına inat ediyor. Yargı kararlarına karşı direniyor. Peki bunun teknik bir gerekesi var mı? Tabii ki yok. Günümüz teknolojisiyle her türlü detaylı veri kamuoyuna açıklanabilir. Dolayısıyla Temmuz ayında işçinin, emeklinin, memurun düşük zam almasının sorumlularından biri TÜİK yöneticileri olacak.
ÜCRETLER ERİYOR!
Elbette TÜİK’in bu teknik sorumluluğu yanında asıl sorumluluk hükümetin. Temmuz ayında emek gelirlerinin kaderini hükümetin tam bir kararlılıkla benimsediği ve Mehmet Şimşek tarafından yürütülen ekonomi programı belirleyecek. Kimse tek başına Şimşek’i günah keçisi ilan etmesin. Mevcut başkanlık rejiminde bakanların tek başına hiçbir siyasi gücü yok. Bu program siyasi bir programdır ve sahibi hükümettir. Bu noktada bazı sendikacılar da fena halde yanılıyor. “Şimşek şaşırma sabrımızı taşırma” sloganı oldukça yetersiz. “Hükümet şaşırma sabrımızı taşırma” demeye cesaret edemeyenler şimdilik bu sloganı kullanıyor. Geçelim.
Teknik detaylara boğmadan söyleyelim. Bu ekonomi programının özü kemer sıkmadır, emek gelirlerini, sosyal nitelikli kamu harcamalarını bastırmadır. Bu politikanın en önemli aracı kamunun çeşitli gider, harcama ve fiyatlarda hedef enflasyona göre zam yapmaktır. Temmuz ayına buradan bakınca ne olacağını tahmin etmek zor değil. Ufukta seçim görülmediği için kemer sıkmaya devam edecekler.
Asgari ücrete zam yapmak istemiyorlar. Eğer güçlü bir toplumsal tepki ve baskı sonucu geri adım atmazlarsa Temmuz 2025’te asgari ücrete zam yapmayacaklar. Asgari ücrete Temmuz 2025’te zam yapılmaması ücretlerde büyük bir erozyon yaratacak. Türkiye’de özel sektörde ücretler çalışanların yaklaşık yarısı asgari ücretli. Asgari ücret ortalama ücret haline gelmiştir. Asgari ücrete zam yapılmaması diğer ücretlere de zam yapılmayacağı veya zammın çok sınırlı kalacağı anlamına geliyor.
Oysa asgari ücrete Ocak 2025’te yüzde 30 zam yapıldı. Oysa 2024 yıl sonu enflasyonu yüzde 44,4’tü. İşçilerin 2024’ten yüzde 14,4 alacağı var. 2025 yılının ilk aylık enflasyonu ise yüzde 17 civarında olacak. Kısaca son bir buçuk yılda resmi enflasyon yüzde 69. Asgari ücrete yapılan zam ise yüzde 30. Sadece TÜİK’in resmi verileri bile dikkate alınacak olursa asgari ücretin kaybı 6 bin 600 liradan fazla. Bunun üzerine son bir buçuk yılın büyümesini de eklerseniz kayıp daha da yüksek olur.
Her türlü ölçüt ve hesaplama ve geçim şartları bir yana sadece resmi veriler bile asgari ücrete ciddi bir zam yapılması gerektiğini söylüyor. “Enflasyona ezdirmedik” iddiasının gereği bu farkı kapatmaktır. Asgari ücretin işçi için alım gücü 20 yıllık mazot hesabıyla yapılmaz. Önemli olan dün alım gücü neydi bugün nedir? Asgari ücretli mazot içmiyor. Kira ödüyor, gıda harcaması yapıyor, karnını doyurmaya çalışıyor.
VERGİLER, FİYATLAR AZAMİ!
Asgari ücret masası mutlaka kurulmalıdır. Geçmiş yıllarda asgari ücret pek çok kez yılda iki kez artırıldı. Daha 2022 ve 2023 yıllarında yılda iki kez arttı. Temmuz 2025’te asgari ücret masası kurulmalı ve asgari ücret yeniden saptanmalıdır. Asgari ücret artışı sadece asgari ücretliyle sınırlı bir konu değildir.
SGK’nin prim gelirlerinin artması için asgari ücret artmalıdır. Aksi halde emeklilere daha az kaynak ayıracaklar. “Prim geliri az” diyecekler. Asgari ücret artışı diğer ücretleri de yukarıya itecektir. Asgari ücret artışı toplu iş sözleşmesi bekleyen kamu ve özel sektör işçisi için de iyidir. Onların ücret taleplerinin meşrulaşmasını sağlayacaktır. Asgari ücret için ısrar etmeyen ve “bizim asgari ücretli üyemiz yok ki” diye mazeret arayan bazı sendikacılar kendi ayaklarına sıkmaktadır. Asgari ücret düşük olursa sendikalı işçinin taleplerine toplumsal destek düşük olur.
Bu nedenle Asgari Ücret Tespit Komisyonunda işçi tarafını temsil eden Türk-İş asgari ücreti görmezden gelme politikasından vazgeçmeli ve Komisyonun toplanması için baskı yapmalıdır. 600 bin kamu işçisinin talebiyle asgari ücretin artış talebi birleştirilemezse kamu işçileri büyük hayal kırıklığı yaşayacak. Çünkü kamu işçilerinin de asgari ücretli işçilerin de karşısında aynı ekonomi politikası engel.
Her ne kadar asgari ücret vergiden istisna edilmiş olsa da gerek bu istisnanın uygulanma yöntemi gerekse düşük vergi tarife dilimleri nedeniyle işçilerin önemli bir bölümü yıl ortasında yüzde 27’lik vergi tarife dilimine girmiş durumda. Sadece enflasyon değil vergilerin yarattığı erime nedeniyle de asgari ücret yanında diğer ücretler de artmalıdır.
Brüt ücreti asgari ücretin iki katı (52 bin lira) olan bir işçi Ocak ayında net 41 bin lira alırken bu ücret temmuz ve ağustos aylarında 36-37 bin liraya gerileyecek. Bunca enflasyona rağmen ele geçen ücret artmıyor, tersine azalıyor. Kısaca ücretler asgari, fiyatlar ve vergiler azami.
KAMU İŞÇİLERİ GENEL GREV YOLUNDA
Kamu işçilerinin eylem dalgası son yılların en önemli işçi protestoları. Bu eylem dalgası izlenen ekonomi politikasına bir tepkidir ve bıçağın kemiğe dayandığını gösteriyor.
Hükümet 600 bin kamu işçisine hedef enflasyon oranında zam dayatıyor. 6 aylık yüzde 16 yıllık yüzde 25,3 teklif ettiler. Oysa Türk-İş ve Hak-İş ilk 6 ay için yüzde 80, yıllık yüzde 125 civarında artış istiyor. Uçurum büyük. Bu farkın müzakerelerle kapanması zor.
Hükümet 2025’te bütçede kamu personel harcamaları için yüzde 30 artış öngördü. Aynı hükümet bütçede faiz ödemeleri için ise yüzde 50 artış öngördü. İşçiye yüzde 30 artışı reva görenler faiz ödemeleri konusunda oldukça cömert.
Nitekim bu tutum karşısında kamu işçilerinin sabrı taşmaya başladı. Türk-İş uzunca bir aradan sonra Ankara’da Hazine ve Maliye Bakanlığına yürüdü ve ardından detaylı bir eylem programı açıkladı.
EYLEM PLANI
Türk-İş kamu toplu iş sözleşmelerinin tıkanması üzerine hazırladığı eylem planını bir genelge olarak üye sendikalara yolladı. Eylem planında 24 Haziran’dan 17 Temmuz’a üç hafta boyunca yapılacak 6 ayrı eylem yer alıyor.
Yürüyüşler, iş yavaşlatma, bölge ve il temsilciliklerinin basın açıklaması, 81 ilde AKP binaları önünde protesto, işyerini terk etmeme ve nihayet bir gün iş bırakma. Türk-İş uzun zamandır böyle kapsamlı bir eylem kararları almamıştı. Türk-İş üç hafta boyunca dozu giderek artan eylemler planlamış durumda. 17 Temmuz’da ise kamu işçileri topluca bir gün bırakacak. Bu adı konmasa da sektörel bir genel eylem (grev) niteliği taşıyor. Türk-İş’in eylem planı kamu toplu iş sözleşmelerinde hükümetin verdiği hakaret gibi teklif karşısında oldukça doğru bir tutum.
DİSK ise Devrimci Sağlık-İş sendikasına son dakikada yapılan hukuksuz bir işkolu yetkisi engellemesi nedeniyle kamu çerçeve protokolü masasında yer alamıyor. Ancak DİSK geçen hafta Ankara’da Çalışma ve Sosyal Güvenlik bakanlığı önünde eylem yaptı ve masada olmasa da eylemde olacağını açıkladı.
Türk-İş kamu çerçeve protokolü görüşmelerinde hükümetin oyalayıcı ve dayatmacı tutumu karşında gereken adımı atarken Türk-İş ile birlikte hükümete ortak teklif sunan ve masada olan diğer konfederasyon Hak-İş ise suskunluğunu koruyor. Hak-İş hâlâ verilen teklifin bir hükümet politikası olduğunun farkında değil. Teklifi kamu işveren sendikası TÜHİS bürokratlarının verdiğini düşünüyor olmalılar! 6 aydır sendikaları oyalayan hükümetin yetkililerine yapılacak ricalarla sonuç alacaklarını sanıyorlar. Umarım verdikleri teklife sahip çıkarlar.
“KANUNİ GREV” TUZAĞI!
Hak-İş çevresinden bu eylemleri küçümseyen ve “kanuni grevi” işaret eden sesler geliyor. Daha önce de uyarmıştım. Bir kez daha uyarayım. Kamu toplu iş sözleşmelerinde “kanuni” greve sığınmak ya iş bilmezliktir veya yasak savmak. “Kanuni grev” elbette önemli bir toplu eylem biçimidir. Ancak kanuni grev toplu iş sözleşmesi sürecine sıkıştırılmış ve sonunda bir ucu YHK’ye ve bir ucu grev ertelemeye çıkan çıkmaz bir sokaktır.
Bu nedenle “esas aslolan grevdir, eylemler oyalamadır” söylemi koftur. Birincisi eylemler de (yürüyüş, iş yavaşlatma, iş bırakma) grev kadar etkili toplu eylem biçimleridir. İkincisi Türkiye’de kanuni grevler fiilen izne tabidir. Cumhurbaşkanı istediği her grev kararını ve grev uygulamasını “milli güvenlik” ve “genel sağlık” gerekçesiyle erteleyebilir ve bu erteleme yasaklama niteliğindedir. Nitekim AKP hükümetleri döneminde 200 bin işçiyi kapsayan onlarca grev erteleme adı altında yasaklanmıştır.
“Aslolan grevdir” diyenler grevleri ertelendiğinde metal işçileri gibi direneceklerse ve erteleme kararını tanımayacaklarsa ne ala! Yok “ne yapalım greve çıktık ama ertelendi” diyeceklerse onlara tavsiyem Türk-İş ve DİSK gibi toplu eylemlere başvurmalarıdır. Öte yandan yürüyüş ve iş yavaşlatma bile yapamayan bir sendikanın etkili grev yapması ne mümkün! Grev elbette önemlidir ama sadece prosedürel değil etkili uygulandığında. Bunun için de buyrun Türk-İş’in eylem programında yer alan bir günlük iş bırakmaya! Hemen söyleyelim sendikanın kararıyla bir gün işe gitmemek yasa dışı grev değil en yüksek yargı organları tarafından kabul edilmiş bir haktır.
Kamu işçilerinin eylem dalgası son yılların en önemli işçi protestoları olabilecek nitelikte. Türk-İş’i bu eylem programı nedeniyle kutluyorum, eylem planının hayata geçmesini ve başarılı olmasını diliyorum. Bu eylemler diğer konfederasyon ve sendikaların da katılımıyla birleşik bir emek eylemi dalgasına dönüşürse çok anlamlı olacaktır. Bu eylem dalgası izlenen ekonomi politikasına bir tepkidir ve bıçağın kemiğe dayandığını gösteriyor. Umarım bu eylemlerden hükümet de gereken mesajı ve dersi alır ve kamu işçilerinin taleplerini bir an önce kabul eder.