Emeğin Gücü, Emekçinin Yanındayız...
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
12 Ekim 2012
AKP’NİN AB MASKESİNE ARTIK İHTİYACI KALMADI!

AKP´nin AB maskesine artık ihtiyacı kalmadı! AB Bakanı Egemen Bağış, Türkiye´yi eleştiren AB İlerleme Raporuna Avrupa Birliği´nin kırık aynası bizim için yol gösterici değildir diyerek tepki göstermiş.

AKP’NİN AB MASKESİNE ARTIK İHTİYACI KALMADI!

AKP’nin AB maskesine artık ihtiyacı kalmadı! AB Bakanı Egemen Bağış, Türkiye’yi eleştiren AB İlerleme Raporuna "Avrupa Birliği’nin kırık aynası bizim için yol gösterici değildir" diyerek tepki göstermiş. Oysa AKP’nin 2002’de iktidara gelmesinde ve 10 yıldır süren iktidar serüveninde AB’nin katkısı son derece önemlidir. Her şeyden önce AKP’nin, kuruluşunun ardından açıklanan "Kalkınma ve Demokratikleşme Programı" adlı parti programı; Kasım 2002 Genel Seçimleri öncesinde açıklanan "Her Şey Türkiye İçin" adlı seçim bildirgesi ve yine bu dönem Acil Eylem Planı, AB’nin genişleme sürecinde temel belgesi olan Kopenhag Kriterleri dikkate alınarak oluşturulmuştur. Böylece AKP; kendisini iktidara taşıyan Kasım 2002 seçimlerinden önce, siyasal yaşamdan hukuk ve adalete; Kürt sorunundan ekonomiye; kamu maliyesinden tarım politikalarına; eğitimden sağlığa; çalışma yaşamından dış politikaya kadar tüm alanlarda AB’nin politikalarını uygulayacağını taahhüt etmiş; bunun karşılığı olarak da AB’nin siyasi desteğini almıştır.

AKP, tek başına iktidara gelmesinde önemli rol oynayan AB’nin desteğini boşa çıkartmamış ve hükümet programları başta olmak üzere birçok belgede "AB’ye üye olma sürecini hızlandırmak ve sonuçlandırmak" önemli bir amaç olarak belirtilmiştir. AKP, ustalık dönemi olarak ifade ettiği Haziran 2011 seçimleri sonrasında başlayan döneme kadar AB’nin Katılım Ortaklığı Belgeleri ve İlerleme Raporlarıyla önüne koyduğu "ev ödevlerinin" sadık uygulayıcısı olmuştur. Bu süreçte "reform" adı altında ekonomi ve tüm toplumsal alan serbest piyasa ekonomisinin gerekleri doğrultusunda yeniden yapılandırılmıştır.

AKP’nin; serbest piyasa ekonomisinin gereklerine uyumu sağlayan yapısal reformları yaşama geçirme sürecini AB’ye dayandırmasının en önemli etkisi, AB üyelik sürecinden demokrasi ve sosyal hakların gelişmesi beklentisi içerisinde olan sendika ve diğer emek örgütlerinin mücadeleden uzaklaştırması olmuştur. Bu bağlamda özelleştirmelerden, eğitim ve sağlık başta olmak üzere kamu hizmetlerinin piyasalaşmasına; emek piyasasının esnekleştirilmesinden sosyal güvenlik ve sağlık hakkının ortadan kaldırılmasına kadar birçok uygulama AB’ye uyum gerekçe gösterilerek yaşama geçirilmiştir. Sendikalar ve diğer birçok emek örgütü bu uygulamalara karşı koymak yerine AB’nin sosyal diyalog anlayışı çerçevesinde hükümet ve sermaye ile uzlaşma yoluna gitmiştir. Hatta birçok sendika (AB projelerinden elde ettikleri gelirlerin cazibesine de kapılarak) sosyal taraf sıfatıyla emekçilerin haklarını ortadan kaldıran uygulamaların bir parçası haline gelmiş ve bu süreci meşrulaştıran bir rol üstlenmiştir.

Kısacası AKP, AB’nin sosyal yüzünün ardına sığınarak Cumhuriyet tarihinde emekçilerin haklarına yönelik en büyük tahribatı gerçekleştirirken işçi sınıfının örgütleri "emeğin Avrupası" rüyası ile derin bir uykuya dalmıştır.

Emek örgütlerinin bu uyku hali içinde bir taraftan emekçilerin hakları ortadan kalkarken diğer taraftan işçi sınıfı, mücadele aracı olan sendika ve diğer emek örgütlerine güvenini kaybetmiştir. Bunun sonucu olarak sendikal örgütlülük azalmış, AKP kimi sendikalar üzerinde hâkimiyet kurarak "yandaş sendikalar" yaratmış ve sendikal mücadele etkisi bakımından 1960’lı yıllardan bu yana en geri noktaya düşmüştür.

AKP, iktidara gelmesinde ve 10 yıldır tek başına iktidar koltuğunda kalmasında en büyük destekçisi olan AB’nin demokrasi ve sosyal hakları savunan sahte yüzüne bugün artık ihtiyaç duymamaktadır. Zira emekçilerin ve geniş toplum kesimlerinin haklarını koruması gereken örgütlenmeler AB’nin de katkılarıyla artık AKP karşısında direnemeyecek noktaya gelmiştir. Bugün Mecliste sınıf mücadelesinin aracı olan sendikaları sermayeye ve devlete tamamen bağımlı hale getiren Toplu İş İlişkileri Kanunu görüşülmektedir. Öte yandan kıdem tazminatı hakkından kamu emekçilerinin iş güvencelerinin ortadan kaldırılmasına kadar emekçilerin kazanımlarını ortadan kaldıracak pek çok düzenleme yaşama geçirilmek üzere sırada beklemektedir. Buna karşılık gelin görün ki sendikalar ve diğer emek örgütlerinin göstermelik açıklamalar ve sembolik eylemler dışında geliştirebildiği bir mücadele yöntemi yoktur.

Emekçilerin son 10 yılda haklarını kaybetmesinde ve işçi sınıfı hareketinin içine düştüğü hazin durumda; AB’yi savunarak AKP’nin ve sermayenin değirmenine su taşıyan sendikacıların, emekten yana olduğunu iddia eden partilerin ve fikir erbabının önemli bir rolü olduğu aşikârdır. İşçi sınıfı hareketinin yeniden mücadeleci bir çizgiye çekilmesi ve emekçilerin haklarına yönelik yeni saldırılara karşı direnebilmesi öncelikle son 10 yıldır işçi hareketinin, üzerindeki AB örtüsünden kurtulmasıyla mümkündür. Bunun için ise işçi sınıfının bu kara örtüyü işçi hareketinin üzerine örten, daha açık ifadeyle demokrasi ve sosyal hak beklentisiyle AB’yi başına bela edenlerle hesaplaşması gerekir. Sözün özü: Emekçilerin haklarını koruyacak ve onu geliştirecek olan, AB gibi kapitalizmin kurumları değil; tüm dünya emekçileriyle sağlanacak sınıf dayanışmasıdır!

DİĞER HABERLER
BARRY CALLEBAUT’TA TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ İMZALANDI
BARRY CALLEBAUT’TA TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ İMZALANDI

Sendikamız ile Barry Callebaut Türkiye arasında şubat ayında başlayan yeni dönem toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma sağlandı.

ÇARESİZ KALAN EMEKLİ İŞE DÖNÜYOR
ÇARESİZ KALAN EMEKLİ İŞE DÖNÜYOR

Açlık sınırı altında aylıklarla yaşamaya mahkûm edilen emekliler, çalışma yaşamına geri dönmek zorunda kalıyor. Sosyal Güvenlik Destek Primi ödeyerek çalışan emekli sayısı son 4 yılda 1 milyon 125 bin 131 kişi arttı.

HALK BIKANA KADAR YÜKSEK FAİZE DEVAM
HALK BIKANA KADAR YÜKSEK FAİZE DEVAM

Politika faizini yüzde 50 seviyesinde sabit bırakan TCMB, liraya geçişi özendirmek için bankaları mevduat faizini artırmaya zorluyor. Bankalar mevduat faizini düşük, kredi faiz oranını ise daha yüksek hızda artırıyor.

İŞÇİYE İŞ SÖZLEŞMESİ VERİLMESİ ZORUNLUDUR
İŞÇİYE İŞ SÖZLEŞMESİ VERİLMESİ ZORUNLUDUR

5 yıldır özel bir iş yerinde çalışıyorum. Geçen hafta iş sözleşmesi verip imzalamamı istediler. Anlayabildiğim kadarıyla şartlar hep işverenin lehinde. Sözleşmeyi imzalamazsam ne olur, işveren işten çıkarabilir mi?