Emeğin Gücü, Emekçinin Yanındayız...
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
12 Mayıs 2010
AB ÜYELİĞİNİN MALİYETLERİ

2008-2009 krizinin sınıfsal yansımalarına karşı en hacimli ve sert tepki Yunanistan’daki son genel grevle gerçekleşti.

AB ÜYELİĞİNİN MALİYETLERİ

2008-2009 krizinin sınıfsal yansımalarına karşı en hacimli ve sert tepki Yunanistan’daki son genel grevle gerçekleşti. Bu grevden birkaç gün önce Makroekonomik Politika Enstitüsü adını taşıyan Almanya kökenli bir kuruluş, “Yunan krizi”ne karşı AB’nin ve özellikle Almanya’nın izlediği politikaları eleştiren bir metni internette dolaşıma soktu ve imzaya açtı. Açık mektup, Yunanistan’daki mali çöküntünün nedenlerini inceliyor; AB’nin tepkilerini, Almanya’nın sorumluluğuna odaklanarak eleştiriyor. Kısaca gözden geçirmek yararlı olabilir.
•••
Açık mektubun yazarları, Yunanistan’daki çöküntüyü dört neden bağlıyorlar: (1) Devletin (özellikle vergi toplamadaki yetersizliğine bağlı ve istatistiklerle oynandığı için uzun süre gizlenen) malî krizi. (2) Rekabet gücünün zayıflaması sonunda cari açığın sürekli artması. (3) Uluslararası krizin kamu maliyesini fazlasıyla sarsması. (4) Spekülatif saldırıların da etkisiyle Yunanistan’ın borçlanma faizlerinin dramatik boyutlarda artması…
IMF istatistikleri, bu saptamaların doğru olduğunu gösteriyor. Örneğin, milli gelire oranla Yunan cari açığı 2004’te yüzde 5.8 iken, her yıl kesintisiz olarak artmış ve 2008’de yüzde 14.6’ya ulaşmış; kamu sektörü borçlanmasının milli gelire oranı da 2009’da yüzde 12.9’a tırmanmıştır.
Almanyalı iktisatçılar açık mektuplarında, Yunan hükümetlerinin bu dört etkenden yalnız ilkinde tamamen “suçlu” olduğunu düşünüyorlar. Onlara göre diğer etkenler dışsaldır; büyük ölçüde Avrupa-kökenlidir ve bu nedenle çözüm de sadece Yunanistan’da değil, tüm Avrupa’da aranmalıdır.
Mektubun yazarları, özellikle Yunanistan’ın dış açıkları üzerinde duruyorlar. Onlara göre, bu ülkenin (ve benzer biçimde Portekiz, İspanya ve İrlanda’nın) dış açıklarının kriz öncesinde sürekli olarak artmış olması, avro-bloku içinde sürekli olarak dış fazlası artan ülkeler olmasaydı gerçekleşemezdi. Ve bu ikinci grubun başında, blokun en büyük ekonomisi olan Almanya gelmektedir. (Gerçekten de öyledir: Almanya, 2002-2003’te milli gelirinin yüzde 2’sini oluşturan cari işlem açığını sonraki yıllarda kesintisiz artırarak 2007’de yüzde 7.6’ya ulaştırmıştır.) Yunanistan’ı dış açıklara sürükleyen rekabet gücündeki gerileme, verim düşüklüğünden ve “tembellikten” kaynaklanmamıştır. Avro-bölgesinde en uzun yıllık çalışma süreleri Yunanistan’dadır ve son yıllardaki verim artışları Almanya’nın iki misli üzerinde seyretmiştir.
Almanya’lı iktisatçılara göre, Yunanistan’ın sorunu, ücretlerin verim artışlarının üzerinde seyretmesi; bu farkın da fazlasıyla fiyatlara yansımasıdır. Avro-bölgesinin üyesi olduğu (yani, ulusal parası olmadığı) için, rekabet gücündeki aşınmayı döviz kurunu ayarlayarak (devalüasyonla) çözememektedir. Almanya ise, ücret hareketlerini, iç talebi sınırlamış; deflasyonist bir politikayı hayat tarzı haline getirmiş; istikrarın sosyal bedelini işsizliği ihraç ederek avro-bölgesinin zayıf halkalarına ödetmiştir.
Açık mektup, Yunanistan’ı dramatik bir mali daralmaya, küçülmeye ve deflasyona sürükleyen reçetelere karşı çıkmaktadır; zira, bunlar avro-bölgesinin diğer ucuna (özellikle Almanya’ya) hiçbir sorumluluk yüklememektedir. Evet, Yunanistan ücret ve fiyat hareketlerini frenlemelidir; fakat Almanya’da da ters yönlü bir uyum gerçekleşmeli; bu ülke abartılı istikrar saplantılarını terk etmelidir. Avro’nun kabulüyle başlayan para birliği, ülkeler arası politikalarda koordinasyon içermediği için sakattır; düzeltilmesi gerekir. Yazarlar, “1920’li yılların Almanyası’nda izlenen ve daha sonra malûm felâketlere de yol açan politikalar” ile bugün “Yunanistan’da uygulamaya konan daraltıcı politikalar arasındaki benzerliklere” dikkat çekiyorlar ve ekliyorlar: “Avrupa’nın tümüne baktığımızda 1929 buhranının hataları tekrarlanmamıştır; ama, bu hatalar ulusal düzlemlerde (Yunanistan, Portekiz, İspanya’da) tekrarlanmaktadır.”
•••
Almanyalı yazarların eleştirileri sınırlı kalıyor; AB sisteminin temel sakatlıklarını göz ardı ediyor. Avrupa’nın siyasi birliğine geçişin en stratejik adımı olarak gösterilen avro’nun kabulünün vahim sonuçları, Yunanistan kriziyle ortaya çıktı. Bir devleti tanımlayan ana öğelerden biri, ulusal bir paraya sahip olmaktır. Para basma yetkisini, uluslar-üstü bir bankaya devrederseniz; iç borçlanma, dış borçlara dönüşmüş olur. Üstelik para birliğini oluşturan ekonomilerin (Yunanistan gibi) zayıf halkalarından birini oluşturuyorsanız, borçlanarak büyüyebilirsiniz; ama, dış ortam bozulup da alacaklılar kapınıza geldiğinde çaresiz kalırsınız; özellikle sistemin patronu (Almanya), sizi sahiplenmezse…
Ulusal bir paranız olsaydı, iç borçlarınızı para basarak (borç senetlerinin değerini bu sayede düşürerek); borçları tek yönlü bir kararla uzun vadeye yayarak; yerli alacaklılarınıza bir servet vergisi uygulayarak borç yükünüzü hafifletebilirdiniz. Bütün borçlarınız avro ile olduğu için bu seçeneklerden yoksunsunuz. İflâs bile geçerli bir çözüm değildir; zira, başbakanlık binasının elektrik faturalarını ancak Avrupa Merkez Bankası’nın bastığı bir parayla ödemek zorundasınız.
Avro-bölgesi, bir siyasi birlik olmadığı için, “büyük patron Almanya”, Yunanistan’a “sopa” atarak, kendi eyaletlerine ise öz evlâdı gibi davranıyor. Schleswig-Holstein eyaletinin başkenti Kiel’in belediye başkanı Torsten Albig şunları söylüyor: “Benim kentim, Yunanistan kadar borç batağı içindedir. Ne var ki, biz federal devletin itibarına dayandığımız, desteğini aldığımız için yeni baştan ve ucuza borçlanabiliyoruz. Bize Yunanistan muamelesi yapılsaydı, halka açık yüzme havuzlarımızı kapatmamız gerekirdi. Kreşlere, okullara ödeyecek paramız kalmazdı.”
İzzet ve ikballe; sonra katılanlardan esirgenen bol kaynak aktarımlarıyla üye yapılan, uzun süre “AB’nin şımarık çocuğu” rolüne soyunan Yunanistan, emperyalist sistemin metropolünde yer almadığını böylece farkediyor. Yunan emekçileri ise, bu algılamanın kendilerine yüklediği ağır maliyetlere karşı direnmeye başlıyorlar ve belki de komşularına, başka halklara örnek oluyorlar

.PROF. DR KORKUT BORATAV – BİRGÜN

 

DİĞER HABERLER
EN TEMEL GIDAYA ERİŞMEK BİLE LÜKS
EN TEMEL GIDAYA ERİŞMEK BİLE LÜKS

47 aydır artan gıda enflasyonu nedeniyle sağlıklı beslenmek lüks oldu.

PATRONLAR İÇİN YAŞAMAYACAĞIZ
PATRONLAR İÇİN YAŞAMAYACAĞIZ

1 Mayıs, 8 saatlik iş günü mücadelesinin bir sonucuydu. ABD’de daha kısa çalışma saatleri tekrar sendikaların gündeminde. Otomobil İşçileri Sendikası (UAW) 32 saatlik iş haftasını grev ve örgütlenme talepleri arasına aldı.

HALKIN ENFLASYONU YÜZDE 95.7
HALKIN ENFLASYONU YÜZDE 95.7

Türkiye’de 47 aydır yükselen gıda fiyatları ile halkın enflasyonu nisanda yüzde 95.7’ye ulaştı.

RASYONEL ZEMİN SLOGAN DÜZEYİNDE KALDI
RASYONEL ZEMİN SLOGAN DÜZEYİNDE KALDI

Mehmet Şimşek’in “Rasyonel zemine dönmek zorundayız” anlayışı iyi niyetli ve gerekli bir yaklaşımdır. Ne var ki Türkiye’de bugünkü koşullarda slogan düzeyinde kalmak zorundadır.