DEMOKRASİ PLATFORMU’NUN 1 MAYIS 1994 İSTANBUL MİTİNGİ
5 Nisan 1994 İstikrar Programı sonrasında işçilerin ve kamu çalışanlarının yaygın eylemleri gerçekleştirildi.
TEKGIDA-İŞ SENDİKA AKADEMİSİ
Türk-İş’in 24 Nisan 1994 günü Ankara’da düzenlediği İŞSİZLİK VE PAHALILIĞI PROTESTO MİTİNGİ ve diğer eylemler sonrasında, Çalışanların Ortak Sesi Demokrasi Platformu tarafından İstanbul’da 1 Mayıs mitingi düzenlendi. Bazı diğer illerde de yine Demokrasi Platformu’nun öncülüğünde 1 Mayıs kutlamaları yapıldı.
Türk-İş, 1 Mayıs hazırlıklarına Nisan ayı başında başladı. 1 Nisan 1994 tarihinde bağlı sendikalara aşağıdaki talimat gönderildi (Türk-İş’in 1.4.1994 gün ve 94-418-5/43 sayılı yazısı):
1 Mayıs’ın, işçi sınıfının uluslararası birlik, dayanışma ve mücadele günü olarak Konfederasyonumuz tarafından geçmiş dönemde etkin ve yaygın bir biçimde kutlandığı bilinmektedir.
Bu çerçevede 1 Mayıs 1994, üyesi bulunduğumuz ETUC ve ICFTU’nun almış olduğu karar doğrultusunda Bosna’da yapılacak miting ile kutlanması öngörülmüş ve anılan mitingde Türk-İş’in, Başkanlar Kurulu düzeyinde temsil edilmesi kararlaştırılmıştır.
Bu gelişmelere bağlı olarak Konfederasyonumuz, 1 Mayıs 1994’ün Bölge ve İl Temsilciliklerimizin organizasyonlarıyla yerel düzeyde sendikalarla, duygularımızı paylaşan tüm demokratik kitle örgütleriyle işbirliği imkanı geliştirilerek birlikte kutlanmasını kararlaştırmıştır.
Bu kapsamda, merkezi düzeyde 1 Mayıs kutlamasının bir veya birkaç yerde yapılması da öngörülmekte olup, konu ile ilgili program daha sonra duyurulacaktır.
Bilgilerinizi ve 1 Mayıs’ın Konfederasyonumuza ve tüm çalışanlara yakışır olgunluk ve heyecan içinde kutlanması çalışmalarını yürütebilmesi için şube başkanlıklarınıza gerekli talimatın verilmesini rica eder, çalışmalarınızda başarılar dileriz.
Saygılarımızla.
Türk-İş’in 19 Nisan 1994 günü bağlı sendikaların genel başkanlıklarına ve Türk-İş Bölge Temsilciliklerine gönderilen yazı da aşağıda sunulmaktadır (Türk-İş’in 19.4.1994 gün ve 94-492-5/43 sayılı yazısı):
İşçi sınıfının uluslararası birlik, dayanışma ve mücadele günü olan 1 Mayıs’ın, geçmiş dönemde olduğu gibi etkin ve yaygın bir biçimde ülke genelinde kutlanması kararı alındığı ve fakat merkezi düzeyde yapılacak kutlama programının daha sonra duyurulacağı, ilgide kayıtlı yazımız ile bildirilmiştir.
6 Nisan 1994 günü olağanüstü olarak toplanan Türk-İş Başkanlar Kurulu’nda alınan kararda da “… 1 Mayıs, tüm işçi konfederasyonları, kamu ücretli çalışanlarının sendikaları, meslek örgütleri ve diğer demokratik kitle örgütleriyle birlikte, halkımızın anti-demokratik istikrar programlarına karşı direnme günü” olarak tüm yurtta kutlanması öngörülmüştür.
Türk-İş Başkanlar Kurulu tarafından oluşturulan EYLEM KOMİTESİ’nin 12 Nisan 1994 günü yapılan toplantısında da bu doğrultuda karar alınmış ve bu amaçla toplantılar yapılması öngörülmüştür.
Bu rapor, Tekgıda-İş Sendika Akademisi yöneticisi Yıldırım Koç tarafından hazırlanmıştır.
Türk-İş ile birlikte Hak-İş, DİSK, kamu ücretli çalışanları sendikaları ve demokratik kitle örgütlerinin oluşturduğu DEMOKRASİ PLATFORMU’nun 13-14 Nisan 1994 günleri yapılan toplantısında 1 Mayıs değerlendirilmiş ve merkezi düzeydeki 1 Mayıs kutlamasının İstanbul’da ortak yapılması görüşü, karara bağlanmıştır.
Konu ile ilgili yasal girişimlere başlanmış olup, program ve yürütülecek çalışmalar ile ilgili bilgi daha sonra iletilecektir.
Bilgilerinizi rica eder, çalışmalarınızda başarılar dileriz.
Saygılarımızla.
Türk-İş’in bağlı sendikaların genel başkanlıklarına gönderdiği 28 Nisan 1994 günlü yazıda da 1 Mayıs kutlamalarına ilişkin son durum bildirildi (Türk-İş’in 28.4.1994 gün ve 94-529-5/43 sayılı yazısı):
Başkanlar Kurulu’muzun aldığı karar doğrultusunda, 1 Mayıs’ın tüm işçi Konfederasyonları, kamu ücretli çalışanları sendikaları, meslek örgütleri ve diğer demokratik kitle örgütleriyle birlikte, halkımızın anti-demokratik istikrar programlarına karşı dayanışma günü olarak tüm yurtta kutlanacağı ve bu çerçevede çeşitli bölgelerde ortak kutlama çalışmalarının sürdürüldüğü bilinmektedir.
Türk-İş, Hak-İş ve DİSK Genel Başkanları ve yöneticileri ile diğer demokratik kitle örgütü yöneticileri, İstanbul Şişli’deki Abide-i Hürriyet Meydanı’nda yapılacak 1 Mayıs kutlamalarına katılacaklardır.
Konfederasyonumuz üyesi sendika genel başkanları ile merkez yönetim kurulu üyelerinin İstanbul’da yapılacak 1 Mayıs kutlamalarına etkin katılımını ve ilgili şube başkanlıklarına, kutlamaların ve katılımın Konfederasyonumuza yakışır biçimde gerçekleştirilebilmesi için gerekli talimatın verilmesini rica eder, çalışmalarınızda başarılar dileriz.
Saygılarımızla.
Türk-İş, bu hazırlıkların bir parçası olarak da 1 Mayıs bildirisini hazırladı ve örgüte dağıttı.
Türk-İş’in 1 Mayıs 1994 bildirisi aşağıda sunulmaktadır:
1994 yılında 1 MAYIS, sömürüye, baskıya ve tehditlere karşı, anti-demokratik istikrar programına karşı, işsizliğe, pahalılığa, işyeri kapatmalarına, işçi ve memur atmalarına karşı, işçi olmanın onuruyla sesimizi bir defa daha yükselttiğimiz gündür.
İşçi sınıfının uluslararası birlik, dayanışma ve mücadele günü olan 1 MAYIS KUTLU OLSUN.
1994 yılında 1 Mayıs’ı büyük sıkıntılar içinde ve ancak yine de büyük umutlarla kutluyoruz.
24 Ocak Kararlarının sonrasında izlenen ekonomik politikalar, ülkemizi yeni bir krizle karşı karşıya bıraktı. “İstikrar Paketi” adıyla hazırlanan “zam-atma-satma-kapatma” paketi, bütün emekçi halkımızı tehdit ediyor.
İşçi sınıfının, çalışanların son dönemlerde az da olsa elde ettiği ekonomik-demokratik haklar geri alınmak isteniyor.
Özelleştirme, taşeronlaştırma, işten atmalar, yerli ve yabancı kaçak işçi çalıştırma, işyerlerini bölme, geçici işçi çalıştırma ve benzeri uygulamalar hızla yaygınlaşıyor.
Sendikaların gücünü bilen sermaye çevreleri ve vurguncular, kitle iletişim araçlarını etkili bir biçimde kullanarak, demokrasinin dayanağı sendikalarımıza ve örgütlerimize yönelik yeni kampanyalar açıyor.
İşçiler, memurlar, emekliler, işsizler, esnaf-sanatkar ve küçük üretici köylüler, işsizlik, enflasyon ve terör üçlüsü altında eziliyor.
Son istikrar programı ile getirilen zamlarla ve öngörülen diğer uygulamalarla halkımızın sırtında bu yük daha da artırıldı. DYP-SHP Koalisyon Hükümeti, ekonomik bunalımın yükünü, bu bunalımı yaratanların değil, halkımızın sırtına yıkmak amacıyla, uluslararası tekelci sermayenin sözcüsü IMF ve DÜNYA BANKASI’nın talimatlarını uygulamayı sürdürüyor.
Üretmeyi gündemine almayan, rant gelirleriyle var olan sermaye çevreleri ve bazı siyasi partiler de, bu programı onayladılar ve daha da yoğun baskılar istiyorlar.
Ülkemize, halkımıza ve işçilere büyük zararlar verecek bu istikrar programını, sessizce kabul etmemiz için, darbe, sıkıyönetim veya olağanüstü hâl tehditleri dile getirilmekte, yasalarda anti-demokratik yeni düzenlemeler hazırlanmaktadır.
İstikrar programının halkımızın sırtına yıkmaya çalıştığı yükleri katlanılır kılmak için, Ulusal Kurtuluş Savaşı şartlarını yaşadığımız ileri sürülmekte, milletçe fedakârlık yapmamız gerektiği söylenmektedir; ama sermaye ve servet sahiplerine hiç dokunulmamaktadır.
1994 yılında 1 MAYIS, istikrar programının halkımıza dayatılamayacağını kanıtlayacağımız; çalışanların, emekçilerin örgütlerinin her konuda karar süreçlerine aktif olarak katılmalarını isteyeceğimiz gündür.
1994 yılında 1 MAYIS, bu ülkenin tersanelerine, demiryollarına, elektrik santrallarına, PTT’sine madenlerine, karayollarına, fabrikalarına, demir çelik tesislerine, özetle, vatanımıza ve bağımsızlığımıza bir defa daha sahip çıktığımız gündür.
1994 yılında 1 MAYIS, dünyanın her yanında emperyalizmin körüklediği ırkçılığın ve din, inanç ve düşünce ayrımcılığının yarattığı ve yıllardır süren insanlık dışı vahşet ve katliamları, dünyadaki tüm çalışanların, barış, hoşgörü ve demokrasi anlayışı içinde lanetlediği gündür.
Biz işçiyiz, memuruz, emekliyiz, işsiziz.
Biz, aralarındaki her türlü siyasi görüş, etnik köken, ırk, din, mezhep, cinsiyet, meslek ayrımını kenara iterek, insanların demokrasi, özgürlük, barış, kardeşlik, huzur ve mutluluk içinde yaşayacakları bir dünya ve Türkiye yaratmaya çalışan işçi sınıfıyız.
Biz halkımızın ve ülkemizin umuduyuz.
Demokrasinin ve “egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” anlayışının koruyucusu biziz. İstikrar programını uygulamak için planlanan anti-demokratik düzenlemeler, bizim kararlı tavrımızda parçalanacaktır. Her yerde, herkese, hemen demokrasi anlayışını biz hayata geçireceğiz.
Din vicdan ve düşünce özgürlüğünün de güvencesi olan laik ve demokratik cumhuriyeti ve sosyal hukuk devletini her türlü saldırıya karşı biz savunuyoruz. Özerk ve demokratik üniversiteyi, aklın öncülüğünü ve bilimin yol göstericiliğini gözeten ve koruyan biz olacağız.
Baskıya ve sömürüye karşı mücadele eden insanların umudu biziz.
Fabrikalar ve maden ocakları kapatılarak ülkemizin bağımsızlığının temeli üretken gücünün yok edilmesine ve alın terimizin ürünü KİT’lerin uluslararası ve yerli tekellere peşkeş çekilmesine, insanların açlığa terk edilmesine karşı, meşru ve demokratik yollardan, en önde biz mücadele ediyoruz. Üretimden gelen gücümüzü, siyasi alandaki gücümüzü ve tüketici olarak gücümüzü etkili bir biçimde biz kullanacağız.
Anti-demokratik yasa ve uygulamalara, düşünce ve örgütlenme özgürlüğüne getirilen her türlü kısıtlama ve uygulamalara, demokrasiye yönelik her türlü tehdide, işsizliğe ve pahalılığa karşı verilen mücadelede, tüm halkımız, bizim önderliğimizi kabul ediyor, umudunu bize bağlıyor. Ülkemizin özlediğimiz demokrasiye kavuşabilmesi için verilen meşru ve demokratik mücadelede en ön safta mücadele etmeyi temel görev kabul ediyoruz.
Kamu çalışanların grevli toplu pazarlık ve siyasi faaliyette bulunma hakları için verdikleri meşru ve demokratik mücadeleyi tüm gücümüzle destekliyor ve bu haklara bir an önce kavuşmaları için mücadeleyi bir görev kabul ediyoruz.
1 Mayıs’ta, sınıf kardeşliği anlayışını her türlü farklılığın önünde tutarak, alın teri ve beyin gücüyle hayatımızı kazanmanın onurunu bir defa daha duyuyoruz.
1 Mayıs’ta, dünyanın ve Türkiye’nin özgür, eşitlikçi ve mutluluk dolu geleceğini yaratacak işçi sınıfının bir bireyi olmaktan bir defa daha duymalıyız.
1 Mayıs’ta, dünyanın neresinde olursa olsun, bir işçinin sevinci bizi sevindirsin, bir işçinin üzüntüsü bizim de üzüntümüz olsun.
1 Mayıs’ta, çocuklarına, sınıfına, halkına, ülkene ve dünyaya karşı olan sorumluluklarını hatırlayarak, ekmek, barış, özgürlük, iş ve demokrasi mücadelesine daha sıkı sarıl. Güç ve eylem birliğini, dayanışmanı her zamankinden daha büyük bir güçle koru ve geliştir.
Yaşasın işçilerin uluslararası birliği ve dayanışması.
1994 yılında bile 1 Mayıs’ın 1886 yılındaki Şikago olaylarıyla bağlantılı olduğuna inananlar vardı. Örneğin, Türk-İş’e bağlı TÜMTİS Sendikası’nın dağıttığı bildiride şöyle deniyordu:
1 Mayıs, işçilerin kölece yaşam koşullarına karşı verdiği mücadeleden doğmuştur. 1886 yılının 1 Mayıs günü, Amerika’da işçiler, 15-16 saatlik çalışma süresini 8 saate düşürmek, çalışma koşullarını düzeltmek ve ücretlerini arttırmak için direniş ve greve başladılar. İşçilerin direnişi; polisin coplu silahlı saldırısına maruz kaldı. Onlarca işçi öldü ve binlercesi gözaltına alındı. Yargılama sonunda 4 yiğit işçi önderi idam edildi. 8 saatlik işgünü istemenin, ücretlerinin arttırılmasını talep etmenin ve insanca çalışma koşullarını savunmanın bedeli ölümdü. Ama ölümler, cezaevleri ve işkenceler pahasına işçiler 8 saatlik işgünü ve başkaca haklarını da elde ettiler. Eylemin başladığı gün olan 1 Mayıs, işçi sınıfının uluslararası örgütü olan enternasyonal tarafından tüm dünyada işçilerin, uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü olarak kabul edilip bugüne dek kutlandı. (TÜMTİS, 1 sayfalık bildiri)
Türk-İş’e bağlı Türk Metal Sendikası’nın aldığı karara göre, miting sırasında üyelerin atacağı sloganlar şunlardı:
Türk Metal, Türk Metal, güçlü güçlü Türk Metal
Havaya havaya eller eller havaya
Özbek seninle ölüme de gideriz
Vur vur inlesin, hükümet dinlesin
İşçiyiz, haklıyız, kazanacağız
İşte başkan, işte sendika
İşçiler ölüyor, Meclis uyuyor
Paket açıldı, emek satıldı.
Türk Metal, taşınan dövizleri de şu şekilde belirlemişti (Özbek, Türk Metal Genel Başkanı Mustafa Özbek’tir):
Herkese iş, herkese aş diyenler nerede?
Kâr faiz size, kemer sıkmak bize.
Hükümet şaşırma, sabrımızı taşırma.
İşçi kıyımına son.
Büyük başkan Özbek.
Mutfağı yakıyorlar, gülerek bakıyorlar.
Vergiler bizden, yemesi sizden.
Vergilerimizi geri istiyoruz.
Mutfak battı, hükümet baktı.
İşveren istiyor işçiden köle, biz köle olmayız ölsekte bile.
Sosyal adalet dediniz durdunuz, işçinin hangi acı gününde yanında bulundunuz.
Tembel dediniz bize, milyarlar kazandırdık size.
Bir gün çalış yarım kilo ete, gel de gülme bu sosyal adalete.
Kamu işyerleri özel mülkiyet değildir, halkın malıdır, kapatılamaz ve satılamaz.
Fikri – işi – emeği bölüşelim.
İşsize işsiz katmak, fabrikaları kapatmak çözüm değil.
Üretimde varız, yönetimde neredeyiz.
Geçici işçiliğe hayır
Vergi vermede vatandaşız, almada yokuz.
İnsanca yaşamak ve çalışmak istiyoruz.
İşçinin emeği, patronun yemeği.
İşçiyiz, örgütlüysek güçlüyüz.
İşsizlik sigortası istiyoruz.
İşçiyiz güçlüyüz, çünkü Türk Metalciyiz.
İşçinin gür ve haklı sesi, Türk Metal sendikası.
İşte vatan, işte işveren, biz işçiyiz, her şeyimiz gözü pek Özbek.
Amacımız işsizlik, değil ölmek, seninleyiz biz liderimiz Özbek.
İşsizliğin ızdırabından, patronların gazabından, Çiller’in zamlarından kurtar bizi liderimiz Özbek.
Mezarda mı emekli olacağız. (Türk Metal’in 2 sayfalık duyurusu)
Çalışanların Ortak Sesi Demokrasi Platformu’nun ilk ortak eylemi, İstanbul’da Şişli Abide-i Hürriyet Meydanında 1 Mayıs mitingi oldu. Bu arada, ülkenin çeşitli yörelerinde yerel demokrasi platformları da oluşmaya başlamıştı. Diğer bazı illerde de (İzmir, Bursa, Samsun, Kocaeli, Ankara) 1 Mayıs 1994 günü bazı ortak etkinlikler düzenlendi.
1994 yılında Demokrasi Platformu’nun 1 Mayıs bildirisi, yapılan uzun tartışmalar sonrasında biçimlendi. HAK-İŞ ilk kez “laik ve demokratik cumhuriyeti” korumayı bir ilke olarak benimsedi. Türk-İş, Hak-İş, DİSK, Kamu Çalışanları Sendikaları Platformu, TMMOB, TTB (Türk Tabipleri Birliği), TÜRMOB, T.Diş Hekimleri Birliği, T.Veteriner Hekimleri Birliği, Kamu Sendikaları Eşgüdüm Komitesi, İHD (İnsan Hakları Derneği), Halkevleri, Öğretim Üyeleri Derneği, ÇHD, ÇGD, T.Ziraatçılar Derneği, İFMC, Araştırma Görevlileri Derneği imzalı ortak 1 Mayıs bildirisi aşağıda sunulmaktadır:
“1 Mayıs’ta Alanlara.
“1994 yılında 1 Mayıs, sömürüye, baskıya ve tehditlere karşı, anti-demokratik istikrar programına karşı, işsizliğe, pahalılığa, işyeri kapatmalarına, işçi ve memur atmalarına karşı, işçi olmanın onuruyla sesimizi bir defa daha yükselttiğimiz gündür.
“İşçi sınıfının uluslararası birlik, dayanışma ve mücadele günü olan 1 Mayıs kutlu olsun.
“1994 yılında 1 Mayıs’ı büyük sıkıntılar içinde ve ancak yine de büyük umutlarla kutluyoruz.
“24 Ocak Kararlarının sonrasında izlenen ekonomik politikalar, ülkemizi yeni bir krizle karşı karşıya bıraktı. ‘İstikrar Paketi’ adıyla hazırlanan ‘zam-atma-satma-kapatma’ paketi, bütün emekçi halkımızı tehdit etmektedir.
“İşçi sınıfının, çalışanların son dönemlerde az da olsa elde ettiği ekonomik-demokratik haklar geri alınmak isteniyor.
“Özelleştirme, taşeronlaştırma, işten atmalar, yerli ve yabancı kaçak işçi çalıştırma, işyerlerini bölme, geçici işçi çalıştırma ve benzeri uygulamalar hızla yaygınlaşıyor.
“Sendikaların gücünü bilen sermaye çevreleri ve vurguncular, kitle iletişim araçlarını etkili bir biçimde kullanarak, demokrasinin dayanağı sendikalarımıza ve örgütlerimize yönelik yeni kampanyalar açıyor.
“İşçiler, memurlar, emekliler, işsizler, esnaf-sanatkar ve küçük üretici köylüler, işsizlik, enflasyon ve terör baskısı altında eziliyor.
“Son istikrar programı ile getirilen zamlarla ve öngörülen diğer uygulamalarla halkımızın sırtında bu yük daha da artırıldı. DYP-SHP Koalisyon Hükümeti, ekonomik bunalımın yükünü, bu
bunalımı yaratanların değil, halkımızın sırtına yıkmak amacıyla, uluslararası tekelci sermayenin sözcüsü IMF ve Dünya Bankası’nın talimatlarını uygulamayı sürdürüyor.
“Üretmeyi gündemine almayan, rant gelirleriyle var olan sermaye çevreleri ve bazı siyasi partiler de, bu programı onayladılar ve daha da yoğun baskılar istiyorlar.
“Ülkemize, halkımıza ve işçilere büyük zararlar verecek bu istikrar programını, sessizce kabul etmemiz için, darbe, sıkıyönetim veya olağanüstü hâl tehditleri dile getirilmekte, yasalarda anti-demokratik yeni düzenlemeler hazırlanmaktadır.
“İstikrar programının halkımızın sırtına yıkmaya çalıştığı yükleri katlanılır kılmak için, Ulusal Kurtuluş Savaşı şartlarını yaşadığımız ileri sürülmekte, milletçe fedakârlık yapmamız gerektiği söylenmektedir; ama sermaye ve servet sahiplerine hiç dokunulmamaktadır.
“1994 yılında 1 Mayıs, istikrar programının halkımıza dayatılamayacağını kanıtlayacağımız; çalışanların, emekçilerin örgütlerinin her konuda karar süreçlerine aktif olarak katılmalarını isteyeceğimiz gündür.
“1994 yılında 1 Mayıs, bu ülkenin tersanelerine, demiryollarına, elektrik santrallerine, PTT’sine, madenlerine, karayollarına, fabrikalarına, demir çelik tesislerine, özetle, vatanımıza ve bağımsızlığımıza bir defa daha sahip çıktığımız gündür.
“1994 yılında 1 Mayıs, dünyanın her yanında emperyalizmin körüklediği ırkçılığın ve din, inanç ve düşünce ayrımcılığının yarattığı ve yıllardır süren insanlık dışı vahşet ve katliamları, dünyadaki tüm çalışanların, barış, hoşgörü ve demokrasi anlayışı içinde lanetlediği gündür.
“Biz işçiyiz, memuruz, emekliyiz, işsiziz.
“Biz, aralarındaki her türlü siyasi görüş, etnik köken, ırk, din, mezhep, cinsiyet, meslek ayrımını kenara iterek, insanların demokrasi, özgürlük, barış, kardeşlik, huzur ve mutluluk içinde yaşayacakları bir dünya ve Türkiye yaratmaya çalışan işçi sınıfıyız.
“Biz halkımızın ve ülkemizin umuduyuz.
“Demokrasinin ve ‘egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ anlayışının koruyucusu biziz. İstikrar programını uygulamak için planlanan anti-demokratik düzenlemeler, bizim kararlı tavrımızla parçalanacaktır. Her yerde, herkese, hemen demokrasi anlayışını biz hayata geçireceğiz.
“Din, vicdan ve düşünce özgürlüğünün de güvencesi olan laik ve demokratik cumhuriyeti ve sosyal hukuk devletini her türlü saldırıya karşı biz savunuyoruz. Özerk ve demokratik üniversiteyi, aklın öncülüğünü ve bilimin yol göstericiliğini gözeten ve koruyan biz olacağız.
“Baskıya ve sömürüye karşı mücadele eden insanların umudu biziz.
“Fabrikalar ve maden ocakları kapatılarak ülkemizin bağımsızlığının temeli üretken gücünün yok edilmesine ve alınterimizin ürünü KİT’lerin uluslararası ve yerli tekellere peşkeş çekilmesine, insanların açlığa terk edilmesine karşı, meşru ve demokratik yollardan, en önde biz mücadele ediyoruz. Üretimden gelen gücümüzü, siyasi alandaki gücümüzü ve tüketici olarak gücümüzü etkili bir biçimde biz kullanacağız.
“Anti-demokratik yasa ve uygulamalara, düşünce ve örgütlenme özgürlüğüne getirilen her türlü kısıtlama ve uygulamalara, demokrasiye yönelik her türlü tehdide, işsizliğe ve pahalılığa karşı verilen mücadelede, tüm halkımız, bizim önderliğimizi kabul ediyor, umudunu bize bağlıyor. Ülkemizin özlediğimiz demokrasiye kavuşabilmesi için verilen meşru ve demokratik mücadelede en ön safta mücadele etmeyi temel görev kabul ediyoruz.
“Kamu çalışanlarının grevli toplu pazarlık ve siyasi faaliyette bulunma hakları için verdikleri meşru ve demokratik mücadeleyi tüm gücümüzle destekliyor ve bu haklara biran önce kavuşmaları için mücadeleyi bir görev kabul ediyoruz.
“1 Mayıs’ta, sınıf kardeşliği anlayışını her türlü farklılığın önünde tutarak, alınteri ve beyingücüyle hayatımızı kazanmanın onurunu bir defa daha duymalıyız.
“1 Mayıs’ta, dünyanın ve Türkiye’nin özgür, eşitlikçi ve mutluluk dolu geleceğini yaratacak işçi sınıfının bir bireyi olmaktan bir defa daha gurur duyuyoruz.
“1 Mayıs’ta, dünyanın neresinde olursa olsun, bir işçinin sevinci bizi sevindirsin, bir işçinin üzüntüsü bizim de üzüntümüz olsun.
“1 Mayıs’ta, çocuklarına, sınıfına, halkına, ülkene ve dünyaya karşı olan sorumluluklarını hatırlayarak, ekmek, barış, özgürlük, iş ve demokrasi mücadelesine daha sıkı sarıl. Güç ve eylem birliğini, dayanışmanı her zamankinden daha büyük bir güçle koru ve geliştir.
“Yaşasın işçilerin uluslararası birliği ve dayanışması.
“Yaşasın tüm çalışanların güç ve eylem birliği!
“Yaşasın birlikteliğimiz!
“Yaşasın işçi sınıfı!”
DİSK de 22 Nisan 1994 tarihli açıklamasıyla, 1 Mayıs’a katılım çağrısında bulundu:
Demokratik, bağımsız bir Türkiye için
1 MAYIS’TA ALANLARDAYIZ
1 Mayıs emeğin, emekçinin bayramı.
1 Mayıs, işçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele, dayanışma günü.
Emekçiler, emekçi dostları yine alanlara çıkacak.
Dünyanın dört bir yanında istemlerimiz yankılanacak.
1 Mayıs Türkiye emekçilerinin haklı onuru, gururu.
İşte yine kol kola, omuz omuza yürüyeceğiz.
12 Eylül’ün, 12 Eylül uzantılarının gasp ettikleri haklarımız için,
24 Ocak’la, 5 Nisan’la yitirdiklerimiz için yürüyeceğiz.
Bize söz hakkı tanımayanlara,
Yarattıkları bunalımların faturasını üstümüze yıkanlara,
Örgütlenmemize, düşüncemize, özgürlüklerimize set çekenlere söylenecek sözümüz var.
Alınterimizle, emeğimizle yarattığımız kuruluşları birkaç tekelciye yok pahasına satmaya çalışanlara,
İşimize, aşımıza el koyanlara,
Geleceğimizi karartanlara söylenecek sözümüz var.
İstemlerimiz, irademiz dışında alınan kararları bize zorla dayatmaya kalkanları,
Geleceğimiz üzerinde istedikleri gibi oyun oynayacaklarını düşünenleri uyarıyoruz.
Sermayenin, IMF’nin, Dünya Bankası’nın reçeteleri bizi kurtarmadı. Bundan sonra da kurtarmayacak.
Bu ısrar niye, neden hâlâ tek kuruluşun bu reçetelerde olduğunu söylüyorlar.
“İstikrar paketlerinin” kurtarıcı olmadığını kaç kez yaşayacağız.
Her seferinde refahınız, geleceğiniz için fedakarlık edin diyorlar.
24 Ocak’ı unutmadık. Sadece ekmeğimiz, işimiz değil, en temel haklarımız silah zoruyla elimizden alındı.
Şimdi ikinci kez 24 Ocak’la karşımıza çıkıyorlar.
Ülke ekonomisi bunalımda, fedakarlık edin diyorlar.
5 Nisan kararlarıyla ülke kurtulacak diyorlar.
Zamlarla, işyerlerini kapatmakla, işten çıkarmalarla, emeklilik haklarımızı kısıtlamakla, ücretlerimizi dondurmakla işe başlıyorlar.
Yetmiyor, özgürlükleri, demokrasiyi rafa kaldırmaya çalışıyorlar.
Olağanüstü hale ilan edilsin, sıkıyönetim ilan edilsin, emekçiler susturulsun istiyorlar.
Bu daha ne kadar sürecek?
Sizi kaç kez kurtaracağız?
Artık yeter!
Siz vergi yüzsüzleri,
Kara ekonominin, kayıt dışı ekonominin aktörleri,
Siz faizle, rantla gününü gün edenler. Vermeden almanın,
Üretmeden tüketmenin,
Toplumun sırtından geçinmenin keyfini yeterince yaşamadınız mı?
Bugüne kadar hep biz verdik, artık sıra sizde.
Yanlışlarınızın bedelini ödeyin.
Fedakarlık sırası sizde.
Bunalım istemiyoruz.
Yeni iş alanları açılsın.
Emeğimiz değerini bulsun.
Hastalığımızda, sağlığımızda, yaşlılığımızda güvence içinde olalım.
Üreterek tükettiğimiz gençliğimizin karşılığını alalım. Emekli olmanın, topluma karşı görevlerini yapmış olmanın gururuyla yaşayalım.
Yollarımız, okullarımız, temiz suyumuz olsun.
İnsanlar öldürülmesin.
Barış içinde yaşayalım istiyoruz. İşçiler, emekçiler,
Haklarımıza, özgürlüklerimize sahip çıkalım.
Düşünceye, örgütlenmeye getirilen yasaklara dur diyelim.
Demokrasiye yönelen tehditlere karşı sesimizi yükseltelim.
İnanç, vicdan özgürlüklerimizi koruyalım,
Yeni zam paketlerine karşı duralım.
Kazanılmış haklarımızı almak isteyenleri uyaralım.
Emeğe, emekçilere yönelin saldırılara karşı örgütlenelim.
Yaşamın her alanında demokrasiyi güçlendirelim.
İşçi sınıfı, emekçiler, 1 Mayıs’ı hak ve özgürlük mücadelemizin güçlü bir sesi yapalım.
1 Mayıs’ta işçi sınıfının, emekçilerin gücünü, dayanışmasını yaşatalım.
Pankartlarımızla,
Sloganlarımızla,
Haydi 1 Mayıs’a.
Yaşasın İşçi Sınıfının Birliği
Yaşasın 1 Mayıs
Yaşasın DİSK
Çalışanların Ortak Sesi Demokrasi Platformu olarak hazırlanan ortak afişte, “Emeğimiz, Ekmeğimiz, Geleceğimiz İçin 1 Mayıs; birlik, mücadele, dayanışma” yazıyordu.
1 Mayıs Demokrasi Platformu tarafından İstanbul’da Abide-i Hürriyet Meydanı’nda kutlandı. Mitinge yaklaşık 100 bin kişi katıldı. Mitingde Türk-İş, DİSK ve Hak-İş’in genel başkanları ve Demokrasi Platformu’nu oluşturan örgütlerin temsilcileri konuştu. Miting başarılı bir biçimde gerçekleştirildi. (TÜRK-İŞ Dergisi, Mayıs 1994, s.2-6)
Türk-İş Genel Başkanı Bayram Meral, 1 Mayıs mitinginde aşağıdaki konuşmayı yaptı:
Basınımızın ve televizyonlarımızın değerli çalışanları,
TÜRK-İŞ, HAK-İŞ, DİSK ve Demokrasi Platformunu oluşturan demokratik kitle örgütlerinin sayın yönetici ve temsilcileri,
Sevgili işçi kardeşlerim,
Sendikal mücadelede onurla yer alan memur arkadaşlarım,
Öğretmen, öğrenci, esnaf, ev kadını ve meydanı dolduran değerli kardeşlerim,
İşçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs yürüyüş ve mitingine hoş geldiniz.
Çalışma yaşamında ilk defa, üç işçi konfederasyonu ve memurlarımızın sendikal hak mücadelesini üstlenen kitle örgütlerinin ortaklaşa düzenlediği bu görkemli toplantı; umudunu bu demokratik örgütlere bağlamış, pahalılık cenderesinde hayat mücadelesi veren milyonlarca insanımızın da kalbi ve sesi olmaktadır.
1 Mayıs sevgi ve dostluk günü olduğu kadar, umut günüdür.
İşçi sınıfının bugün memur kitlesi ile bütünleşerek sürdürdüğü mücadelede, ezilenlerin, evine bir kuru ekmek götüremeyen işsizlerin, yarınından endişe eden ve her an kapının önüne konulma korkusu yaşayan çalışanların, işyerlerinin kapatılacağı kaygısı ile uykuları kaçan onbinlerin kavgasını vermek durumundayız.
Sevgili kardeşlerim,
Türkiye ekonomik, siyasal ve sosyal alanda son derece kritik günlere sürüklenerek getirilmiştir.
Ekonomi, tam bir kargaşanın yaşandığı, günlük politikalarla içinden çıkılmaz bir hal almış, fakiri daha da yoksullaştırırken, zengini biraz daha zengin hale getirmiştir.
Ülkeyi bu çıkmaza sürükleyenler, mutfağında tencere kaynamayan işsizi düşünmek bir yana, işsizler ordusuna yeni onbinler katarak ekonomiyi kurtaracaklarını sanmaktadırlar.
Bunun sosyal sonuçlarını düşünmüyorlar.
Sosyal Devlet olma idrakinden yoksun hale gelmişler. Devlet kuruluşlarını haraç mezatla satıp, çalışanların sırtına biraz daha fedakârlık yükleyerek becerisizliklerini ört-bas etmeye çalışıyorlar.
Ekonomi profesörleri, hükümet etmek için değil, paramızı pula çevirmek için, üç günde bir ekonomik politikaları sil baştan yapmak için geldiler adeta.
Hükümet üzerindeki sermayenin baskısı, işçi ve emekçi örgütleri ilk defa birlikte mücadeleye sevk etmiştir.
Bu birlik ve beraberlik sadece bugün için değil,
5 Nisan kararlarına karşı, işyeri kapatma, özelleştirme adı altında işçileri işten atma, zam furyası ile üç rakamlara şimdiden ulaşan enflasyona karşı taleplerimizi kabul ettirinceye kadar ve ondan sonra da sürecektir.
Toplu sözleşmelerin imzalanmasından sonra çıkarılan işçilerimizin dramına seyirci kalabilir miyiz?
Sendikacılardan kurtulmak için kamu kuruluşlarını yok pahasına yerli ve yabancı sermayeye peşkeş çekenlere karşı tepkisiz kalabilir miyiz?
Taşeronlaşma yoluyla işçilerimizin sömürülmesine rıza gösterebilir miyiz?
Biz bugün çalışıyoruz diye, işsizlerimizin yaşam sevincinden yoksun hale gelmiş durumlarını göz ardı edebilir miyiz?
Her sabah kalktığımızda, cebimizdeki paranın satın alma gücünün biraz daha eridiğini görmeye daha uzun süre katlanabilir miyiz?
Hayır sevgili arkadaşlarım.
Bizi yanlış anlıyorlar.
Biz, ülkenin bir köşesinde kan ve gözyaşı akarken, faili meçhul cinayetler her kesimden insanlarımızı yok ederken, yerel sorunlar yaratmak istemediğimizi söyledikçe, onlar bunu bizim güçsüzlüğümüze veriyorlar.
Ülkeyi sevmenin böylesine cezalandırıldığı görülmemiştir.
Biraz gerilere gitmek istiyorum değerli arkadaşlarım.
Genel seçim öncesi bizlerin doldurduğu alanlarda, gözümüzün içine baka baka iki anahtardan söz edenler kimlerdi?
12 Eylül artığı hukuk düzeni ile ülke idare etmenin demokrasi ayıbı olduğunu söyleyenler kimlerdi?
İşçilerin demokratik sendikal haklarını eksiksiz yerine getireceklerini, memurlara toplu sözleşmeli, grevli sendikal hak tanıyacaklarını söyleyenler kimlerdi?
Zonguldak’ta, Karabük’te, yurdun çeşitli yörelerinde bugün kapatacaklarından söz ettikleri işyerlerine 10 bin, 15 bin yeni işçi alacaklarını söyleyenler nerede?
Cumhuriyet tarihinde bütün ekonomik politikalarını emekçilerin, yoksul halkın cebindeki son kuruşları nasıl alacağına dayandıran bir hükümet yoktur.
Sadece hükümet değil, muhalefet de tam bir sorumsuzluk içinde ekonominin batışından siyasal çıkar hesabı yapmaktadır.
Demokratikleşme sürecini başlattıklarını, koalisyon protokolü ve hükümet programı ile ileri sürenler, önce polis copları ile demokrasiyi memurlarımızın sırtında aramaya başladılar.
Demokrasi ayıbı dedikleri Anayasal ve yasal düzenlemeler bütünüyle durmaktadır.
Parlamento, 5-10 kişiyle toplanabilen, milletten aldıkları vekaleti kullanma sorumluluğunu unutmuş görünen bir tablo arz etmektedir.
Hükümetin tutarsız politikalarından siyasal çıkar hesabı yapanlar, bu ülkenin ekonomik batışından kendilerini kurtaracaklarını sanmaktadırlar.
Hükümet de, oylarını aldığı işçiyi, memuru, emekliyi ve dar gelirlileri düşüneceği yerde, şirket kurtarmalarının üstüne üstlük, batık banka kurtarmak için Merkez Bankası yasasında değişiklik yapmıştır.
Her gün gazetelerde, televizyonlarda, Devletin milyarlarını, trilyonlarını soyanları okuyor ve izliyoruz.
Doyumsuz bir soygun sürüyor. Milyarlarla doymuyorlar. Trilyonları götürüyorlar.
Sonra da toplumun her kesiminden fedakârlık beklediklerini söyleyip, cebimizdeki son liralara da göz dikiyorlar, bunları da yok edecek paketler hazırlıyorlar.
Sevgili kardeşlerim,
KİT’leri özelleştireceklerini söyleyenler, bunun alt yapısını oluşturmaktan özenle kaçınmışlardır.
İş Güvencesi adı verilen yasa için 1,5 yıl şov yapılmış, Hükümete götürülmüş ve bir komisyona havale ile rafa kaldırılmıştır.
Buna ilişkin ILO’nun 158 sayılı ilkesi, merhum Özal tarafından veto edilen kanunla getirilmek istenmiş, daha sonra kendilerinin iktidarı sürerken, eski Başbakan Cumhurbaşkanı olduğu halde bu yasa yenilenmemiştir.
İşsizlik Sigortası da başta Çalışma Bakanı olmak üzere, Hükümetin günlerce kamuoyunu işgal eden bir gösterici olmaktan öteye gitmemiştir.
Peki, böylesine alt yapısı oluşmayan bir ortamda, kimsenin burnu kanamayacak dedikleri özelleştirmeyi nasıl yapacaklar?
Devletin kamburu olduğunu söyledikleri KİT’lerden, öncelikle PTT’nin T’si, Türkiye Elektrik Kurumu gibi büyük kâr getiren KİT’leri niye satmaya kalkıyorlar?
İç ve dış borçları ödemek için tezgahlanan bu oyunu herkese yutturduklarını sanıp, işten çıkarılacaklara kendi işini kurması için kredi vereceklerini söylüyorlar.
Buna kargalar bile güler.
Sevgili arkadaşlarım,
Her zaman söylüyorum. Fedakârlık, bunu yapabileceklerden istenir.
Bırakınız fedakârlık istemelerini, vergi borcu olanın gecikme faizini, SSK’ya prim borcu olanın gecikme faizini affeden bir anlayış, hangi akla hizmet etmektedir.
Sosyal Sigortalar Kurumu’nu batırmak için çalışsalardı ancak bu kadar başarılı olabilirlerdi.
İşçi emeklisi vergi iadesini geç almaya alıştı, şimdi maaşını alıp alamayacağı korkusunu yaşıyor.
İnsan sağlığı ile oynanıyor ve pahalı ilaç verilmemesi için genelgeler çıkarılıyor. Tedavi edici ilaç yerine, ucuz olsun da hasta isterse ölsün mantığı geçerli.
Bu böyle gitmeyecektir dostlarım.
Çalışanlar olarak üreten bizleriz. Tüketici toplumun da büyük bölümünü oluşturuyoruz. Aynı zamanda seçmeniz.
ANAP iktidarına, yıllarca işçi kesiminin sesine kulak tıkadığı için verdiğimiz ders, o iktidarı şimdi muhalefete düşürdü.
Bugün iktidarda olup sesimizi duymazlıktan gelenler, vaadlerini gerçekleştirmeyenlere de öyle bir ders veririz ki, neye uğradıklarını anlayamazlar.
Nitekim; 5 Nisan ekonomik istikrar paketinin ilanıyla birlikte TÜRK-İŞ, kardeş işçi konfederasyonları ve demokrasi platformunda yer alan kitle örgütleriyle ilk tepkisini 9 Nisan’da Zonguldak’ta ortaya koymuştur.
O mitingde bulunanlar, Karabük demir-çelik fabrikası ile Zonguldak maden ocaklarının kapatılmasının böylesine bir direniş karşısında mümkün olamayacağını anlamışlardır. Dileriz, Hükümet de anlamış olsun.
16 Nisan’da Kırşehir’de, 19 Nisan’da İzmit’te Petrol-İş sendikamızca düzenlenen mitingler, 24 Nisan Pazar günü yine böylesine ortak hareketle Ankara’da düzenlediğimiz miting, emeğin gücünün daha değişik şekilde kullanılmaması arzusuyla ilgililere sinyaller vermiştir. Dileriz bu sinyallerden ders almışlardır.
Değerli arkadaşlarım,
1 Mayıs sadece ülkemiz işçilerinin değil, tüm dünya işçilerinin birlik, mücadele ve dayanışma günüdür.
Bu nedenle, Bosna-Hersek’te insan hakları şampiyonları geçinen ülkelerin gözleri önünde yaşanan katliamın sona erdirilmesini istiyoruz.
Azerbaycan’a karşı dünyanın gözü önünde büyük destek alarak saldırılarını ve toprak işgallerini sürdüren Ermenilerin bu küstahlığına dur denmesini istiyoruz.
Cezayir’de, Kolombiya’da, Güney Afrika’da, Fas gibi ülkelerde öldürülen, saldırıya uğrayan emekçi olsun olmasın bütün insanların maruz kaldıkları zulmü kınıyoruz.
Biz sadece ülkemizde değil, bütün ülkelerde barışın, sevginin egemen olmasını istiyoruz.
Terör ve anarşinin sona ermesini, sıcak savaşlara son verecek kararlı ve kendisine duyulan saygıyı zedelemeyecek, çifte standart uygulamayacak bir Birleşmiş Milletler yapısı istiyoruz.
Kısaca tüm insanlığın mutluluğunu, kardeşliğini diliyoruz.
Daha güzel günlere birlikte uluşacağımız inancıyla sizleri en içten sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. Gücümüzü sizlerden alıyoruz, bu desteğinizi bizden esirgemeyiniz.
Sağ olunuz, var olunuz.
Cumhuriyet, Demokrasi Platformu’nun İstanbul 1 Mayıs mitingini aşağıdaki şekilde anlatmaktadır:
İstanbul Haber Servisi’nin haberine göre, 1 Mayıs İşçi Bayramı her yıl olduğu gibi coşkulu başladı, dayakla bitti. Yaklaşık 100 bin kişinin katıldığı İşçi Bayramı Şişli Abide-i Hürriyet meydanında düzenlenen mitingle kutlandı. Miting sonrasında polisin “dağılın” uyarısına karşı gelen bazı gruplar coplanarak dağıtıldı. Coplamadan gazeteciler de nasibini aldı.
1 Mayıs kutlamaları Demokrasi Platformu temsilcilerinin saat 11:00’de Taksim Atatürk Anıtı’na “1 Mayıs Çelengi” koymasıyla başladı. Atatürk, silah arkadaşları ve şehitler anısına saygı duruşundan sonra temsilciler, toplu halde Kazancı Yokuşu’na yürüyerek 1977 1 Mayıs’ında ölenler için karanfil bırakarak saygı durumunda bulundular. “Yaşasın 1 Mayıs” sloganı atan grup daha sonra otobüslerle toplantı yeri olan Piyalepaşa Bulvarı’na hareket etti.
Yoğun güvenlik önlemleri altında Piyalepaşa Bulvarı’ndaki buluşma yerine gelen gruplar Çağlayan Köprüsü’nün önünde tek tek aramadan geçirildi.
Saat 11:00’den itibaren 1 Mayıs kutlamaları için izin verilen Şişli Abide-i Hürriyet meydanına gelmeye başlayan gruplar, davul zurna eşliğinde “1 Mayıs Marşı”nı söyleyerek yürüyüşe başladı. Yürüyüş ve miting boyunca Valiliğin yasakladığı sloganlar atıldı, pankartlar taşındı.
Karabük, Zonguldak ve Petlas işçilerinin de katıldığı miting devrim şehitleri, 1 Mayıs’ta ölenler ve yurtseverler için saygı duruşuyla başladı. Ardından İstiklal Marşı okundu. Bu arada bazı gruplar, ıslık ve “yuh” sesleriyle marşın söylenmesini engellemeye çalıştılar. Bilgesu Erenus’un Türkçe-Kürtçe söylediği şarkılar ve 1 Mayıs Marşı’nın ardından konuşmalara geçildi. İlk konuşan Türk-İş Genel Başkanı Bayram Meral, bazı gruplar tarafından yuhalandı. Konuşması boyunca hükümeti sert bir dille eleştiren Bayram Meral, “bugün işçilerin birlik ve dayanışma günüdür” dedi. Meral, şöyle devam etti: “12 Eylül yasaları demokrasi ayıbıdır diyenler bugün ülkeyi 12 Eylül yasalarıyla yönetiyorlar. Bugün bizim burada sergilediğimiz gücümüz onlara çeki düzen verecektir.”
Hak-İş Başkanı Necati Çelik’in konuşmasının başında yağan yağmura “bu rahmettir, rahmetten korkulmaz” demesi üzerine bazı gruplar yuhalamaya başladı. Konuşması süresince sık sık yuhalanan Çelik, “Bu hükümet sermaye ağırlıklıdır. Sermayeye gücü yetmeyen ücretleri dondurmak isteyen hükümete hadi canım sen de deyin, gücünüz yetiyorsa hayatı, enflasyonu dondurun,” diye konuştu.
DİSK Genel Başkanı Kemal Nebioğlu da konuşmasında işçi sınıfının hiçbir zaman iktidar olamadığını vurguladı. Nebioğlu, “ülke ekonomisini kimlerin bu hale getirdiği açıktır. 24 Ocak kararlarından beri ülkede her istedikleri neredeyse kanun olan sermaye çevreleri bu bunalımın sorumlusudur,” dedi.
Mitinge katılan gruplar saat 14:00’ten itibaren dağılmaya başladı. Polis küçük gruplar halinde yürüyen göstericileri “dağılım” uyarısının ardından coplamaya başladı. Yaklaşık 30 kişi çeşitli yerlerinde yaralandı. Yaralılar arasında “Şoför İdris” olarak bilinen eski kuşak sosyalistlerden 83 yaşındaki İdris Erdinç’in de bulunduğu gözlendi. Olayları görüntülemek isteyen gazetecileri engelleyen polisler, aralarında gazetemiz muhabirlerinin de bulunduğu bazı gazetecileri tartaklayarak filmlerine koydu. ATV televizyonunun kameramanı Ergül Erdil, Alptekin Aydoğan ve Bengi Morgül bir süre gözaltında tutulduktan sonra serbest bırakıldılar. Erdil’in görüntü kasetlerine el konulurken kamerası da polislerce kırıldı. (Cumhuriyet, 2.5.1994)
Mitingin ilk gerginliği, Çağlayan Köprüsü altında kurulan polis barikatında yaşandı. Onbinlerce insanın tek tek aranmak istenmesine tepki gösteren gruplarla polis arasında coplu-sözlü tartışmalar görüldü. Bu arada grubun arasında kalan bir polisin yere düşen şapkası yakıldı.
Gruplar, miting alanına sloganlarla girmeye başladı. Gün boyunca Vilayet’in “yasak slogan ve pankart” listesi delindi. Sürekli, “yaşasın 1 Mayıs”; “yaşasın işçilerin birliği”, “Hükümet istifa, Tansu Amerika’ya”, “Sivas’ın hesabı sorulacak”, “1 Mayıs bizim bayramımız, engelleyemezsiniz, yasaklayamazsınız”, “vur vur inlesin, sermaye dinlesin”, “geliyor geliyor, madenciler geliyor”, “madenler bizimdir, kapatılamaz”, “Demirçelik kapatılamaz”, “Ankara Ankara duy sesimizi, bu gelen işçinin ayak sesi”, “faşizme karşı omuz okumaz”, “işçiyiz, haklıyız, kazanacağız”, ”Karabüke uzanan eller kırılsın”, “Ölmeye ölmeye geldik, hükümetten hesap sormaya geldik”, “caney caney işte meydaney, melek yüzlü şeytan nerdesin haney”, “işçiler burada, hükümet nerede” sloganları atıldı.
Bazı gruplar miting sırasında Marx, Engels, Lenin, Mao, Stalin, Castro, Che Guevara’nın posterlerini taşırken, “Mahir, Hüseyin, Ulaş, kurtuluşa kadar savaş” sloganı atıldı. 68’liler de kendi pankartları altında 1 Mayıs Marşı’nı söyledi. Bu arada alanda Özçelik İş Sendikası’nın “Atam Cumhuriyeti ve fabrikaları korumak namus borcumuzdur” pankartı yer aldı.” (Cumhuriyet, 2.5.1994)
Mitingin dağılması sırasında bazı siyasi gruplarla polis arasında tartışmalar oldu; polis, bu grupları copladı. Ancak kimse gözaltına alınmadı.
Demokrasi Platformu İstanbul 1 Mayıs Tertip Komitesi 3 Mayıs 1994 günü bir basın açıklaması yaparak, mitingi değerlendirdi. Değerlendirmede şu görüşler yer aldı:
“Yaşanan kimi olumsuzluklara karşın 1 Mayıs ’94 işçi sınıfının, emekçilerin en geniş güç ve eylem birliğinin sağlanması açısından önemli ve tarihsel bir kazanımdır. İşçi sınıfı ve tüm emekçiler 1 Mayıs ‘94’te artık görmezden gelinemeyecek bir güç olduklarını kanıtlamıştır. 1 Mayıs ‘94’te edindiğimiz deneyim, çıkardığımız dersler gelecekte kuracağımız birlikteliklerin sağlam temeller üzerinde yükselmesinde en önemli unsur olacaktır. 1 Mayıs ’94 Tertip Komitesi olarak işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma gününün, anlamına uygun bir biçimde kutlanmasına katkı veren, emeği geçen herkesi kutluyoruz.” (TÜBA, İİÇB, No.966, 9 Mayıs 1994, s.4)
Demokrasi Platformu Başkanlar Kurulu 4 Mayıs 1994 günü Ankara’da toplanarak 1 Mayıs’ta yapılan mitingleri, 5 Nisan kararlarını, demokratikleşme paketini ve güncel gelişmeleri değerlendirdi.
Türk-İş Genel Başkanı Bayram Meral, 4 Mayıs 1994 günü düzenlediği basın toplantısında, 1 Mayıs mitingleri sonrasında meydana gelen olaylara ilişkin aşağıdaki değerlendirmeyi yaptı:
1 Mayıs, işçi sınıfının uluslararası birlik, dayanışma ve mücadele günü olarak, başta İstanbul, İzmir ve Ankara olmak üzere, birçok bölgemizde sendikalarımız ve diğer demokratik kitle örgütleri tarafından büyük bir coşkuyla ve başarıyla, gerçek özüne ve geleneklerimize uygun bir biçimde kutlandı. Ancak, miting meydanında yaşanan olumlu hava, Ankara ve İstanbul’da mitingin dağılması sırasında, güvenlik güçlerinin bir bölümünün takındığı tavır nedeniyle büyük ölçüde zedelendi.
TÜRK-İŞ ve Demokrasi Platformu’nu oluşturan HAK-İŞ, DİSK ve diğer demokratik kitle örgütleri, 1 Mayıs kutlamalarına tüm halkımızı davet etmiştir. Çok farklı siyasi eğilimlerden onbinlerce insan, ekmek-barış-özgürlük ve demokrasi amacıyla ve daha huzurlu bir Türkiye yaratılmasına katkıda bulunmak isteğiyle bu mitinge katılmıştır. TÜRK-İŞ görevlileri, mitingler sırasında tertip komitelerinin koyduğu demokratik kurallara uyulması konusunda gereken uyarılarda bulunmuş ve kurallara genellikle uyulmuştur. Kurallara uymayan çok az sayıda kişiye de, 1 Mayıs’ın gerektirdiği hoşgörü içinde yaklaşılmış, hiçbir olayın çıkmasına izin verilmemiştir.
TÜRK-İŞ, aynı hoşgörüyü güvenlik güçlerinden de beklemektedir. TÜRK-İŞ, yıllardır sürdürdüğü büyük çabayla, geçmişte istenmeyen olayların yaşandığı 1 Mayıs’ları, halkımız için bir bayrama dönüştürme çabası ve gayreti içindedir. Güvenlik kuvvetleri içinde bazı kişilerin, 12 Eylül öncesinin 1 Mayıs’larını hatırlatır tavırları, olayların sakinleşmesine değil, hızla tırmanmasına yol açmaktadır. TÜRK-İŞ, ülkemizin birlik ve bütünlüğüne her zamankinden daha fazla ihtiyacımızın olduğu bir dönemde, güvenlik güçlerini de sakin olmaya, olayların tırmanmasına yol açacak davranışlardan kaçınmaya davet etmektedir. TÜRK-İŞ, güvenlik güçleri içinde bazı kişilerin mitingden dağılanlara karşı takındıkları tavrı da üzüntü ve kaygıyla karşılamaktadır. Hele SHP Milletvekili Salman Kaya’ya, Türkiye’nin güvenliğini teslim ettiğimiz bazı kişilerce yapılanları iyi niyetle açıklayabilmek mümkün değildir.
TÜRK-İŞ’in bu konudaki tavrı son derece açıkken, basına yansıyan bir yanlış bilgiyi de düzeltmek istiyorum. Mitingler sonrasında meydana gelen olaylardan tamamıyla habersiz olduğum bir anda, bir televizyon muhabirinin, güvenlik güçlerinin mitingdeki tavrına ilişkin bir sorusuna muhatap oldum. Sorunun, mitinge gelenlerin ellerindeki bazı pankartların sopalarının alınması olduğunu zannederek cevap verdim Daha sonra olayları ve durumun vahametini öğrenince, Flash TV’de yaptığım konuşmada TÜRK-İŞ’in yukarıda belirttiğim tavrını açıkladım. Durumu kamuoyuna tekrar duyuruyorum.




















































































