Gıda güvenliğinin ülkelerin sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin ayrılmaz bir parçası olduğunu belirten Beykoz Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Y. Birol Saygı, insanların, toplumların gelişmesi ve sürdürülebilir olması için gıdada güvenliği kaçınılmaz olduğunu ve bunun için de bilimin merkeze alınması gerektiğini söyledi.
Değişimin hızla yaşandığı dünyamızda, gıdanın güvenli olması ihtiyacının sabit olduğuna işaret eden Dr. Y. Birol Saygı, "Dünya, sosyoekonomik, çevresel ve politik cephelerden daha önce görülmemiş bir baskıyla karşı karşıya. İnsanlara yeterli, besleyici, güvenli gıda sağlamak için tüm sektörlerde ve tedarik zincirinde sürdürülebilir tarım uygulamalarına doğru bir kayma gerekiyor. Böyle bir değişildik çevresel etkileri en aza indirmeli, iklim değişikliğini azaltmalı ve ekonomik büyümeyi ve sosyal eşitliği desteklemeli. Çünkü gıda güvenliği bilim merkezli" dedi.
Tüketicinin korunmasının çağlar boyunca önemli olduğuna işaret eden Dr. Saygı, "Asurlular tahıllar için ağırlık ve ölçümler belirledi. Mısırlılar bazı gıdalar için etiket olarak parşömenler kullandı. Günümüzde ise tüketicinin sağlığını korumak için gıda katkı maddeleri ve pestisit kalıntıları inceleniyor. Kimyasal ve mikrobiyolojik bulaşmayı önlemeye veya gıdaların genetik olarak modifiye edilmesinden hayvansal üretimde büyümeyi teşvik eden antimikrobiyallerin kullanılması kadar tüm ayrıntılara dikkat ediliyor. Zaman değişse de tüketiciyi koruma hedefi aynı kalıyor" şeklinde konuştu.
Güvensiz gıdaların insan sağlığı ve ekonomiye büyük zarar verdiğim kaydeden Dr. Y. Birol Saygı, "Her yıl küresel olarak 600 milyondan fazla insan gıdalardan hastalanıyor. 420 bin kişi bakteri, virüs, parazit, toksin veya kimyasallarla bulaşmış gıdaları yemekten ölüyor. Ekonomik olarak güvensiz gıdaların maliyeti, özellikle düşük ve orta gelirli olmak üzere küresel olarak yüksek olduğu kadar üretkenliği de azaltıyor" ifadesini kullandı.