2008 KRİZİ TÜRKİYE’DE YOKSULLUĞU ARTIRDI
ABD´de başlayan kriz AB´ye sıçradı. Bu durum da, en büyük ticaret ortağı olduğu için Türkiye ekonomisini vurdu. Ekonomik büyüme dibe indi, işsizlik tırmandı birçok firma iflâs etti
KÜRESEL ekonomiye entegre olmuş Türkiye ekonomisini 2008 küresel ekonomik krizinin etkilememesi düşünülemezdi. Öyle de oldu. Her ne kadar dönemin Başbakanı Erdoğan, "Bizi teğet geçecek" dese de öyle olmadı, vurdu geçti. ABD’de başlayıp daha sonra AB ülkelerine sıçrayan kriz, ekonomilerde ciddî anlamda şoklara yol açtı. Bu kriz sonucu; birçok AB ülkesi batma durumuna geldi. En büyük darbeyi de; ülke yönetimi Troyka’ya geçen Yunanistan yedi. Bununla birlikte, AB’nin güçlü ülkeleri ise finansal anlamda birçok eylem planı ortaya koydu. Türkiye ile AB ülkeleri arasında ciddî bir dış ticaret ilişkisi bulunduğu ve ihracatımızın yaklaşık yarısını oluşturduğu için Türkiye’yi de olumsuz etkiledi.
Cari açık arttı
Krizde olan Avrupa ile Türkiye arasında ticari ilişkiler azaldı, Türkiye’nin cari açığı arttı, makro ekonomik veriler kötüleşti, eksi büyüme oranı artan işsizlik ve yoksullukla beraber Türkiye de küresel krizden nasibini aldı. Türkiye’nin en önemli sorunlarının başında gelen carî işlemler açığı, bu krizle beraber artış gösterdi. Carî açık ile işsizlik olgusu birbirleriyle bağlı olduğundan, artan carî açıkla beraber işsizlik oranlarında yükselme meydana geldi. İşsizlik; beraberinde yoksulluğu getirdiğinden, bu yoksullukla mücadele kapsamında, artan devlet müdahalesi ile sosyal yardımlarında artış gözlemlendi. 22 milyon yoksul, yardımlarla geçinir duruma geldi.
İşsizlik tırmandı
Bu krizin en ağır etkileri Euro Bölgesi’nde hissedildi ve bölge ekonomisinde ciddî şekilde daralma yaşandı. Yaşanan kriz ortamında, Türkiye’nin de bölge ülkeleri ile olan ihracatında azalmalar oldu, ülkeye sermaye girişinde düşüşler yaşandı, dolayısıyla dış talep daralmasıyla karşı karşıya kalındı. Küresel finansal kriz; birçok ülkede olduğu gibi, Türkiye’de de oldukça yıkıcı sonuçlara sebep oldu, bu paralelde ekonomik ve toplumsal hayatta olumsuz gelişmeler yaşandı. Özellikle 2008’in ikinci yarısından 2009’un son çeyreğine dek yoğun olarak yaşanan finansal krizle birlikte, üretim ve millî gelir sürekli azalırken, işsizlik oranı artarak tarihî seviyelere ulaştı. Krizin yoksulluğu arttırıcı etkisi, öncelikle iş kayıplarına sebep olmasıyla ortaya çıktı. Krizin etkisiyle, Dünya çapında işsiz sayısı 200 milyona ulaştı, kriz öncesi %5.5 olan küresel işsizlik oranı, 2009 yılında %6.2’ye yükseldi. Türkiye’de bu dönemde artan işsizlik oranları, dikkati çekti. TÜİK verilerine göre 2008 yılında %11,0 olan işsizlik, küresel ekonomik krizin etkisiyle 2009 yılında 3 puan artarak %14’e ulaştı. Bu dönemde makro ekonomik verilerde ve yoksulluk katsayılarında artışlar oldu Ekonomik krizler; ilk olarak Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerdeki kırılgan kesimleri etkileyerek yoksullaştırmaya itti.
Kayıt dışı istihdam
Bu dönemde kayıt dışı istihdamda artışlar meydana geldi. Türkiye’de 2006’da yüzde 47’den 2008’de yüzde 43,5’e düşmüş olan kayıt dışı istihdam oranı, tekrar bir ivme kazandı ve 2008 yılına oranla, 2009 yılı sonunda yüzde 0,4 artarak ve kayıt dışı ekonomide mevcut kayıt dışı çalışanlara 108.000 kişi daha ilâve ederek, 2009 sonunda yukarı doğru giden bir eğilim gözlendi. Yine bu dönemde; Türkiye’de sosyal harcamalar kapsamında artışlar oldu. Kriz sebebi ile mevcut ve yeni dezavantajlı gruplara sosyal yardımlar anlamında ciddî kaynaklar aktarıldı.
Ekonomi küçüldü
Küresel kriz, bütün Dünya’da olduğu gibi, Türkiye’de de belirsizlikleri arttırdı. Artan belirsizlik, hem güven ortamını, hem de ileriye dönük beklentileri olumsuz etkileyerek yatırım ve tüketim kararlarının ertelenmesine ve ekonomik aktivitenin ciddî oranda yavaşlamasına sebep oldu. Türkiye’nin üretim kapasitesindeki artış sınırlandı ve mevcut kapasitenin kullanımı olumsuz yönde etkilendi. GSYH; 2008 yılının son çeyreğinde yüzde 6,5 oranında azaldı ve 2008 yılı GSYH artışı yüzde 0,9 olarak gerçekleşti. Dönemler itibarıyla bakıldığında, 2009 yılının ilk çeyreğinde yüzde 14,3 olan ekonomideki daralmanın, yılın ikinci çeyreğinde yüzde 7’ye gerilediği görüldü. Ekonomideki bu daralma, pek çok ülkede olduğu gibi ülkemizde de, istihdamın azalmasına ve işsizliğin artmasına yol açtı. Harcamalar, büyümeden bağımsız bir şekilde, bütçede öngörülen düzeyde gerçekleşmeye devam etti. Ayrıca, krizin etkilerini azaltmak amacıyla bazı harcama kalemlerinde ilâve artışlara gidildi. Ekonomik faaliyetteki daralma sonucu; sosyal güvenlik sisteminin prim tahsilatı, hedefin altında kaldı ve sosyal güvenlik sisteminin açığında belirgin bir artış yaşandı. Türkiye; dolar ve Euro’nun yükselişine, kredi faiz oranlarının artmasına ve özellikle konut kredilerinde 20 yıla kadar çıkan kredi vadelerinin bazı bankalarca 5-10 yıla kadar geriye çekilmesine engel olamadı.
Yoksulluk uçurumu 8 kat
TÜİK’in araştırmasına göre; krizin en fazla hissedildiği yıl olan 2010’da, millî gelirde yüzde 20’lik gruplarda, en yüksek gelire sahip son gruptakilerin toplam gelirden aldığı pay %46,7 iken, en düşük gelire sahip ilk gruptakilerin toplam gelirden aldığı pay %5,8 oldu. Yani uçurum büyüdü. Buna göre, son yüzde 20’lik grubun toplam gelirden aldığı pay, ilk yüzde 20’lik gruba göre 8 kat oldu. Celir dağılımı eşitsizlik ölçütlerinden gini katsayısı; bir önceki yıla göre 0,002 puan artış ile 0,404 oldu. Katsayı, kentsel yerleşim yerleri için 0,394, kırsal yerleşim yerleri için ise 0,385 olarak tahmin edildi.
IMF, ÜLKELERE KEMER SIKTIRDI
2008 küresel ekonomik krizi; başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere, bütün Dünya ekonomilerini derinden etkiledi. Bu kriz; özellikle Euro Bölgesi ülkelerini çok büyük ekonomik şoklarla karşı karşıya bıraktı. Bu dönemde IMF ülke anlaşmalarında ciddî artışlar yaşandı ve birçok AB ülkesi batma noktasına geldi. Kriz; başlangıç olarak konut piyasaları sistemi olan (Mortgage) ve vasıfsız kredilerden kaynaklanmış görülüyor. Temelde uygulanan kapitalist sistem sermaye ilişkisi, bu krizin çıkışında etkili oldu. 2000’li yılların başından 2006 yılına kadar olan dönemde şişirilmiş bir ekonomik genişlemeler parasal anlamda başta olmak üzere bir bolluk yaşattı. Büyüme rakamlarındaki artışlar, makro ekonomik verilerdeki iyi göstergeler sermaye sahiplerinin iştahını kabarttı.
Likidite bolluğu
Bu kadar iyi göstergelerin sonucunda; ABD Merkez Bankası FED’e güven arttı.Likide bolluğu ve güven ortamı, finansal kesimin konut kredileri dağtımında özensiz ve dikkatsiz davranması, kredilerin geri dönüşlerinde yaşanan problemler, bir Amerikan devi olan yatırım bankası "Lehman Brothers" in batmasıyla kriz patlak verdi. Her ne kadar FED bu krizi durdurmak için müdahalede bulunsa da; sonuç elde edemedi. Kriz, finansal alandan, reel alana geçmesiyle çok daha derin bir hal aldı. Küreselleşme ve Dünya ekonomilerinin birbirine entegre olması, bu krizin hızlıca yayılmasına sebep oldu, özellikle, AB ülkelerinde çok büyük şok etkisi uyandırdı. Makro ekonomik verilerde ve işsizlik oranlarında ciddî değişimler gösterdi, yoksullaşma eğilimleri izlendi. Türkiye ekonomisi de, ciddî anlamda darbe aldı. Bu dönemde ekonomik büyüme eksi haneleri gösterdi. İşsizlik oranlarında ve yoksulluk kat sayılarındaki artışlar, dikkati çekti. Sosyal politika anlamında; kamu sosyal yardım harcamalarında artışlar da gözlenmekte idi. 2010 yılına gelindiğinde, orta vadeli programda pek çok eylem planı hazırlanıp uygulamaya konularak, kriz öncesi yükselen piyasa ve makro ekonomik verileri trendini yakalamaya çalıştı.