Emeğin Gücü, Emekçinin Yanındayız...
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
Kızılay İçecek
MilkAcademy
AquaAna
LA LORRAİNE
ANADOLU ETAP
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
Kızılay İçecek
MilkAcademy
AquaAna
LA LORRAİNE
ANADOLU ETAP
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
20 Mayıs 2015
‘ENFLASYON HEDEFLEMESİ’Nİ YENİDEN DÜŞÜNMEK

Enflasyon hedeflemesi (EH) kavramı, 1990’larda önce Yeni Zelanda, ardından da İngiltere, Kanada ve Şili merkez bankalarının uyguladıkları yeni para politikalarının ortak adı olarak iktisat yazınına geçti.

‘ENFLASYON HEDEFLEMESİ’Nİ YENİDEN DÜŞÜNMEK
Enflasyon hedeflemesi (EH) kavramı, 1990’larda önce Yeni Zelanda, ardından da İngiltere, Kanada ve Şili merkez bankalarının uyguladıkları yeni para politikalarının ortak adı olarak iktisat yazınına geçti. İlk önceleri söz konusu politikalar ile kastedilen, merkez bankalarının enflasyon tahminlerini ve uygulayacakları politikaları piyasa “aktörleri” ile paylaşması ilkesinden ibaretti. Finansal sermaye hareketlerinin serbestleştirildiği ve kuralsızlaştırıldığı bir ortamda, merkez bankalarının reel olarak uygulayabilecekleri herhangi bir politika aracı zaten ortadan kalkmış durumdaydı. Bu koşullar altında merkez bankalarının bundan böyle enflasyona ilişkin öngörülerini piyasa “aktörleri” ile paylaşmaktan başka yapabileceği pek bir şey de kalmamıştı. 
Ancak, sadece fiyat istikrarı hedefine odaklanan merkez bankalarının çok önemli bir başka politika aracını göz ardı ettikleri görüldü: döviz kuru. Bu çok önemli değişkenin piyasaların spekülatif coşku daralma salınımlarına terk edilmesi sonucu, döviz kurlarında belirsizlik ve oynaklık giderek tüm makro ekonomik dengeleri tehdit eder duruma sürüklendi; “finansal istikrarsızlık” kavramı bu endişenin sonucu olarak doğdu. Geçen haftaki yazımızda döviz kurunun 2001 krizi sonrasında TL’nin aşırı değerli konuma sürüklenmesiyle birlikte başta sanayi sektörleri olmak üzere ulusal ekonomide yol açtığı tahribatın boyutlarına dikkat çekmiştik. Özetlemek gerekirse, 2001 sonrası yaşanan döviz kurundaki ucuzlamanın yarattığı ithalat baskısı sonucunda, Türkiye uluslararası işbölümünde bir ucuz ithalat pazarı olarak sanayisizleşmekte ve finansallaşmaya dayalı çarpık bir büyüme-daralma sarmalına sürüklenmektedir. 
Bu sorun sadece Türkiye ekonomisine özgü olmayıp, Türkiye ile birlikte enflasyon hedeflemesinin büyüsü altında döviz kurunda makroekonomik dengesizlikleri ve söz konusu tahribatı göz ardı eden bir dizi (çoğunlukla Latin Amerika) ülkede de yaşanmaktaydı. Bu gerçekler altında sadece enflasyon hedeflemesini gözeten muhafazakâr merkez bankacılığı yerine ne gibi seçeneklerin geliştirilebileceği de yeni kalkınma yazınının ana gündem maddesi haline dönüşmüştü. 
Bir örnek vermek gerekirse, ortodoks enflasyon hedeflemesi stratejisine almaşık bir seçenek, Arjantin, Meksika ve Brezilya ekonomilerinin 2000 sonrası deneyimlerinden yola çıkarak Roberto Frenkel, Jaime Ros ve Lance Taylor gibi yapısalcı gelenekten gelen iktisatçılar tarafından önerilmektedir. Adı geçen iktisatçılar modern merkez bankacılığının sadece enflasyon hedeflemesi ile sınırlandırılmayarak, bunun da ötesinde, döviz piyasasında sabit ve rekabetçi bir reel kur hedeflemesini de içeren, daha kapsamlı bir para politikası oluşturulmasını önermektedir. Yani, alternatif görüşe göre merkez bankaları sadece fiyat istikrarını değil, döviz fiyatının reel değerini de gözetmelidir. Reel kur hedeflemesinin, bir yandan cari işlemler açığının oluşmasına engel olurken, diğer yandan da emek yoğun ihracatı özendirerek işsizliğin azaltılmasına yardımcı olacağı düşünülmektedir. 
Dolayısıyla merkez bankaları enflasyonla mücadele hedefinden vazgeçmeden, döviz piyasasında rekabetçi bir reel kuru da hedefleyerek ekonominin reel sorunlarının çözümüne daha aktif olarak katkıda bulunmalıdır. Bu hedefe ulaşmak için merkez bankaları ekonominin diğer birimleri ile koordineli olarak çalışmalı ve gereğinde sermaye hareketlerini daha aktif olarak yönlendirmeli, spekülatif ve borçlanmayı özendirici unsurlarından arındırmaya çalışmalıdır. 
Küresel ekonomide “yeni” merkez bankacılığı tartışmaları böylesine gündemdeyken, acaba Türkiye ve benzeri gelişmekte olan ülkeler bu tartışma ortamını kendi ekonomilerinin özgün yapısal koşullarını gözetecek bir düzeye taşıyabilir mi? Acaba bu küresel tartışma ortamı söz konusu ülkelerde merkez bankalarının kalkınma, sanayileşme, istihdam ve yatırım stratejilerinin yürütülmesinde önemli bir aktör olarak görevlendirilmesi için bir fırsat olarak kullanılabilir mi? 
 
Mustafa Kemal ve arkadaşlarının “toptan milletçe bizi mahvetmek isteyen emperyalizme ve bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı” Anadolu ihtilalinin ateşini yaktıkları 1919 Mayıs’ının doksan altıncı yıldönümünü şükranla anıyoruz. Tüm Türk ulusuna kutlu olsun. 
DİĞER HABERLER
GENEL BAŞKANIMIZ İBRAHİM ÖREN, SÜRDÜRÜLEBİLİR GIDA ZİRVESİ’NE KATILDI
GENEL BAŞKANIMIZ İBRAHİM ÖREN, SÜRDÜRÜLEBİLİR GIDA ZİRVESİ’NE KATILDI

TÜGİS (Türkiye Gıda İşverenleri Sendikası) tarafından organize edilen Sürdürülebilir Gıda Zirvesi bugün itibarıyla gerçekleştirildi. Gıda sektörünün tüm paydaşlarını bir araya getiren zirveye Genel Başkanımız İbrahim ÖREN katılım sağladı.

BAŞTEMSİLCİLERE YÖNELİK SOSYAL İLETİŞİM EĞİTİMİ GERÇEKLEŞTİRİLDİ
BAŞTEMSİLCİLERE YÖNELİK SOSYAL İLETİŞİM EĞİTİMİ GERÇEKLEŞTİRİLDİ

Örgütlü olduğumuz işyerlerimizdeki baştemsilcilerimize yönelik düzenlenen Sosyal İletişim Eğitimi Eskişehir sosyal tesislerimizde Firuz Kanatlı Konferans salonunda gerçekleştirildi.

İŞÇİ TARAFIYLA İSTİŞARE YAPILACAK
İŞÇİ TARAFIYLA İSTİŞARE YAPILACAK

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, Asgari Ücret Komisyonu’nun ikinci toplantısı öncesi, ilk toplantıya katılmayan Türk-İş’e ayrıca bir davet yapılıp yapılmayacağı sorusuna “Sosyal diyalog gereği her türlü süreci işleteceğiz. Sendikaların görüşlerini alacağım. Mutlaka istişarede bulunacağız” yanıtını verdi.

IUF “GIDA İŞLETME BÖLÜMÜ YÖNLENDİRME GRUBU VE  STRATEJİK LİDERLİK KOMİTESİ” TOPLANTISI  9–12 ARALIK TARİHLERİ ARASINDA GERÇEKLEŞTİ
IUF “GIDA İŞLETME BÖLÜMÜ YÖNLENDİRME GRUBU VE STRATEJİK LİDERLİK KOMİTESİ” TOPLANTISI 9–12 ARALIK TARİHLERİ ARASINDA GERÇEKLEŞTİ

IUF tarafından 9–12 Aralık tarihleri arasında İsviçre’nin Cenevre kentinde düzenlenen Gıda İşletme Bölümü Yönlendirme Grubu Toplantısı ile Stratejik Liderlik Komitesi Toplantısı’na sendikamız adına Genel Başkanımız İbrahim Ören ve Genel Mali Sekreterimiz Ali Bükülmez katılım sağladı.