Emeğin Gücü, Emekçinin Yanındayız...
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
09 Eylül 2014
TAMAH-KAR, GÜNAH-KAR, BİR DE ÖLENLERİ SUÇLAR!

Tamah-kar, Günah-kar bir de ölenleri suçlar…

TAMAH-KAR, GÜNAH-KAR, BİR DE ÖLENLERİ SUÇLAR!

 Tam 2 yıl önceydi…

Susurluk’tan beş depo mühimmat Afyon’a getirilmişti.
 
Yakında teftiş vardı.
 
Komutan hepsinin iki depoya sığdırılmasını emretti.
 
Mühimmat uzmanı Astsubay Bedri Nayim, “Gece yarısı, çoğu acemi erlerle bunun yanlış olduğunu” söyledi.
 
Komutan ısrar etti. Astsubay “yazılı emir” istedi.  “Oda hapsi” dendi.
 
İki astsubay, 23 asker, kamyon farıyla bomba taşıyıp depoya istiflemeye zorlandı.
 
Sonra…
 
25 aile, evlatlarıyla, eşleriyle, kardeşleriyle, babalarıyla, nişanlılarıyla birlikte paramparça oldu.
 
20 bin el bombası 20 kilometreye…
 
Paramparça askerlerin dokuları 6 kilometreye yayıldı.
 
O kadar çok istifleme olmuştu ki, duvar bile içeriye çökememişti.
 
Öyle şiddetliydi ki, kolonların, zeminin yeri bile değişmişti.
 
Öyle yakıcıydı ki, sıcaklık 3-4 bin dereceye yükselmiş, yorgun ama güçlü bedenleri bile bir çırpıda eritmişti.
 
İşte o evlatlar 6 kilometreden kazındı.
 
Şöyle düşünün:
 
6 kilometre boyunca evladınızdan bir doku arıyorsunuz; bir dişi, bir kılı, bir parça deriyi, fırlamış bir kemiği, bir kumaşı, bir tırnağı, kömürden bir cesedi…
 
Evladınızın DNA’sını arıyorsunuz…
 
Onun mezarına yanlışlıkla tertibi gömülmesin diye!
 
O yanlışlıkla tertibinin kabrine konmasın diye!
 
Şöyle düşünün:
 
(Askeri bilirkişiye göre) 3-4 bin derece bir sıcaklıkta eridi evladınız…
 
20 bin bombayla paramparça dağıldı 6 kilometreye…
 
Paşa keyifleri, mantıksız emirleri yerine gelsin diye kimi komutanın.
 
Ve evladınız paramparça, toprak altında iken…
 
Emir-komuta zincirinin alttakileri 6 kilometreden kazınmışken; emir sahipleri serbest ve görevde…
 
Ve şöyle düşünün:
 
Yüreğinizde 3-4 bin derece sıcaklık…
 
İçinizde acı, gözünüzde son hali…
 
Burnunuzda evladınızın kokusu, elinizde son dokusu…
 
Bir de siz yargılanıyorsunuz; mahkemeye hakaretten.
 
Yetmiyor.
 
Ölü astsubaylar “esas komutanmış” gibi patlamadan sorumlu tutuluyor…
 
Ki ölüler kendi ölümlerinden suçlu bulunsun…
 
Ki suçluların kendilerini infazı makul bulunsun…
 
Ki komutanların terfiine, siciline halel gelmesin!
 
***
 
Hemen ondan 6 ay, bugünden 2.5 yıl önce.
 
Van’da depremden canlı çıkabilmiş bir işçi; kocanız, kardeşiniz, evladınız.
 
Ekmek İstanbul’da bir AVM inşaatının ağzında.
 
Cilalı AVM yapanlar, işçilere naylon çadır münasip görmüş.
 
Tek çıkışlı Sahra çadırı.
 
Dışarıdaki fazla sünger yatakların da içeriye istiflenmesi emredilmiş.
 
Mart soğuk hala, içeride elektrikli ısıtıcı; ekli, bantlı, açık kablolar.
 
Sonra…
 
Çadırın gecesine bir canavar gibi saldırıp naylonla birlikte 11 işçiyi eriten alevler.
 
Yetkililerden sözler, laflar, boş laflar.
 
Babası naylon çadırda eridikten sonra doğan bebek, mahkeme koridorlarında emzirilerek, hiç görmediği babasının mezar taşını öperek, iki yaşında.
 
Şöyle düşünün:
 
Eriyen sizin kocanız, evladınız, kardeşiniz.
 
Ve mahkemede bilirkişi raporu diyor ki…
 
Sünger yatakları tek çıkış kapısına istifledikleri için… Sahra çadırının yabancısı olmadıkları için… Maktuller de kendi ölümlerinde kusurludur!
 
Ki kurbanlar kendi ölümlerinin celladı sayılsın!
 
***
 
Özellikle 2007-2008.
 
Tersanelerde işçi ölümleri katliama dönüşmüş.
 
Aşırı sipariş, aşırı çalıştırma, aşırı taşeronlaşma, aşırı kâr hırsı.
 
Neredeyse her gün yazıyorum.
 
Tersanecilerin başı, Oda Başkanı, “Ölebileceklerini bilmeliler. Burası tekstil atölyesi değil” diyor, kibirle.
 
Yıllar sonra, başbakanı ile kısık sesle tapesi çıktığında ise çok kibar; Başbakan’ın bitmiş bir askeri ihalenin bozulup ona verileceğini duyurmasıyla kendinden geçiyor.
 
O sıra da kendi tersanesinde üç ölü işçi daha yatarken!
 
Zaten gülüm, “Tekstil atölyesi” de öyle çiçek desenli, pamuk gibi kumaştan değil.
 
Misal Bursa’da bir atölyede, hava almaya çıkıp işi aksatmasınlar diye, gece mesaisinde içeri kilitlenen 5 kadın işçi alev alev yanıyor.
 
İstanbul’da, sel götürürken zorla çalıştırılmak için servis aracına yüklenen tekstil işçisi kadınlar boğuluyor.
 
Fakat işte, işçileri sorumlu tutuyor tersane patronu; para ve nüfuz gücüyle.
 
Çünkü, çünkü…
 
Ölümlerin hesabını ona sorması gereken İş Güvenliği Müdürü, hükümetin sabit sermayesi, 6-7 yılında 6-7 bin ölümü izlemiş Efendi de patronlardan yana, ölü işçilere vura vura demiş ki:
 
“Tersanelerde ölüm fazla değil. Madenlere bakın. Tersane işçileri köylü. Toprağa basmaya alışmış. Yukarı çıkınca düşüyor.”
 
Devleti ve kolladığı sermayesi böyle vicdan dolu işte.
 
O işçiler sadece yukarıya çıkınca değil; efendiler filika denesin diye bir sandal dolusu işçi denize fırlatıldığında da boğuluyorlar.
 
***
 
Bunca cinayetin orta yerinde, hiç utanmadan, sıkılmadan… bak, günahtan ve Allah’tan da korkmadan neden böyle konuşuyorlar?
 
Kutuları, kasaları, sıfırları halel görmesin…
 
İşçiler kendi ölümlerinin kusurlusu, kendi kurban edilişlerinin celladı, kendi maktullüklerinin katili, kendi ölümlerinin yap satçısı sayılsın diye.
 
Çünkü tamah arsızlığı, günah korkusunun bile önüne geçmiş işte!
 
***
 
Şimdi de Rezidans Beyi ne dedi?
 
“O saatte çalışma yoktu. İşçiler hazırlık için çıkmış. Sektörde olur böyle vakalar. Bedelinin ödetilmesinin takipçisi olacağız. Tedbirler alınıyor ama çalışanların aynı hassasiyeti göstermediğini biliyoruz.”
 
Sanki bedeli başkası ödemeliymiş, sanki kendi ölümlerinin sorumlusu yine işçilermiş gibi.
 
***
 
Yani iki gözüm…
 
301’i birden, o çok övülen madene gömülenler…
 
3-4 bin derecede kavrulup parçaları 6 kilometreye dağılanlar…
 
Naylon çadırda eritilenler…
 
Kepenkleri indirilmiş ekmek fırınında sıkışıp alevlerle kavrulanlar…
 
Atölyeye kilitlenen işçi kadınlar…
 
Filikayla ölüme atılanlar…
 
15’inci kattan, 32’inci kattan betona çakılanlar suçlu!
 
Çünkü efendiler işçilerden de iyi biliyor ki, bu esasında sınıf savaşıdır…
 
Ve sermaye lejyonlarının devletlu, hisseli, borsalı, kasalı, kibirli komutanları; işçilerin maruz kaldığı katliamlar için bile işçileri suçlarlar!
 
 ***
 
Ama siz yine de bir düşünün:
 
Evladınız o cephanelikte…
 
Kocanız o çadırda…
 
Nişanlınız o madende…
 
Babanız o filikada…
 
Kardeşiniz o asansörde diye!
DİĞER HABERLER
KANATLI ETİ İHRACATINA KISITLAMA GETİRİLDİ
KANATLI ETİ İHRACATINA KISITLAMA GETİRİLDİ

Ticaret Bakanlığı kanatlı eti ihracatına kısıtlama kararı aldı. Son dönemde fiyatlarıyla tartışma konusu olan beyaz et tarafında ihracat kısıtlaması için düğmeye basıldı.

SORUN ÇOK, ZAMAN YOK
SORUN ÇOK, ZAMAN YOK

Emekçilerin temsilcileri grev hakkından toplu sözleşmeye, düşük maaşlardan enflasyona birçok sorunu dile getirdi.

1996-1998 DÖNEMİNDE İŞVEREN SENDİKACILIĞI VE TİSK
1996-1998 DÖNEMİNDE İŞVEREN SENDİKACILIĞI VE TİSK

TEKGIDA-İŞ SENDİKA AKADEMİSİ 51.Cumhuriyet Hükümeti (II.Çiller Hükümeti) 5.10.1995-30.10.1995 tarihleri arasında, 52. Cumhuriyet Hükümeti (III.Çiller Hükümeti) 30.10.1995-6.3.1996 tarihleri arasında görevdeydi. 24 Aralık 1995 tarihinde gerçekleştirilen milletvekili seçiminde oyların yüzle 21,4’ünü alan Refah Partisi 158 milletvekili çıkardı. ANAP’ın oyu yüzde 19,6 (132 milletvekili) ve DYP’nin oyu yüzde 19,2 (135 milletvekili) düzeyinde kaldı. DSP oyların yüzde 14,6’sını (76 […]

YAPIŞKAN ENFLASYON, YOLDAN ÇIKARIYOR
YAPIŞKAN ENFLASYON, YOLDAN ÇIKARIYOR

Son vaka, Sosyal Güvenlik Kurumu’nda yaşanıyor. Emekli maaşı alabilmek için eşinden boşananların sayısındaki artıştan yola çıkan kurum; boşandığı eşiyle yaşamaya devam eden 2 bin 418 kişi belirledi.