Türkiye 2001 Krizi’nden sonra büyük bir serbestleşMe ve piyasalaşma saldırısına tanık oldu. Bu saldırının en önemli aracı özelleştirmeler oldu. İmalattan tarıma, enerjiden hizmet sektörlerine tüm alanlarda sermayenin çıkarları için piyasacı reformlara imza atıldı. Bu saldırıların yoğunlaştığı dönemde, ülkede büyük bir iktidar hesaplaşmasının yaşanması elbette tesadüf değildi.
Hesaplaşmanın sonucu olarak Türkiye’ye daha piyasacı, daha dinselleşmiş ve emperyalizme daha bağımlı bir elbise giydirilmesi hedefleniyordu. Sürecin baş aktörü AKP, bu hedefin gerçekleştirilmesi için elinden geleni yaptı ve ödülünü aldı. Piyasalaşmanın acı sonuçları toplumsal yaşamda bir bir ortaya çıkmaya başladı. Özellikle kamu hizmetlerine parasız, eşit ve güvenilir bir şekilde ulaşılmasının koşulları tümüyle tasfiye ediliyor.
EĞİTİM ve sağlık hizmetlerinden gerektiği gibi yararlanamaz duruma gelen vatandaş, özel okul, dershane, katkı payı, özel hastane, laboratuvar, görüntüleme ve tanı merkezlerinin ücret ve hizmet fiyatlarını borsayı izler gibi takip etmek zorunda kalıyor. Ulaşım giderek pahalı hale geliyor. Zaten özel sektörün borusunun öttüğü haberleşme, posta ve iletişimde kamunun devreden çıkarılması öngörülüyor. Şimdi serbestleşmede son aşamaya gelindi ve Türkiye piyasa cumhuriyeti ilan edilmek üzere.
Çıkarılmak istenen yeni anayasa yeni cumhuriyetin çimentosu olacak. Bu saldırıya karşı, ilgili sektörler ve hizmet alanlarında çalışan ağırlığı kamuda olmak üzere emekçiler büyük bir mücadele veriyorlar. Verilen mücadeleyi değerli kılan, emekçilerin sadece kendi çıkar ve haklarını değil toplumsal çıkarı savunmaları.
Hatırlanacaktır, Haber-Sen, Bağımsız Haber-Sen ve Türk Haber-Sen, PTT’yi bir anonim şirkete dönüştürerek bu kamu kuruluşunu ticarethane haline getirecek tasarıya karşı 27 Mart’ta etkili bir grev gerçekleştirdi. PTT çalışanları greve çıkarak bir yandan güvencesizleştirmeye, bir yandan da PTT’nin vereceği hizmetin daha pahalı ve kalitesiz hale gelmesine, nihayetinde bu kuruluşun özelleştirmesine tepki koydular.
Benzer bir saldırı, demiryolu ulaştırmasının serbestleştirilmesine ilişkin bir kanun tasarısı ile ulaşım sektöründe de gerçekleştiriliyor. Bu tasarıyla birlikte TCDD’nin parçalanarak şirketleştirilmesi ve demiryolu ağının serbestleştirilerek özelleştirilmesi amaçlanıyor. Sonuç, demiryolu ulaşımında kamu hizmeti anlayışının yerine sermaye ve piyasanın çıkarlarının konması olacak. BTS ve Türk Ulaşım-Sen’in çağrısıyla TCDD çalışanları dün 24 saatlik greve gitti.
Gerek PTT, gerekse TCDD çalışanlarının yaptığı grevler, hükümetten ve ilgili kurumların yöneticilerinden gelen tehditlere ve cezalara rağmen başarılı birer eylem oldu. Tüm Türkiye’ye, TBMM’nin yalnızca yeni anayasa değil, bu saldırılar için de çalışmaya devam ettiğini duyurdular. Bugün, PTT ve TCDD emekçilerinin sesine sağlık çalışanlarının sesi eklenecek…
Türkiye’de sağlık sistemi giderek bir piyasa batağına saplanıyor. Sağlıkta dönüşüm politikalarının doğrudan sonucu olan bu durum hizmet alan ve hizmet veren ilişkisini satıcı-müşteri ilişkisine dönüştürüyor. Doktor, hemşire ve tüm sağlık emekçileri ise sağlığını talep eden halkla karşı karşıya kalıyor. Sistemin tüm sorunları, sağlık çalışanlarının omuzlarına yükleniyor. Bu yükle çalışmak zorunda bırakılan Dr. Ersin Arslan, bundan tam bir yıl önce bu sistemin kurbanı oldu. Sağlıkta şiddet bir doktorun hayatını aldı. Sağlıkta piyasalaşmanın derinleşmesiyle artan şiddete karşı "Böyle sağlık sistemi olmaz" diyen TTB ve diğer sağlık örgütleri bugün g(ö)revde olacak. Bitmedi…
Piyasalaşma derinleştikçe güvencesizleştirme ve esnek çalışma emeğin haklarını aşağıya çekiyor. Sendikalar sindirilmeye çalışılıyor. KİT’lerin özelleştirilmesinde bir model haline getirilen THY’de işte bu nedenle grev çanları çalıyor. Hava-iş, 10 Nisan’da grev kararını ilan etti. İşten atıldıkları için direnen işçilerle birlikte tüm THY işçileri, işverenin kölesi olmamak için grev silahını çekmiş bulunuyor. Daha özelleştirilmeden özel sektör mantığıyla yönetilmeye çalışılan ve yandaş sendikanın önünün açılması için hükümetin seferber olduğu ÇAY-KUR’da ise 22 Nisan’da grev başlayacak.
Tekgıda-iş’e üye yaklaşık 9 bin işçi, bugüne kadar sendikalarına ve örgütlülüklerine sahip çıktılar. Şimdi 4 yıldır devam eden yetki problemleri nedeniyle yaşadıkları hak kayıplarını almak için "greve hazırız" diyorlar. Zaman grevi gösteriyorsa, dayanışma görevdir.