Emeğin Gücü, Emekçinin Yanındayız...
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
02 Mart 2011
BÜYÜK İNSANLIK’ UYGARLIĞI UYARIYOR

Kuzey Afrika’da patlak veren devrimler dalgasının arkasındaki etkenler derin ve kalıcı sorunlardan kaynaklanıyor. Bu da uygarlığımızın yoluna artık böyle devam edemeyeceğini gösteriyor.

BÜYÜK İNSANLIK’ UYGARLIĞI UYARIYOR

 

Kuzey Afrikada patlak veren devrimler dalgasının arkasındaki etkenler derin ve kalıcı sorunlardan kaynaklanıyor. Bu da uygarlığımızın yoluna artık böyle devam edemeyeceğini gösteriyor.

Su, gıda, enerji

Sermaye insanın, doğal çevrenin gereksinimlerine öncelik vermeyen bir kâr makinesi olarak yaşar. Bu var oluşun mantığı, günümüzde artık insanın ve doğanın var oluşunun mantığıyla uzlaştırılamaz bir noktaya ulaşmış gibi görünüyor.

Su ve gıda insan yaşamının, hidrokarbonlar ise uygarlığını egemen örgütlenme tarzının enerji kaynaklarını oluşturuyorlar. Bu yüzden bunları, yaşam açısından stratejik, dolayısıyla tedariki insanın karar mekanizmalarının dışında, kendiliğinden işlediği varsayılan, üstelik insan iradesinden hiç hoşlanmayan bir varlığa bırakılamayacak mallar olarak görmemiz gerekmez mi? Yaklaşık 30 yıldır bize göremeyeceğimiz söylendi. Bunu bize söyleyen akla göre insan yaşamının, hatta uygarlığının, piyasa ekonomisinin yasalarına, diğer bir deyişle kâr makinesiolarak sermayenin yaşam önceliklerine göre düzenlenmesi gerekiyordu.

Bunun böyle olamayacağının, bu malların özellikle de enerji mallarının tedarikinin parası olan alır mantığına bırakılamayacağının ayırdına, ilk önce, mali kaynaklarının, yükselen güçler karşısında yetersiz kalmaya başladığını gören, hegemonik güç ABD vardı. Bunun sonuçlarını Irak savaşında, Büyük Ortadoğu Projesi saçmalığında hep birlikte gördük. Tüketimi, insanın ve diğer canlıların yaşam koşullarını tehdit eden (küresel ısınma üzerinden, su ve gıda stokları), hatta uygarlığı öldürmekte olan bir malı (petrol) daha fazla tüketebilmek için Irakta bir milyon insan öldürüldü!

Enerji tedarikinde piyasa mekanizmasına güvenilemeyeceğini artık tüm büyük güçler biliyor; enerji piyasası kavramının yerini de giderek enerji güvenliği kavramı alıyor. Su ve gıda tedarikinin de artık piyasaya bırakılamayacağı noktaya gelmiş bulunuyoruz. Çinin ekonomik yollarla, piyasa mekanizması içinde Afrikanın kaynakları üzerindeki etkisini arttırmakta olması, ABDyi, Avrupa ülkelerini giderek daha fazla tedirgin ediyor.

 

Ayaklanmalardan devrimlere

Bir taraftan, enerji fiyatlarındaki artışlar, girdi ve taşımacılık maliyetleri üzerinden gıda fiyatlarına yansıyor. Diğer taraftan finansallaşmayla (kredi balonu) hızlandırılan tüketim, Çin, Hindistan gibi yükselen güçlerde şekillenen işçi sınıfının, orta sınıfın getirdiği ek talep, gıda fiyatlarını yukarı doğru itiyor.

Bu gelişmeler karşısında, gıda ihracatçısı yoksul ülkelerin egemen sınıfları, halkı ile kurduğu toplumsal mutabakatı koruyabilmek için on yıllardır gıda fiyatlarını destekliyorlardı. Bu destekler devletin mali dengelerini bozarken, 1980lerden bu yana IMF, piyasa kuralları gereği, bu ülkeleri destekleri kaldırmaya zorluyordu. Kaynak sıkıntısında olan egemen sınıflar da yabancı sermaye girişini sürdürebilmek için IMF baskısına boyun eğmeye başlamışlardı.

Gıda fiyatlarında dalgalanmalar, devletlerin destekleri çekme girişimleri 2008de Haiti, Bangladeş, Meksika, Özbekistan, Eritrenin yanı sıra Yemen, Fas, Mısır, Tunus, Senegal, Zimbabve gibi yoksul ülkelerde, ekmek fiyatlarındaki ani artışlara karşı protesto eylemlerine (ekmek isyanlarına) yol açmıştı.

Dünya gıda, enerji fiyatları 2009’da depresyonun etkisiyle gerilediyse de gıda piyasalarında çok kırılganlaşmış olan arz talep dengesi, 2010 yılında yeniden bozuldu. Rusyada yüz binlerce hektar tahıl alanını etkileyen yangınların, Kanadada aşırı yağışların, Arjantinde kuraklığın (hepsi küresel ısınmayla, iklim değişikliği sorunuyla ilgili) etkisiyle gıda fiyatları endeksi bir yılda yüzde 30dan fazla arttırdı. Buğday fiyatındaki artış Haziran 2010 – Ocak 2011 arasında yüzde yüzü geçti.

Bu fiyat artışları, mali kriz sonrasının Avrupada yükselen gençlik isyanıyla, Yunanistandan Portekiz, İspanya, Fransa gibi Ortadoğu ve Kuzey Afrikayla yakın bağları olan ülkelerdeki grev dalgasıyla, yeni iletişim teknolojilerinin anında taşıdığı isyan imajlarıyla çakıştı. Açlık, işsizlik kaygısı, bu kez adalet talebiyle birleşerek özgürlük, eşitlik gibi evrensel sloganlarla devleti hedef alan bir protesto eylemleri dalgası başlattı. Böylece, bu kez isyan, yerel talepleri ekmek peynir davasını ve egemen sınıfların taviz verebilme sınırlarını aşarak devrim süreci alanına geçmiş oluyordu…

Böylece başlayan devrim süreci, piyasa modelinin yerine halkın iradesine, genel toplumsal çıkarlara ve gezegenin yaşam önceliklerine dayanan bir modelin geçmemesi halinde uygarlığın geleceği olmadığını da gösteriyordu.

 Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi

 

 

DİĞER HABERLER
1996-1998 DÖNEMİNDE İŞVEREN SENDİKACILIĞI VE TİSK
1996-1998 DÖNEMİNDE İŞVEREN SENDİKACILIĞI VE TİSK

TEKGIDA-İŞ SENDİKA AKADEMİSİ 51.Cumhuriyet Hükümeti (II.Çiller Hükümeti) 5.10.1995-30.10.1995 tarihleri arasında, 52. Cumhuriyet Hükümeti (III.Çiller Hükümeti) 30.10.1995-6.3.1996 tarihleri arasında görevdeydi. 24 Aralık 1995 tarihinde gerçekleştirilen milletvekili seçiminde oyların yüzle 21,4’ünü alan Refah Partisi 158 milletvekili çıkardı. ANAP’ın oyu yüzde 19,6 (132 milletvekili) ve DYP’nin oyu yüzde 19,2 (135 milletvekili) düzeyinde kaldı. DSP oyların yüzde 14,6’sını (76 […]

YAPIŞKAN ENFLASYON, YOLDAN ÇIKARIYOR
YAPIŞKAN ENFLASYON, YOLDAN ÇIKARIYOR

Son vaka, Sosyal Güvenlik Kurumu’nda yaşanıyor. Emekli maaşı alabilmek için eşinden boşananların sayısındaki artıştan yola çıkan kurum; boşandığı eşiyle yaşamaya devam eden 2 bin 418 kişi belirledi.

İŞVEREN İMKÂNIYLA YAN İŞ MÜMKÜN MÜ?
İŞVEREN İMKÂNIYLA YAN İŞ MÜMKÜN MÜ?

Aynı anda veya çalışma sürelerini bölerek farklı işverenlere yönelik çalışma giderek yaygınlaştı. Çoğunlukla ekonomik gerekçelerle olsa da kişilerin farklı uzmanlık alanlarında faaliyet gösterme isteği de bunda etkili oluyor.

“GEL, DÖVİZE GEL” DİYEN ÇIĞIRTKANLAR, NEREDESİNİZ?
“GEL, DÖVİZE GEL” DİYEN ÇIĞIRTKANLAR, NEREDESİNİZ?

Bir ay önce bugünler… Yerel seçimlere birkaç gün kalmış. Seçim sonrasına ilişkin tahminler havada uçuşuyor. En çok merak edilen de dövizin seçimden sonra nasıl bir seyir izleyeceği…