600 BİN KİŞİYE BİR MUSTAFA DÜŞÜYOR…
Siyasetin alışıldık kayıkçı kavgalanndan, sürekli önündeki maçlara bakan futbolculardan, sevgili siyle kameralara ne zaman yakalansa her defasında şok olabilen popçulardan oluşan Türkiye´nin rutin gündemlerinin hangi ülke gerçeklerini bir kenara itiverdiğini biraz düşünün.

Siyasetin alışıldık kayıkçı kavgalanndan, sürekli önündeki maçlara bakan futbolculardan, sevgili siyle kameralara ne zaman yakalansa her defasında "şok" olabilen popçulardan oluşan Türkiye’nin rutin gündemlerinin hangi ülke gerçeklerini bir kenara itiverdiğini biraz düşünün.
Nüfus içinde ezici çoğunluk olanlann ülke gündemi söz konusu olduğunda bir azınlığa dönüştüğünü görüp de isyan etmemek mümkün mü? Benim için değil ve inadım da inat…
Yüz binlerce insanı ilgi lendirmesine rağmen Türkiye’nin gündeminde kendisine Nihat Doğan kadar bile yer aynlmayan bir genel kurul süreci var. Yann Ankara’da başlıyor. 600 bin çalışanın üye, binlerce çalışanın da üyesi olmak istedi diye işinden edildiği işçi sendikaları konfederasyonu Türk-İş‘in 21. Genel Kurulu…
Bu genel kurulda seçimlerin çekişmeli geçeceği şimdiden belli çünkü Türk-İş yönetimine karşı açık eleştirileri, üyelerine yönelik ise somut çağn ve önerileri olan muhalif bir oluşum var. Adı Sendikal Güç Birliği Platformu… Türk-Iş‘e bağlı sendikalarca oluşturulan bu platformun açıkladığı amaç ve hedeflerin bir kısmı şöyle:
* Sendikal hak ve özgürlüklerin kullanılması önündeki engelleri kaldırmak.
* Mevcut durumu koruma umuduyla iktidarlara ve sermaye odaklanna yakın duran pasif sendikacılık anlayışı yerine üyelerinin haklannı her koşulda savunabilen aktif sendikacılık anlayışını hayata geçirmek.
* Güvencesiz istihdam, kuralsızlaştırma, esnek çalışma biçimleri, temel hizmet alanlannın ticarileştirilmesi ve özelleştirme politikalannın hiçbir engele takılmadan hayata geçmesine seyirci kalmamak.
* İşsizliğin azaltılması, işsizlik fonunun amaçlanna uygun şekilde kullanılması, yeni istihdam alanlannın yaratılması, anayasa ve çalışma yasalannın emeğin temel hak ve özgürlüklerini güvence altına alan bir şekilde yeniden düzenlenmesini sağlamak.
* Ülkemizde, işyerlerinde ve sendikalarda demokrasinin gerçek anlamda tam ve eksiksiz hayata geçmesi için mücadele etmek, fikir ve bilimsel çalışmalar üretmek.
Platformun Türk-İş Genel Başkan Adayı Mustafa Öztaşkın ise basına verdiği bir demeçte şunlan söylüyor:
"Üyelerimizin haklan için sonuna kadar mücadele edeceğiz ancak sadece kendi derdimize düşmeyeceğiz, işçi sınıfının Türkiye’nin siyasal, soysal sorunlanndan soyutlanıp Türkiye’de kanaatlerin geniş emek kesimleri yok sayılarak tek taraflı oluşturulduğu bu dönemi sona erdireceğiz.
Biz işçiler bu ülkenin yurttaşlanyız ve geniş halk tabanının en kalabalık kesimiyiz. Özellikle demokrasi, banş, yeni anayasa, kadınlara yönelik her türlü şiddet ve ayrancılık, çocuklara dönük saldınlar, gazeteciler üzerindeki baskılar, doğanın tahrip edilmesi ve afetler karşısında yaşanan çaresizlikler gibi Türkiye’nin birçok temel meselesinde söyleyecek sözümüz olacak. Bu temel sorunlann çözülmesi için mücadele edeceğiz. Türkiye’nin bugün geldiği noktadan bizler de sorumluyuz. Türk-İş‘in bu etkisizliği ve suskunluğu mutlaka sön bulacak. Türkiye’nin emeğiyle geçinen çoğunluğunun da ülkesinde bir ağırlığı ve itiban olacak."
Türk-İş‘in yeni yönetimini belirleyecek olan bu yarış bir son dakika sürprizi olmazsa, muhalif sendikalann açıkça desteklediği aday Mustafa Öztaşkın ile eleştirilerin odağında yer alan şimdiki başkan Mustafa Kumlu arasında geçecek.
Muhalifler "Türk-iş Değişecek Türkiye Değişecek" iddiasındalar. 11 Aralıktan sonra Türk-İş değişir mi değişmez mi onu kestiremiyorum ama Öztaşkın ya da Kumlu hangi aday kazanırsa kazansın Türk-İş başkanının adı değişmeyecek onu şimdiden öngörebiliyorum.
Demişti dersiniz…