Emeğin Gücü, Emekçinin Yanındayız...
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
13 Ocak 2014
2014’E GİRERKEN EKONOMİK GÖRÜNTÜ BULANIK

Dünya ekonomisi 2014 yılına iyimser girmeye çalışıyor. IMF 2014 yılı beklentisini ekimde aşağı çekmişti; ABD işsizlik oranlarındaki olumlu gelişmelerden hareketle gelecek üç hafta içinde yukarı doğru düzeltecekmiş.

2014’E GİRERKEN EKONOMİK GÖRÜNTÜ BULANIK

 Dünya ekonomisi 2014 yılına iyimser girmeye çalışıyor. IMF 2014 yılı beklentisini ekimde aşağı çekmişti; ABD işsizlik oranlarındaki olumlu gelişmelerden hareketle gelecek üç hafta içinde yukarı doğru düzeltecekmiş. 

2013 yılında bir şok yaşanmadı. Avrupa Birliği bölgesinde krizin sert dalgalanmalı dönemi geride kalmış gibi, zayıf da olsa bir ekonomik büyüme söz konusu. Çin korkulan “sert fren” riskini atlatmış görünüyor. Japonya’da Şinzo Abe hükümetinin deflasyonu aşmak için devreye soktuğu parasal genişleme zayıf da olsa ilk sonuçlarını veriyor.
 
‘Büyük Durgunluk’ devam ediyor 
Büyüme belirtileri var ama cılızlar, “Büyük Durgunluk”un bir “Uzun Durgunluk”a dönüşme eğilimi etkisini sürdürüyor.
Genelde abartılı iyimserliği ile bilinen The Economist dergisinin “İyimserlik neden kötü haber?” başlıklı yorumu anlamlı bir uyarı. The Economist gelişmiş ülkelerdeki büyümeye ilişkin iyimser bir resim çizdikten sonra, dönüp merkez bankalarının ama özellikle Fed’in bu iyimser görüntü karşısında uluslararası sermaye hareketlerini olumsuz etkileyecek önlemlere gitmesinden korktuğunu belirtiyor. Diğer bir deyişle, oksijeni ve serumu keserseniz (bono alımını azaltır faizleri artırırsanız) hasta yine şoka girebilir diyor. Eğer hâlâ bu durumdaysak krizin geride kalmaya başladığından söz etmek olanaksız. 
Geçen haftalarda Lawrence Summers, hem IMF konferansında, hem de Financial Times’taki yorumunda dikkat çekmişti: Bu kadar mali genişlemeye karşın hâlâ enflasyonist baskı yok. Diğer bir deyişle, kapitalist ekonomiler büyük borç yükünü temizleyecek, toplam talebi canlandıracak “artık-değeri” hâlâ üretemiyorlar. Buna karşılık cılız ekonomik toparlanma bile MB bilançolarına büyük yükler getirdi. 
Conference Board’un 2014 beklentileri de bu nedenlerle oldukça “ılımlı”; küresel büyüme oranının yüzde 3.1’de, ABD büyüme oranının yüzde 2.3’te kalmasını bekliyorlar. CB ekonomistlerine göre AB bölgesi büyüme oranı pozitif alanda, ama yüzde 0.8 gibi düşük bir düzeyde kalacak. 
ABD, AB dünya ekonomisinin yarısını oluşturuyorlar. Öbür yarısında gelişmekte olan ülkeler ve Çin var. Bu bölgede ekonomik büyümenin AB, ABD’den yüksek olmakla birlikte yavaşlamaya devam etmesi bekleniyor. Bu yıl dünyanın en büyük ekonomisi durumuna yükselen Çin’in artık ortalama yüzde 10-9 gibi büyüme hızlarını yakalaması olanaksız. Çin’in hem büyüme oranlarında belirgin bir yavaşlama var, hem de ekonomisinin taşıdığı borç yükü ağırlaşmaya devam ediyor. 
Japonya’da Abe hükümeti büyük bir parasal genişlemeyle ekonomiyi canlandırıp deflasyonu geriletmeye çalışıyor. Ancak borç yükü GSMH’nin yüzde 250’sine ulaşınca gündeme gelen yüzde 3 satış vergisinin ekonomide yapacağı etki henüz belli değil. Hindistan, Brezilya gibi büyük ekonomilerin büyüme hızlarında da bir yavaşlama bekleniyor. Özetle dünya ekonomisinin her iki yarısını bir araya koyunca ortaya düz çizgi gibi bir büyüme eğrisi çıkmaya başlıyor. Büyümenin motoru olma işlevi finansal sermayeden (destekleyici mali genişlemeden) sanayi sermayesine geçmeden de bu durumu aşmak olanaklı olmayacak. 
IMF’yi iyimserliğe iten eğilimlerden birinin hafta kapanırken olumsuz işaretler vermesi, durumun kırılganlığına tanıklık ediyordu. ABD’de aralık ayı işsizlik verileri en kötümser beklentilerin bile gerisinde kaldı. İşsizlik oranı yüzde 6.7’ye düştü ama beklenen 190.000 yeni işyerinde yalnızca 74.000 yeni iş yaratıldı, iş piyasasına katılım oranı düşmeye devam ederek yüzde 62.8’e geriledi. Avro bölgesinde de işsizlik oranı yüzde 12’de kalmaya devam ediyordu. Hem de, Social Europe Journal sitesinde yazan Harold James’in “The New Inequality” başlıklı yazısında işaret ettiği gibi, bu kadar mali genişleme paketinden sonra. James, bu paketlerin yeni iş yaratmak yerine zengini daha zengin yoksulu daha yoksul yaptığına dikkat çekiyor (08/01/2014). Zayıf ekonomik toparlanma aynı zamanda artan toplumsal gerginliklerle, hangi siyasi sorunlara yol açacağına henüz karar verememiş bir öfke kabarmasıyla birlikte geliyor.
 
Bu sırada Türkiye 
Türkiye’de 2014’e girerken iyimserliğe izin vermeyen bir görüntü var. Bu hükümetin on yıllık “Mucize Ekonomi” hikâyesinin/fantezisi tükendi. Bu hikâye yıkılır, fantezi buhar olurken, ekonominin [G]erçeği de tüm betimlemeleri aşan bir çirkinlikle karşımıza geliyor.
Bu ülkenin bağımsız sosyal bilimcileri son yıllarda, cari açığa, biriken dış borca, özel sektörün dövizle borçlanma hastalığına, ihracatın ithalat bağımlılığına bu durumun sürdürülemezliğine dikkat çekiyorlardı. Bu ülkeye değerlenmek için gelen mali sermaye de, 2012 sonuna doğru kaygılanmaya ve ekonominin kırılganlıklarına giderek daha fazla işaret etmeye başlamıştı. 
Türkiye ekonomisinin büyüme hızı 2012 yılında sert bir frenle yüzde 8.8’den 2.2’ye inince kırılganlıklar görünür olmaya, pasta küçülürken de bölüşüm üzerinden kimi siyasi sonuçlar doğmaya başladı, giderek ağırlaştı. Bu yüzden bugün, siyasi istikrarsızlıklar “ekonomik mucizeyi” yıkıyor saptaması, bence arabayı atın önüne koşmaya benziyor. Ekonomik mucize dağılmaya başlarken siyasi istikrarsızlık oluşmaya başladı; şimdi bunlar ekonomik sorunları, büyüme dış kaynak girişine endeksli olduğundan daha da arttıracaklar.
Türk Lirası’nın değer kaybetmesine karşın Merkez Bankası’nın TL’yi para operasyonlarıyla savunmaya çalışması, aklımıza, “MB rezervleri tükenme noktasına gelirse ne olacak?” sorusuyla birlikte Tayland Bath krizini getiriyor. 
O noktaya gelmesek bile, özel sektörün dış borçları, dövizde artış, borsada gerileme, böyle giderse, toz duman dağıldığında, uluslararası sermaye için çok elverişli bir “mülksüzleştirerek biriktirme” (“accumulation by disposession” David Harvey), ülke varlıklarını ucuza kapatma, olanağı yaratarak ülke dışına büyük çaplı değer transferine yol açabilecek. 
Karşımıza tüm çirkinliğiyle gelen [G]erçeğe gelince, bunu Reuters’in bir yorumun başındaki iki spota dayanarak tanımlamaya çalışayım. “Yolsuzlukların odağında inşaat sektörü var”. “İnşaat sektörü ekonomik büyümenin motoruydu”. Öyleyse yolsuzluklar ekonomik büyümenin motoruymuş. Bu da işte gerçekte böyle bir ekonomik mucizeymiş… 
AKP hükümeti doğarken ortada dosyalar vardı. Can çekişirken ortaya yeni dosyalar çıkıyor. Council on Foreign Relations’dan Cook’un vurguladığı gibi, 2010 referandumu en büyük manipülasyondu… Bugün de “demokrasiden 1990’lardaki kadar uzak” 
DİĞER HABERLER
1996-1998 DÖNEMİNDE İŞVEREN SENDİKACILIĞI VE TİSK
1996-1998 DÖNEMİNDE İŞVEREN SENDİKACILIĞI VE TİSK

TEKGIDA-İŞ SENDİKA AKADEMİSİ 51.Cumhuriyet Hükümeti (II.Çiller Hükümeti) 5.10.1995-30.10.1995 tarihleri arasında, 52. Cumhuriyet Hükümeti (III.Çiller Hükümeti) 30.10.1995-6.3.1996 tarihleri arasında görevdeydi. 24 Aralık 1995 tarihinde gerçekleştirilen milletvekili seçiminde oyların yüzle 21,4’ünü alan Refah Partisi 158 milletvekili çıkardı. ANAP’ın oyu yüzde 19,6 (132 milletvekili) ve DYP’nin oyu yüzde 19,2 (135 milletvekili) düzeyinde kaldı. DSP oyların yüzde 14,6’sını (76 […]

YAPIŞKAN ENFLASYON, YOLDAN ÇIKARIYOR
YAPIŞKAN ENFLASYON, YOLDAN ÇIKARIYOR

Son vaka, Sosyal Güvenlik Kurumu’nda yaşanıyor. Emekli maaşı alabilmek için eşinden boşananların sayısındaki artıştan yola çıkan kurum; boşandığı eşiyle yaşamaya devam eden 2 bin 418 kişi belirledi.

İŞVEREN İMKÂNIYLA YAN İŞ MÜMKÜN MÜ?
İŞVEREN İMKÂNIYLA YAN İŞ MÜMKÜN MÜ?

Aynı anda veya çalışma sürelerini bölerek farklı işverenlere yönelik çalışma giderek yaygınlaştı. Çoğunlukla ekonomik gerekçelerle olsa da kişilerin farklı uzmanlık alanlarında faaliyet gösterme isteği de bunda etkili oluyor.

“GEL, DÖVİZE GEL” DİYEN ÇIĞIRTKANLAR, NEREDESİNİZ?
“GEL, DÖVİZE GEL” DİYEN ÇIĞIRTKANLAR, NEREDESİNİZ?

Bir ay önce bugünler… Yerel seçimlere birkaç gün kalmış. Seçim sonrasına ilişkin tahminler havada uçuşuyor. En çok merak edilen de dövizin seçimden sonra nasıl bir seyir izleyeceği…