2010’UN İLKYARISINDA İSTİHDAMIN GÖRÜNÜMÜ
Geçen hafta yayımlanan önemli verilerden birisi de istihdam ve işsizlik üzerineydi. Türkiye İstatistik Kurumu’nca (TÜİK) yayımlanan mayıs, haziran, temmuz dönemine ait veriler işsizlik oranının yüzde 10.5’e gerilediğini göstermekteydi.
Geçen hafta yayımlanan önemli verilerden birisi de istihdam ve işsizlik üzerineydi. Türkiye İstatistik Kurumu’nca (TÜİK) yayımlanan mayıs, haziran, temmuz dönemine ait veriler işsizlik oranının yüzde 10.5’e gerilediğini göstermekteydi. Karşılaştırma yaparsak, işsizlik oranı bir yıl önce aynı dönemde yüzde 13 idi. TÜİK verilerine göre 2010 yılı başından bu yana toplam istihdam 2 milyon 324 bin kişi artarak 23 milyon 488 bin kişiye ulaşmış durumdaydı.
Veriler büyük bir coşkuyla kamuoyuna pazarlanmakta gecikmedi. Elde edilen büyüme performansı ile birlikte Türkiye’nin artık krizden çıkmış olduğu bir çırpıda ilan ediliverdi. İşsizlik düşme eğiliminde idi ve küresel krizin son etkileri de işgücü piyasalarını geride bırakmak üzereydi.
Ne yazık ki istihdamın niteliği ve kalitesine ilişkin göstergeler bu savları desteklemiyor. Tersine, Türkiye işgücü piyasalarına ait gözlemler istihdamın küresel kriz altında daha da yoğun biçimde enformalleştirildiği, kayıt dışına ve parçalanmaya itildiğini belgelemekte. Aşağıda TÜİK verilerinden derlediğimiz özet tablo bu gözlemleri bizlere sunmakta.
TÜİK’in sunduğu verilere göre, 2010 yılının ilk yarısında, ocak-haziran arasında toplam istihdam 2 milyon 324 bin kişi artmıştır. Bu artışın 1 milyon 194 bin kişisi tarım sektöründe, 255 bini sanayi sektöründe, geri kalan 875 bin kişi de inşaat ve hizmetler sektörlerinde istihdam edilmiştir. Dolayısıyla toplam istihdam artışının yüzde 51’i tarım sektöründeki artıştan kaydedilmiştir.
TÜİK, herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna bağlı olmadan çalışanları kayıt-dışı istihdam olarak nitelemektedir. Kayıt-dışı istihdam verileri son derece çarpıcıdır: Söz konusu altı aylık dönemde Türkiye’de kayıt dışı çalışan sayısı 1 milyon 570 bin kişi artış göstermiştir. Yani 2010’un ilk yarısında gözlenen istihdam artışının yüzde 67.6’sı herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşunun güvencesinden yararlanmayan, kayıt dışı çalışanlardır.
Kayıt dışılığın dağılımı da çarpıcıdır. Kayıt dışı istihdamdaki 1 milyon 570 bin kişilik artışın, yüzde 66’sı tarım sektöründen gelmektedir. Tarım sektöründe altı ayda “istihdam edilen” 1 milyon 194 bin kişi söz konusu iken, kayıt dışı istihdam edilen sayısındaki artış 1 milyon 45 bini bulmaktadır.
İstihdam artışlarının kalitesizliği, krizin faturasının emekçi kitleler üzerinden nasıl finanse edildiğinin de belgesini oluşturmaktadır. “Yüksek büyüme” ve “siyasi istikrar” sloganlarıyla coşan borsa endekslerinin yarattığı tatlı kazançların kaynağı başka nerelerde oluşabilirdi ki?
***
Türkiye, 1980 sonrası neoliberal uyarlama döneminin ana çizgisinde bir ucuz işgücü deposu ve dış finansmana dayalı spekülatif nitelikli bir coşkulu büyüme konjonktürü içindedir. Bu tür konjonktürel genişleme dönemlerini Türkiye 1990-93, 2000 ve 2003-2007 arasında da yaşamış idi. Unutmayalım ki, yakın tarihimiz bize ısrarla bir dersi anımsatıyor: Yeni bir krize en yatkın ülke, uluslararası finans sermayesinin en gözde ekonomisidir. Her yeni kriz dalgası emekçilerin kazanımlarını daha da tırpanlamakta, Türk işgücü piyasalarını parçalayarak; güvencesiz, enformalleştirilmiş ve kayıt dışına itilmiş bir Uzakdoğu Asya ekonomisine dönüştürmektedir.
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi / ERİNÇ?YELDAN