20 Ocak Pazar günü Petrol-İş Kongre Salonunda, Ulusal Kanal ve Aydınlık Gazetesi’nin daveti, Petrol-İş ve Tekgıda-İş’in katkılarıyla “Ekonomik Kriz, İşçi Sınıfımızın Sorunları ve Çözümler Kurultayı” yapıldı. Dokuz sendikacı, iki işçi-sendika uzmanı, iki basın yöneticisinin konuştuğu kurultay, çok özel bir toplantıydı. Onlarca kurultayın düzenlemesinde bulunmuş biri olarak diyebilirim ki, konuşmacı, katılımcı ve fikir bakımından, en zengin kurultaylar arasındaydı. Çok şeyin işareti görüldü orada.
Sendikacıların beşi genel başkan, biri genel başkan yardımcısı, biri genel sekreter, biri konfederasyonun Bölge temsilcisi, biri şube başkanı idi. Yakın zamanda anjiyo olduğu, ağır grip yüzünden hastanede serum takıldığı, kapıya dayanmış genel kurulu yüzünden katılamayanların akıllarının da kurultay salonunda olduğunu biliyorum. Onlara sağlıklar, başarılar diliyorum.
Katılamayan ve katılan sendikacıların gösterdiği şu ki, 20 Ocak’ta kapağı kaldırılan konu, sendikacının cevabını aradığı yakıcı meseledir. Her geçen gün giderek artan sayıda sendikacı cevapların peşine düşecektir. Kurultayın gösterdiği birinci gerçek budur. Bu ihtiyaç dayatmıştır, çare aranmaktadır.
Katılımcıların büyük kısmı, işçi önderleri, sendika temsilcileriydi. Evyap’tan, Besan’dan (Knor), Coca Cola’dan, Aroma’dan, Kent Gıda’dan, Flormar’dan, metal işkolundan, belediyelerden… İkinci gerçek, işçinin de cevap aramaya başladığıdır. Kaldı ki gelenler, ağırlıklı olarak sendikalı işçilerdi.
Üçüncü fark, vicdan yükselmesidir. Oy verdiği iktidardaki parti ile onun topluma, işçiye baskısı, haksızlığı arasında sıkışan sendikacı, artık toplumu, işçiyi tercih etmektedir. İtiraz çoğalıyor, daha duyulur hale geliyor.
Artan musibet, işçi önderlerinin kabuğunu kırmasına yol açtı. Kurultayın gösterdiği dördüncü durumdur bu. Artık sadece toplusözleşmeye kafa yormuyor sendikacı. EĞİTİMcidir, ekonomisttir, sosyologdur, savaş stratejileri ile ilgilenmektedir artık.
Beşinci belirti şu; Hani özelleştirmelerde, “fabrikanın kimde olduğu, kime satıldığı bizi ilgilendirmez, biz sadece işçiye bakarız” diyen, gerçekte işçinin de dostu olmayan sahte solculara, işçi sınıfı, “Tekel, Telekom, Tüpraş, Erdemir vatandır” diye ders verdiydi ya! Bugünlerde yeni dersler verecek, veriyor.
Diyor ki bunlar, “krizin sebebi Ordu’ya yapılan harcamalardır. Ordu Suriye’ye girmesin. Masraf etmesin, krizi mriz kalmaz”. Türk Ordusu’nun PKK/YPG’yi ezecek olmasıdır asıl rahatsız oldukları. PKK’ya siper olarak, Amerikan emperyalizmine de siper oluyorlar, oldular. Suriye’nin parçalanmasına destek oluyorlar. Türkiye’nin parçalanmasının yolunu açıyorlar. Bu PKK sevicisi, ABD planlarının oyuncağı sahte solculara, işçi sınıfımız, Tank Palet fabrikasına sımsıkı sarılarak bir kez daha ders veriyor.
Önceki dersleri anlamayanlar şimdi anlar mı acep?
65 yıldır emperyalizmle karşı mücadele eden, 40 yıldır bölücülüğün kâbusu olan vatansever işçi sınıfımız, herkesin anlayacağı berraklıkla, daha çok cevaplar, dersler verecek. Umarım anlarlar.
Kurultaya katılan Tank Palet mücadelesinin önderleri dediler ki, “bu fabrika Kıbrıs savaşının acı tecrübesiyle kuruldu. Görüldü ki kendi silah sanayimiz olması lazımmış. Biz işçiler, iş güvenliğimize değil, ülkemizin geleceğine sarılıyoruz. Bu yüzden satılmaması, Savunma Bakanlığında kalması lazım.”
20 Ocak günü kurultayda, Türk-İş, Petrol-İş, Teksif, Toleyis, Güvenlik-İş, Denizciler Sendikası, TGS, Türk Harb-İş, Konut-İş yöneticileri, mırıldanılan derin ve yakıcı meseleye artık el atmak gerektiğini gösterdiler.
Ulusal Kanal ve Aydınlık, sorunun kapağını kaldırdı. Teşekkür ediyoruz. Şimdi top sendikacılarda işçi önderlerinde…
Kriz derinleşiyor. Sendikal hareketin artık masaya yatırması lazım…
Türk-İş’in buna önderlik etmesi lazım.
Krizin işçi sınıfına getirdiği yeni sorunları saptamak lazım…
Geçmişteki hiçbir krize benzemiyorsa, toplumu, özellikle de işçi sınıfını kavuracaksa, tedbirlere kafa yormak lazım.
Sadece Türk-İş’in değil, DİSK’in, Hak-İş’in de bu yönleriyle düşünmesi lazım. Oysa ikisinin de “çözüm” diye önerdikleri, konuyu hafife aldıklarını ve sebebini doğru saptamadıklarını gösteriyor.
Dahası, işverenle, meslek odalarıyla, hükümetle birlikte de düşünmek lazım.
Başka Türkiye yok!
Bunlar da kurultayın altıncı işareti idi.