1 MAYIS FİLAN…
Hürriyet köşe yazarı Yılmaz Özdil, dün tüm yurtta kutlanan 1 Mayıs ile ilgili bir yazı kaleme aldı. Yılmaz Özdil, konuya yine farklı bir açıdan bakarak, 1 Mayıs kutlamalarının diğer yüzünü eleştirdi.
Amerikan heyeti Moskova’da inceleme yapıyor. Sovyet yönetimi var o zamanlar. Fabrika geziyorlar. İçerde binlerce işçi çalışıyor. Otoparkı bomboş. Sadece bi otomobil duruyor. Soruyorlar…
– Kimin bu?
– Müdürün.
– Fabrika kimin?
– İşçilerin.
İki ay sonra Rus heyeti iadeyi ziyarete gidiyor. Benzer büyüklükte fabrika. Otoparkı hınca hınç dolu. Rengarenk, gıcır gıcır otomobiller, iğne atsan yere düşmez.
Soruyorlar…
– Kimin bunlar?
– İşçilerin.
– Fabrika kimin?
– Patronun.
Romantik palavralarla ekonomik gerçeklerin düellosudur bu…
Ruslar çar’ın, biz padişah’ın kuluyken, 1 Mayıs’ın fitilini ateşleyen işçi direnişinin Chicago’da başlamasının sonucudur.
İşçi, sınıf’sa işçidir.
İktidar yandaşı, sağcı sendika olur mu birader? Bizde var. İşçi Partisi’nin genel başkanı, işçi bayramında hapisteyken, Miami’de villası olan sendika başkanı da
var. Almanya’da sendikalı olmayan işçi
yok, burada neredeyse Mercedes’e binmeyen sendika başkanı yok.
E hal böyleyken… Hiç düşündünüz mü mesela, neden, grev yapılan fabrikaların kapısında, eli odunlu grev gözcüleri nöbet tutar? Çünkü, bizim işçi, anca odun zoruyla grev yapar. Arka bahçedeki ağaçlardan duvarı atlayıp, gizlice tornasının başına geçen işçiler bile gördüm ben… “Söke
söke hakkımızı alıcaz” diyen arkadaşın, arkadaşını satması iki saniye sürer.
Bakın, işçi bayramını nerde kutluyoruz?
İşsiz selinin volta attığı Taksim’de…
İddia ediyorum, “bunları işten atıp,
sizi işe alacağız” deseler, polise gerek kalmaz, işsizler girişir işçilere!
Hazindir ama, böyledir. İşçide olmadığı gibi, toplumda da sınıf bilinci olmadığı için, kimsenin derdi kimseyi germez. O nedenle, trenler grev yaptı, ahalimiz makinisti raylarda tekmeledi, yürüsene ulan şerefsiz diye… Doktor eylemine eczacı katılmaz, öğretmen gösterisi velileri ırgalamaz.
Emekliler miting yapsa…
Çocukları bile gelmez.
Çiftçiler güya gövde gösterisi yaptı, anca sürükleye sürükleye getirdikleri inekler vardı.
Üniversite öğrencileri desen, işçiler ölmesin diye yürümeye kalktı, beraber yürüyecek bi tane işçi bulamadı. Halbuki, son 30 sene içinde Marmara depreminden daha fazla işçi öldü bu memlekette…
(Gerçi, Türk-İş’in başkanı Şevket Yılmaz da, Marmara depreminde ölmüştü zaten.)
Buna mukabil…
İsmi lazım değil, bi holdingin siyo’sunu tanıyorum, sol koluna Che Guevara dövmesi yaptırdı. Ve, hiç unutmam, türkü bara gitmiştim, yoldaş ayağına yatan şarkıcı, Nâzım Hikmet’ten, Cem Karaca’dan okuyor, karlı kayın ormanı, kardeşlerrr emekçilerrr filan, hemen arka masamdakiler bağıra bağıra eşlik ediyor, döndüm baktım…
Sanayi odası başkanı!
Bi defasında da, hükümetle papaz
olan TÜSİAD’a destek vermek için miting yapabileceklerini açıklamıştı DİSK.
Murat 124’ün balatası diski değil ha…
Devrimci işçi sendikaları disk’i.
Düşünsenize… Grup Yorum tıngırdatıyor, TÜSİAD üyeleri davulla halay çekiyor, KESK zurna çalıyor, DİSK de slogan atıyor, sermayenin onuuuru iktidaaaarı yenecekkk!
Velhasılıkelam…
Tam yazıyı bağlıyordum ki, kendilerine “Antikapitalist Müslüman Gençler”
adını veren çarşaflı grup, devrimin şanlı yolunda gıyabi cenaze namazı kıldıktan sonra “İnşallah sosyalizm gelecek” pankartıyla yürümeye başladı.
TOBB da Marks&Spencer sponsorluğunda Marx’a mevlüt
okuttu muydu, tamamdır bu iş
YILMAZ ÖZDİL – HÜRRİYET