1 MAYIS, NASIL 1 MAYIS OLUR?
1 Mayıs Birlik, Mücadele ve Dayanışma günü. Şimdi oturup düşünelim. Neden 1 Mayıslar, hükümetlerin işçi sınıfını ezen tavırları için caydırıcı olamadı?
1 Mayıs Birlik, Mücadele ve Dayanışma günü. Şimdi oturup düşünelim. Neden 1 Mayıslar, hükümetlerin işçi sınıfını ezen tavırları için caydırıcı olamadı?
Nasıl oluyor da AKP, “birleşecekler ve saldırılarımı püskürtecekler” diye tedirgin olmuyor?
Nasıl oluyor da, 1 Mayıslara rağmen özelleştirmeler devam edebiliyor, köleleştirme yolunda adımlar atılabiliyor?
İşin aslı şu; 1 Mayıslarda göstermelik talepler sıralanır. Acil ortak konular öne çıkarılmaz, bu hedefler herkese kavratılmaz ve başarı için seferber olunmaz. Ne yapılır?
Birleşmek, yoğunlaşmak ve sonuç almak niyetinde olmadıklarını adeta herkes görsün diye, onlarca talep öne sürülür.
Kürsülerde adet yerini bulsun diye konuşmalar yapılır. Ve hükümetler yoluna devam eder. Hangi niyetle yola çıkmışsanız, hazırlıklarınız da o yönde olur, işçiyi ve toplumu niyetinize odaklarsınız.
Taksim saplantısı
Bakalım son 10 yılın 1 Mayıslarına.
İşçi sınıfının birliği yönünde, hükümetin saldırılarının püskürtülmesi yönünde mesafe alındı mı? Hayır!
İşçi sınıfına saldırılar daha da arttı. İşçi sınıfını etnik ve dini temelde bölme çabaları, işçi sınıfının içine bile sızdı. 2014 yılı 1 Mayıs’ı ne durumda? Sendikaların birlik için, ortak mücadele için ve dayanışma için gayretleri var mı? Tam tersine, birlik yerine parçalanma, dayanışma yerine derdi olana sırt çevirme, ortak mücadele yerine, mücadele etmeme eğilimi ağırlıkta. “1 Mayıs’ı hangi taleplerle, nerede yapalım” diye hiçbir örgüt diğerine sormadı.
DİSK ve KESK “Taksim alanında olacaklarını” ilan ettiler.
Hak-İş Kayseri’de olacak.
Türk-İş, İstanbul’da Kadıköy’de, Ankara’da ise Tandoğan’da olacak.
Memur-Sen, hükümetin Kürt açılımına destek olmak için Diyarbakır’a gidiyor.
Örgütsel durum böyle…
1 Mayıslarda “emperyalizme karşı mücadele” ve “tam bağımsızlık” lafları edilmez oldu. İşçi sınıfının düşmanı olan, işçi sınıfını parçalayacak ve ortaçağ karanlıklarına götürecek olan, etnik bölücülük ve irtica, 1 Mayısların içine sokuldu. Bağımsızlık, bayrak ve Atatürk düşmanları cirit atar oldular.
Birleşme, saldırıyı püskürtme ve sonuç alma arzusu geri plana itilince “Taksim” saplantısı öne çıktı. Taksim’e çıkmak, işçi sınıfı için her şeymiş gibi sunulur oldu.
Hükümet neden tedirgin değil?
İğneyi kendimize batırmazsak doğruyu göremeyiz. İşi doğru yapıp yapmadığınızı anlamanın bir yolu da, karşı tarafta nasıl bir etki yarattığınızdır. AKP hükümetine, Bakanlarına, hatta ÇSGB’nına bakın!
Tedirginlik görebiliyor musunuz?
Enerji Bakanı, 1 Mayıs’a 15 gün kalmış olmasına rağmen, santrallar ve madenler için “Satacağız arkadaş” diyebiliyor.
ÇSG Bakanı, esnek çalışmayı yayacak ve her yeri taşeron cehennemine çevirecek planlarını hızlandırdıklarını açıklayabiliyor.
Yatağan işçisi Ankara’da… Fabrikalarımızı madenlerimizi savunmak için hükümetle çarpışıyor. Biber gazı yiyor, gözaltına alınıyor, kapılara kendini zincirliyor. Ankara’ya sendikalara sesleniyor. Ama kimsenin kılı kıpırdamıyor.
1 Mayıslar, “Taksim” gürültüsünden kurtarılmak zorundadır.
1 Mayıslar, bağımsızlık bayrağının yükseltildiği gün olmalıdır
1 Mayıslar, etnik ve dini bölücülüğün zehir olduğunun kavratıldığı gün olmalıdır.
1 Mayıslar, Yatağan direnişi ile sımsıkı kenetlenme ve özelleştirme saldırısını püskürtme günü olmalıdır.
1 Mayıslar, işçi sınıfının kafasına geçirilmek istenen çuvalın parçalandığı gün olmalıdır.
1 Mayıslar, Birlik, Dayanışma ve Mücadele günü, Zafer günü olmalıdır.
1 Mayıslar, bu şekilde 1 Mayıs olur.