BELEDİYE HİZMETİ VE CAN GÜVENLİĞİ
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi´nin iş cinayetleri raporuna göre 2013 yılında belediye hizmetlerinde toplam en az 62 işçi, son üç ayda ise en az 14 işçi, iş cinayetinin kurbanı olmuştur. Belediye seçimlerine az bir süre kalmışken, çalışanların can güvenliğini koruyamayan belediyeciliğin varlığını görmek gerekiyor.
Bursa Yıldırım ilçesinde, 6 yaşında bir çocuk geri dönüşüm için atık kâğıtları toplarken kamyonet çarpması sonucu yaşamını yitirir (10.01.2014). Kırklareli Lüleburgaz ilçesinde bir işçi, altyapı çalışması sırasında oluşan göçük sonucu hayatını kaybeder (24.01.2014). İstanbul Şişli ilçesinde temizlik işçisi çöp kamyonuna çöp atarken, kamyonda floresan lambanın patlaması sonucunda ağır yaralanır ve gözünü kaybeder (15.02.2014). İsparta’nın Gönen ilçesinde refüjde ağaçlandırma çalışması yapan kadın işçilere yoldan çıkan bir otomobilin çarpması sonucu bir işçi ölür, bir işçi yaralanır (07.03.2014).
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin iş cinayetleri raporuna göre 2013 yılında belediye hizmetlerinde toplam en az 62 işçi, son üç ayda ise en az 14 işçi, iş cinayetinin kurbanı olmuştur. Belediye seçimlerine az bir süre kalmışken, çalışanların can güvenliğini koruyamayan belediyeciliğin varlığını görmek gerekiyor.
Hizmetler kârlılık alanı
Birçok belediye neden çalışanlarının can güvenliğini ve sağlığını koruyamıyor? Günümüzde çalışma faaliyetlerine damgasını vuran mesele en az maliyetle çok çıktının (mal/hizmet) yaratılmasıdır. 1995 yılında kurulan Türkiye’nin de dahil olduğu Dünya Ticaret Örgütü kapsamında yer alan Hizmet ve Ticaret Genel Anlaşması (GATS) ile belediye hizmetleri olmak üzere her türlü hizmet alanının ticarileşmesi ve özelleştirilmesinin yolu açılır. Yerli ve yabancı sermaye grupları için belediye hizmetleri herkesi kapsamasından dolayı yeni kârlılık alanı yaratır. Böylece birçok belediye hizmeti ihale yoluyla taşeron firmalara devredilecek düzenleme, 2005 yılında Belediye Kanunu ile hayata geçirilir. Kanun kapsamında belediyecilik etkinlik, verimlik, hesap edebilirlik gibi kârlılık muhasebesi yapan şirket olurken, belediyelerin bütçe içinde personel harcamalarına ayrılan oran yüzde 30’u geçemez. Örneğin İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin 2014 bütçesinde personel harcaması yüzde 8,4’tür. Görünen o ki, kadroların daraltılması gerekir. Peki nasıl?
Taşeronlaşma
Kamu kurumları ve mahalli idarelerde kadrolu işçi alımı MALİye Bakanlığı iznine tabidir ve emekli olan, ölen ya da iş göremezlik raporuyla ayrılmak zorunda kalan işçinin kadrosu iptal edilir ve yerine yenisi alınmaz. Bu şekilde her yıl yüzde 50 oranında azalan kadro boşluğuna taşeron firmalar aracılığıyla işçi alımı yapılır. 2014 yılı Çalışma Bakanlığı verilerine göre yerel yönetim işkolunda 117 bin 766 memur ve 748 bin 69 işçi çalışıyor. İşçi statüsünde 116 bin 766 kamu (kadrolu ve geçici) ve 631 bin 303 ise taşeron şirkete bağlı işçiler çalışıyor. Aynı işi yapanların statüleri farklılaşıyor, aynı zamanda ücret farklılığı yaratılıyor, kadrolu olup aynı zamanda sendikalı olanlarla sendikasız ve güvencesiz çalışan taşeron işçiler arasında eşitsizlik artarken maliyet hesabı sonucu yeterli geliri ve can güvenliğini ortadan kaldırıyor. Her geçen gün ölümler sıradanlaşıyor yaşam tamamen değersizleşiyor. Ne var ki, seçimler olduğunda aynı zincirin halkası gibi sadece işin devamlılığı için işçiler ihaleyi alacak taşeron firmanın, taşeron firma da ihaleyi verecek belediyenin devamlılığını istiyor.
Can güvenliğinin garantisi
Güvenceli ve sağlıklı yaşam hakkına sahip çıkmak örgütlü mücadele ile gerçekleşebilir. Belediyelerde taşeron firma işçilerinin sendikalı olmaları ve toplusözleşmeyle çalışma koşullarının garanti edilmesi hayati öneme sahiptir. Önümüzdeki seçimde partiler yelpazesinde; belediyeciliği şirketleştirmeyen, insan-doğa uyumunu gözeterek yaşam hakkımızı koruyan, eşitlikçi, katılımcı, örgütlü ve can güvenliğini garanti altına alacak belediyeciliği görebilmekten geçiyor…