İş güvenliği uzmanları (İSG), yanlış algılar nedeniyle yaşadıkları mesleki zorlukları dile getirmek için dün İstanbul’da Taksim Tünel’de toplandı. İSG uzmanları adına burada bir açıklama yapan A Sınıfı İş Güvenliği Uzmanı Gürol Özpalanlar, ülkemizin iş kazaları konusunda oldukça kötü bir sınav verdiğini ifade ederek, şunları söyledi: “Son 10 yıla baktığımızda, her yıl ortalama bin 340 kişi iş kazalarında ölüyor. Hele içinde bulunduğumuz 2017 yılında tüm zamanların en kara tablosunu yaşıyoruz. Yıl henüz bitmedi ve şu ana dek tam bin 851 kişi hayatını kaybetti. İnsanlar ölüyor, tüm ülke olarak buna engel olamıyoruz. Ünlü bir özdeyişte işaret edildiği gibi; ‘tekrar tekrar aynı şeyleri yapmak ve farklı sonuçlar beklemek akıl dışıdır’. Yani istatistik diye bir şey varsa, olumlu yönde doğru adımlar atılmadığı takdirde ne yazık ki bu acı sonuçlar alınmaya devam edilecektir.”

SORUMLULUK İŞVERENİN

 

İş güvenliği alanında çaba gösterilmeye başlandığını da hatırlatan Özpalanlar, “Mevzuatımızı, teknik donanımımızı, insan kaynağımızı geliştirmek elbette bir süreç alacaktır. Fakat iş güvenliği uzmanları olarak bizler, bu süreçte yaşanacak kazaların sorumlusu olarak görülmeye karşı çıktığımız için bugün buradayız” dedi. Özpalanlar, şöyle konuştu: “Bizler işverenin bulundurmak zorunda olduğu ve fakat sözünü dinlemek zorunda olmadığı danışmanlarız, rehberleriz, eğitimcileriz, yol göstericileriz. Bizim tespitlerimizden, önerilerimizden ne derecede faydalanacakları işverenlerin kendi takdiridir. Asıl sorumluluk devredilemez şekilde işverende ve işyerinde yetki sahibi olan yöneticilerdedir.” İş kazaları ve meslek hastalıklarıyla mücadele için 2012 yılında 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun yürürlüğe girdiğini anımsatan Özpalanlar, şunları ifade etti:

 

 

“Ne yazık ki, tüm çabalara rağmen iş kazaları yaşanmaya devam etti ve bununla birlikte biz iş güvenliği uzmanlarının bazı mağduriyetleri ortaya çıkmaya başladı. Her biri mühendis, teknik öğretmen, müfettiş, fizikçi, kimyager, biyolog gibi mesleklere sahip ve birçoğu hayatında karakolun önünden geçmemiş olan bu kişiler, kazalardan sonra giderek artan bir sıklıkla suçlanır, şüpheli olarak ifadesi alınır, tutuklanır, sanık olarak yargılanır ve bazen de ceza alır oldu. Bazı bilirkişilerin sahanın gerçeklerinden bihaber olarak, uzmanlardan hayatın olağan akışına aykırı derecesinde ütopik beklentilere sahip olmasından rahatsızız. Bu bilirkişilerin raporlarında kaza ile illiyet bağı olmayan ihmal ve uygunsuzluklarda dahi uzmanlara kusur tayin etme eğiliminde olmalarından rahatsızız.”

 

 

“Sistem sorunlu olacak, uzman sorumlu olacak, olmaz öyle şey…” diyen Özpalanlar, taleplerini şöyle anlattı: “Bizler haksız yere suçlanmak, yargılanmak, cezalandırılmak istemiyoruz derken bir çeşit dokunulmazlık talep ediyor değiliz. Her Türk vatandaşı gibi, suç işlediği düşünülen uzmanlar yasal mevzuat çerçevesinde yargılanabilir. Fakat bir iş kazası olduğunda gösterilmesi gereken ilk refleks iş güvenliği uzmanının suçlanması değil onun bilgisine başvurulması olmalıdır.

 

Bu durum devam ettiği sürece iş güvenliği uzmanları huzursuz ve güven duygusu olmaksızın, baskı altında çalışacaktır.

 

İş sağlığı ve güvenliği siyaset üstü bir konudur. Yasama, yürütme, yargı, işverenler, çalışanlar ve uzmanlar gibi tüm tarafların üzerine düşen görevleri yapmasını ve gerekli adımların ivedilikle atılmasını istiyoruz.