Tanım: “Cumhuriyet tarihinin en büyük krizi.”
Sebep: Devleti üretim ve yatırımdan men etmek, fabrikaları, santralleri ve limanları satmak, sınırları açmak, yabancı sermayeye geniş olanaklar sağlamak, varlıkların önemli kısmını da yabancılara vermek, yerli üreticiyi kısıtlamak, ithalata kolaylık…
KRİZİ ÖNLEME KABİLİYETİ
Ekonominin dümeni elden çıkarıldı, hatta yabancılara verildi. Elektrik iletim ve dağıtımın tamamı, üretimin ise yüzde 70’i elden çıkarıldı. TÜPRAŞ, PETKİM ve PETROL OFİSİ yabancılara verildi; TP satıldı; BOTAŞ ve TPAO’nun içi çürütüldü, Varlık Fonu’na devredildi. Bankacılık yüzde 70, sigorta sektörü yüzde 85 oranında yabancıların eline geçti. Demir-çelik, alüminyum, petrokimya, çimento, dokuma sanayisi başta olmak üzere, sanayide ve ağır sanayide devlet olanakları yok edildi. Ekonomi, toplumsal hayat ve ulusal güvenlik için stratejik olan iletişimin tamamı yabancılara verildi. Tarımsal sanayinin tamamı satıldı. Tekstil, orman, yem, tohum ıslah ve tütün fabrikaları kapatıldı. Temel gıdalarda bile dışa bağımlılık başladı. Canlı hayvan, un, buğday, saman bile ithal edilir oldu. Köyde yaşayan yüzde 10’a düştü. Kamuyu tasfiye, gümrükleri açmak, vergi ve kurulum kolaylıkları ile sermaye işgali gerçekleştirildi. 1980’de sadece 78 olan yabancı şirket sayısı, 2016’da 49 bin 937’ye ulaştı. Çoğu sektör yabancıların eline geçti. Özetle, devletin ekonomiyi yönetebilme yeteneği yok edildi, hatta yabancılara verildi. Bugün hükümetin çırpınmasının sebebi budur.
‘STRATEJİK KÖLELEŞTİRME’ İLE KRİZİ AŞMA GAYRETİ
Hükümet iç olanakların tükendiğini, derin bir krizin de gelmekte olduğunu 2011 ve 2012’de anladı. Varlık satışı ile sağlanan gelir ve inşaat sektörü, ihtiyacı karşılamanın çok gerisindeydi; iç ve dış borçlar katlanmıştı, iflaslar, fabrika kapanmaları ve patlayacak işsizlik gündemdeydi artık.
2012’de işsizliği önlemenin stratejik planını (!) yaptılar. Bu sözde plan, krizi işçi sınıfının sırtına yıkmayı amaçlıyordu. İşçilerin elindekini daha çok gasp etmeye koyuldular. İstihdamı da yaratacaklardı. Taşeronluğu ve esnek çalışmayı yaymak, köle ticareti önündeki engelleri kaldırmak ve kıdem tazminatını tasfiye… “Ulusal İstihdam Stratejisi” dediler adına. Kıdem tazminatı dışındakileri uyguladılar. Ama ne işsizlik azaldı, ne kriz ötelendi. Tersine derinleşiyor ve hızlanıyordu.
YATIRIMI KEŞFETMEK
Mecburen yeniden “üretim” ve “yatırım” demeye ve devleti yeniden ekonomiye sokmaya çalıştılar. 2015’te Davutoğlu Hükümeti’nden itibaren tarımda ve sanayide özel sektöre teşvikler, vergi kolaylıkları başlattılar. Ama yine ekonomi canlanmıyor, tersine kriz derinleşiyordu. Eldeki tek sektör olan inşaat da tökezlemeye başladı. Ağır sanayi, bankacılık, enerji, petrokimya ve iletişimde devlet olmadığı için, ekonomiye kumanda yeteneği kalmamıştı. Atı alan Üsküdar’ı geçmişti, fren tutmuyordu. Ve devletin kalanlarını çuvala doldurmak ve istihdam yaratmak uğruna İşsizlik Fonu’nun pervasız talanı…
ÖNCEKİ KRİZLERDEN FARKLAR
1-) Cumhuriyet tarihinin en şiddetli krizi. 1998 ve 2001 krizleri toplamının en az on katı şiddetinde.
2-) Sebep, ulusal ekonominin yıkımı, kamunun tasfiyesidir. Dış etkiler dolaylı.
3-) Emperyalist dünyanın krizi ile eşzamanlıdır. İç ve dış krizler, birbirini besleyebilir.
4-) Milli çelişme derinleşiyor, emperyalizme karşı milli uyanış yükseliyorken, derin bir ekonomik kriz de olmaktadır. Önceki krizlerin hiçbirinde olmamış bir çakışmadır bu.
BÜYÜK YIKIM, TARİHİ FIRSAT
Krizin yapacağı yıkım büyüktür, bütün toplumsal sınıf ve tabakaları etkileyecektir. Batıcı ve özelleştirmeci bütün partilerin iflasıdır bu. Milyonların kitlesel olarak başka bir çare arayacakları zorunluluktur bu. Halkçılığın, devletçiliğin ve devrimciliğin günleridir bu. Programı ve geçmişi ile umut veren tek parti, Vatan Partisi’dir. Sorun şu ki, birkaç ay içinde olması beklenen o büyük depremde, çaresiz kalan ve kitlesel halde çare arayacak olan milyonlara önderlik için, hazırlıklar tamam mıdır?
10. Genel Kurultay, hem emperyalizme karşı milletimizin ayağa kalktığı, hem de milyonların mevcut partilerden ve iktidardan koparak yığınlar halinde çare ve önder arayacakları dönemde yapılmaktadır. Kurultay, halk hareketinin başına geçmek için seferberlik kurultayı olmalıdır. Yeniden Kemalist Devrim sadece ihtiyaç değil, zorunluluk olmaktadır. Haydi, görev başına!