Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Mehmet Müezzinoğlu 16 Şubat 2017 günkü gazetelerde yer alan açıklamasında, taşeron işçilerinin sorunlarının 2017 yılı içinde çözüme kavuşturulacağını söyledi.
Dileriz sözünü tutar veya tutabilir. Ancak AKP’nin daha önceki dönemlerde yaptıkları yapacaklarının göstergesidir.
MALİye Bakanı Sayın Naci Ağbal 23 Mart 2016 günü yaptığı açıklamada taşeron işçilerinin kadroya alınacağını açıklamıştı. Yeni bir “özel sözleşmeli personel” statüsü oluşturulacak ve kamudaki taşeron işçileri bu kadroya geçirilecekti.
Bir yıl geçti, bu açıklamada yer alan düzenleme yapılmadı. Zaten yapılmış olsaydı, taşeron işçileri daha büyük hak kaybına uğrayacaktı.
KRİZ KOŞULLARINDA TAŞERON İŞÇİLERİ
Peki, bu konu sayın Müezzinoğlu’nun veya Sayın Ağbal’ın iyi niyetiyle çözüme kavuşturulabilir mi?
Bir bakalım.
Taşeron işçiliği niçin var?
İşçiliği daha ucuza getirmek için.
Hükümet işçiliği niçin daha ucuza getirmeye çalışıyor?
Çünkü ülkemiz giderek derinleşen bir ekonomik kriz yaşıyor. Bu krizden çıkışın yükü, işgücü maliyetleri düşürülerek, işçilerin sırtına yıkılmaya çalışılıyor.
Kamu kesimindeki taşeron işçileri kadroya geçirilirse, bu işçilerin kamuya maliyeti büyük ölçüde artacak. İşçiler de zaten bunun için kadroya geçmek istiyor. Hükümet de işte tam bu yüzden taşeron işçisi sayısını yıllar içinde artırdı ve bu işçilerin kadroya geçirilmesi talebini hep engelledi.
Kriz bu kez daha büyük. Her gün daha da derinleşiyor.
Referandum sonrasında büyük olasılıkla bir erken seçim var. Erken seçim, ekonomik krizin daha da derinleşmesi anlamına gelecek. AKP iktidarı, böylesine derin kriz koşullarında, bütçe açığını daha da artıracak bir adımdan kesinlikle kaçınacaktır.
Bu koşullarda, kamudaki taşeron işçilerinin 2017 yılında kadroya geçirileceğini hayal etmek, olmayacak duaya amin demektir.
Hükümet, özel sektörde çalışan taşeron işçilerinin sorunlarıyla ise ilgilenmiyor.
EMEKLİLİKTE YAŞA TAKILANLAR
Emeklilik için sigortalılık ve prim ödeme gün sayısı koşullarını yerine getirmelerine karşın, yaş koşulunu yerine getirmemiş olmaları nedeniyle emekli olamayan yüzbinlerce insanımız var.
Peki, hükümet bu insanların sorununu referandum ve olası bir erken genel seçim öncesinde çözebilir mi?
O da mümkün değil.
Bizim sosyal güvenlik sistemimiz her yıl giderek büyüyen bir açık veriyor. Bu açık da devlet bütçesinden karşılanıyor. SGK’dan 8.0 milyon emekli, yaşlılık aylığı alıyor (5.0 milyon SSK, 1.7 milyon Bağ-Kur ve 1.4 milyon Emekli Sandığı emeklisi). 3.3 milyon da dul ve yetim aylığı alan var. SGK bu haliyle bile devlet bütçesinden epey bir kaynak çekiyor. Emeklilikte yaşa takılanların emekli hakkına kavuşmasıyla, SGK’nın emekli aylığı ödeyeceği emekli sayısı 8.0 milyondan belki 10 milyonun üzerine çıkacak. SGK’nın açığı da bu oranda büyüyecek. Devlet bütçesinden SGK’ya aktarılacak miktar da aynı şekilde artacağından, zaten önemli bir sorun olan bütçe açığı daha da büyüyecek.
Zaten Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Müezzinoğlu bu konuda çok açık konuştu, yaşa takılanların takılmaya devam edeceğini söyledi.
Nasreddin Hoca’nın göle maya çalma öyküsünü bilirsiniz. Referandum öncesinde veya sonrasında taşeron işçilerinin ve emeklilikte yaşa takılanların sorunlarının çözümünü beklemek, göle maya çalmaktır. Gölün yoğurt olma ihtimali ne kadarsa, bu kesimlerin sorunlarının çözülebilmesi ihtimali de ancak o kadardır.
Bedelsiz ve risksiz sorun çözülebilen günler geride kaldı. Gün, “HAYIR” deme günüdür.